Tabii ki benim traduction Portugais
389 traduction parallèle
- Bu bisiklet sizin mi? - Tabii ki benim.
É sua?
Tabii ki benim derdim : ben bir Amerikalıyım, değil mi?
Não é da sua conta, Sr. Benson. - É, sou americano.
Tabii ki benim. Tüm sabah boyunca seni aradım.
Claro, tentei ligar-te a manhã toda.
Oglumun dostu, tabii ki benim de...
Os amigos do meu rapaz, compreendes...
- Tabii ki benim arabam!
- Claro que é!
- Tabii ki benim!
- Claro que é minha!
Tabii ki benim.
Claro que sou eu.
Tabii ki benim, Ariel.
É claro que sou eu, Ariel.
Tabii ki benim.
Claro que é minha.
Evet, tabii ki benim!
- Claro que sou eu.
- Tabii ki benim payıma düşenle.
Não o meu. O meu terço, claro.
Tabii ki benim istediğim bu mutfaksız ev hariç.
Excepto aquela casa linda sem cozinha que eu queria.
- Menajer sen misin? Ne, tabii ki benim.
Pois claro.
İki dakika kamçı için, iki dakika asılı kalmak için ve tabii ki benim favorimi de unutmak yok iki dakika yükseğe yapıştırma için.
Dois minutos por ferirem, dois minutos por esticarem... e não nos esqueçamos da minha favorita... dois minutos por fugirem.
- Tabii ki benim, beni buraya çarşafların arasına kapatıp gittin..
Deixaste-me aqui no escuro com os lençóis pretos e coisas...
- Tabii ki benim.
- Claro que sou eu.
- Tabii ki benim Henry.
Bem, é, Henry.
Dinle, benim kararım olduğunu biliyorum, o yüzden hayatıma devam etmem kolay oldu, bir de üzerine espriler yapmak tabii ki.
Sei que foi minha decisão e que facilitaria para mim, sabe como é, fazer piadas e tal.
Tabii ki. Senin gibi 10, benim gibi 5 kişiyi çeker.
Aguenta dez como tu e cinco como eu!
- Tabii ki Bébert, benim Bébert'im.
Sim claro, Bébert. O meu Bébert!
Tabii ki buradayım, benim küçük şapşalım!
claro que sim, minha gansinha.
Son kez söylüyorum, parti benim değil, senin ve tabii ki katılacaksın.
E pela última vez, não é a minha festa, é a tua. E sim, vais.
Hayır, sen tabii ki sevmedin ama kim diyebilir benim sevmediğimi?
Não, claro que você não mas não quer dizer que eu não tenha.
Bir yazar, tabii ki bir Alman..... benim düşündüklerimi yüksek sesle söylemeye cesaret ediyor.
Um homem, um alemão, claro, ousa dizer alto aquilo que eu penso em surdina.
Tabii ki esprili insanlar tanıyorum. Karımın arkadaşları, iş arkadaşlarım. Ama benim şahsen espri yeteneğim yoktur.
É claro que eu conheço pessoas com humor : amigos da minha mulher, colegas do escritório, mas eu pessoalmente não tenho humor.
- Benim yeşil bir yüzüm yok ki. - Artık yok tabii.
- Eu não tenho uma cara verde.
Benim için önemli olan sadece sen olduğuna göre onlar, tabii ki, köle olarak satılacaklardır. Mahkumlarımıza her zaman yaptığımız gibi.
Bom, visto seres o único de importância para mim eles serão vendidos como escravos que é o que costumamos fazer com os prisioneiros.
Benim denetimimde, tabii ki.
Sob a minha supervisão, claro.
- Benim, tabii ki.
- Minhas, claro.
- YaşIı beyefendiye mektup yazacağım ve bu davranışı onaylamadığımı ona anlatacağım. Tabii ki hayırseverliği için ona teşekkür de edeceğim. Benim onaylamadığım beyefendinin değil sizin davranışınız.
Agradeço-lhe também, claro, pela sua bondade, mas é a vocês que não aprovo, não o cavalheiro idoso.
Eee, sen tabii ki. O zaman anlaşmanın adil olması için benim için bir şeyler daha yapman lazım.
Bem, então nesse caso, terá de fazer mais coisas, para que o acordo seja mais justo.
Bay Steele, şu fotoğrafı benim için imzalar mısınız? - Tabii ki.
Sr. Steele, podia assinar-me esta foto?
Tabii ki. Benim her yerde koşabileceğimi bilirler.
Eles sabem que eu corro.
Tabiî ki her kadının benim gibi bir vücudu olamaz erkekleri gerçekten azdıran ama çirkin olması kaba olabileceği anlamına gelmiyor.
Eu sei que não têm todas um corpo como o meu que enlouquece os homens. Mas também as feias podiam ser um pouco mais educadas. Não suporto os gritos.
Tabii ki, benim kartım.
Claro que é o meu cartão.
Benim bölümüm yapmadı tabii ki.
Sim. Não do meu departamento, claro.
- Benim için bir numara çevirir misiniz? - Tabii ki.
Er, podia marcar, er, um número por mim?
Ama tabii ki, siz benim yasaklı olmamı onalıyorsunuzdur. Hayır, ben sizin fikirlerinizin tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
Mas é claro que aprovaria o meu banimento.
Ama benim Jackie'm öyle yapmaz. - Tabii ki yapmaz.
Mas...
Ama bu onun benim efendim ve lordum olacağı anlamına gelmez. Tabii ki değil.
- que seja minha ama e senhora.
Tabii ki, şimdi o benim apartmanımda yaşıyor, benim yatak odamda. Benim yatağımda.
Claro, ele agora vive no meu apartamento, no meu quarto, na minha cama.
Tabii ki. O benim su üstünde yürüdüğümü zannediyor.
Sim, ele acha que eu ando sobre a água.
Ve tabii ki bu benim işim. Ayrıca parçaları toplayıp filmi tamamlamak gibi bir finansal sorumluluğum var.
apanhar os cacos e terminar o filme.
Tabii ki bu benim kurallarımla olacak.
- Boa noite. - Boa noite.
— tabiî ki. Düşün bir kere, eğer sevdiğin kadınla evlenebilme şansın hiç olmasaydı... ve onun yakınında olabilmek için tek şansın onun kardeşiyle evlenmek olsaydı... sende benim verdiğim kararı vermez miydin?
Sim, claro que tenho, mas se lhe recusassem redondamente a mão da mulher que ama e a única saída para estar perto dela fosse casar-se com a irmã, não teria feito o mesmo que eu?
Bak, Bence- - şey, Benim şişmanlığım ve gazım yüzünden... ve tabiî ki kötü ağız kokum onu benden uzaklaştırıyor.
Acho que é a gordura, a flatulência e o mau hálito que o afugentam.
Tabii ki o bekarliga veda partisinden sonra dükün yani benim, evliligi daha iyi sindirmek için penisilin vurdurmam gerekti.
Claro que, após a festa de despedida, o Duque precisou de algumas injecções de penicilina, para que pudéssemos consumar o casamento em segurança.
Tabii ki kalacağım. Sen benim amcamsın.
É natural fazer isso pelo meu tio.
Evet, tabii ki. Bunu bu gece benim evimde konuşuruz.
Quero, mas falemos disso daqui a bocado, em minha casa.
Pekala, bu senin düşüncen. Benim düşüncem tabii ki!
Não se pode colectivizar nada, senão estás morto...
Tabii bir şey fark ettim, ki umarım yanlış anlaşılmaz, ne olursa olsun sonunda adalet galip geldi. Bu olay benim belgeselimin piyasa değerini arttırdı.
Claro que percebi, e espero não parecer insensível, que a justiça humana venceu e que o meu documentário vai ter vantagens no mercado.
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki var 74
tabii ki de 45
tabii ki olmaz 20
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki var 74
tabii ki de 45
tabii ki olmaz 20
tabii ki biliyorum 29
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki değil 91
tabii ki değilim 17
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
benimle evlenir misin 227
benim 5594
benim için fark etmez 98
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki değil 91
tabii ki değilim 17
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
benimle evlenir misin 227
benim 5594
benim için fark etmez 98
benimsin 41
benimle 208
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim için bir zevkti 58
benim adım 192
benim için zevkti 116
benimle 208
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim için bir zevkti 58
benim adım 192
benim için zevkti 116
benim için sorun değil 83
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benimdi 32
benim için öyle 32
benim de 449
benimle dalga geçme 73
benim için önemli 63
benim için 458
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benimdi 32
benim için öyle 32
benim de 449
benimle dalga geçme 73
benim için önemli 63
benim için 458