English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ V ] / Ve ona

Ve ona traduction Portugais

21,070 traduction parallèle
Jerry'le görüşmemi ve ona tam olarak ne söylememi istiyorsun?
Queres que fale com o Jerry e lhe diga o quê?
Ama kendisi hala halkın sevdiği yüzlerden. Bize kadınların oyları konusunda yardımcı olabilir ve ona güveniyorum.
Mas ela é uma figura nacional, ajuda-nos com os votos femininos e eu confio nela.
Sadece başkanlarının ve ona eşlik eden Özel Tim birliklerinin haberi var.
As únicas pessoas que sabem são o presidente e os SEAL.
Tamam, bir nokta seç ve ona odaklan, ve onu eritmeyi dene.
Escolhe um sitio e foca-te nele, e vê se consegues derrete-lo.
Ve ona TMZ versinler?
Para ele aparecer na televisão?
kocamın öldürüldüğü terörist saldırısının uzayan soruşturması aylarca bana ve ona yakın olanları asılsız iddialarla oyalaman komplo teorileri üretmen... bürodaki işinin bittiğini bizzat kendim söylemek eğlenceli olacak diye düşündüm.
Depois de prolongares a investigação do ataque terrorista que matou o meu marido, e me forçares a mim e aos mais próximos dele, a revivê-lo uma e outra vez depois de três meses de teorias da conspiração e provas infundadas, pensei que ia desfrutar dizer-te pessoalmente que estás acabada na Agência.
Meisner'la konuşmalı ve ona kitaptan bahsetmeliyiz.
- Devíamos falar... com o Meisner e mostrar-lhe o livro.
Bence kadın ilgisinin odak noktası ve ona ulaşmaya çalışacağı kesin.
Acho eu ela é o objecto da sua atenção, e ele vai tentar chegar até ela de certeza.
Ve Donald... Dembe'nin elinde olduğunu ve ona misafirperver davrandığını varsayıyorum.
E Donald, e assumo que está com o Dembe e que está a ser hospitaleiro.
NZT'den, yan etkilerini nasıl bastırmaya çalıştığından ve ona bunu yapmasında nasıl yardım edebileceğimden hapın, anneme yardımcı olabileceğinden bahsetti.
Falou-me sobre o NZT, a fim de mitigar os efeitos secundários e, caso eu o ajudasse, a pílula poderia ajudar a minha mãe.
Bir anlaşma yaptım ve ona sadığım ama burada yapabilir miyim bilmiyorum.
Fiz um acordo, e honrei-o, mas não sei se posso fazê-lo aqui.
Çin restoranına gitmiş. Oranın şefi alerjisini biliyormuş ve ona özel yemekler yapıyormuş.
Ia a um restaurante chinês, onde sabiam da alergia, e preparavam-lhe pratos exclusivos.
Yani eğer Piper bağışıklık aşısını yapabiliyorsa Sands beni kontrol edemez artık ve ona nihayet şunu diyebilirim...
Por isso se a Piper conseguir fazer a vacina da imunidade, e o Sands nunca mais me controlará, e por fim posso dizer-lhe :
Sen de Roper'a böbreğin hazır olduğunu söyledin ve ona prototip yerine kara marketten aldığın bir böbrek verdin?
Portanto, disseste ao Roper que ele estava pronto e em vez disso, deste-lhe um rim do mercado negro?
Barış içinde gidin kız ve erkek kardeşlerim tanrımızı sevme ve ona hizmet etme yolunda.
Vão em paz, meus irmãos e irmãs... para amar e servir ao Senhor.
İçeride kim varsa etrafını sarın ve ona ulaşmamızı sağlayın.
Esteja lá quem estiver, cercamo-los e vamos até ele.
Richard'ınki kontrolü ele almış, ve ona sadık.
A do Richard dominou-o e é leal a ela.
O, onun ruh toplayıcısıdır ve ona hizmet ederek, Xibalba'da yerimiz garantiliyoruz.
Ela é a coletora de almas de sua majestade e, servindo-a, ganharemos um lugar em Xibalba, quando chegar.
Ve ona nasıl saldıracağımıza.
E em como retaliamos.
Ben onun babasıyım ve ona babalık yapmamam doğru değil.
Sou o pai dela, e não está certo não poder vê-la.
Garfield'ın genetiği ona yeşil cildini ve güçlerini verdiğinde 11 yaşındaydı.
O Garfield tinha 11 anos quando os seus genes lhe puseram a pele verde e surgiram os poderes.
Hayır, aslında ben ona güzel yerler bildiğimi ve isterse onu gezdirebileceğimi de söyledim.
Eu disse-lhe que conhecia os sítios mais giros e disse que lhos mostrava, se ela quisesse.
Ve ben de ona dedim ki "Conwayler zorlu rakipler."
E eu disse-lhe : "Os Conways são oponentes fortes."
Benim kendi kısmımla işimin bittiği ve gerisinin ona kaldığı konusunda anlaştık.
Concordámos que eu tinha feito a minha parte e que ele tratava do resto.
Ve sen ona bir kere kapıldığında, kendini uyuşturulmuş gibi hissedersin.
E tem um entusiasmo contagiante, parece quase uma droga.
Profesyoneller ve fiyatları da ona göre.
São profissionais. E pelo preço certo, claro...
Pekala bu olayın kesinlikle Claire Haas'la bağlantısı var, ona odaklanmalı ve her nereye gidiyorsa bilmeliyiz.
- O plano envolve a Claire Haas, precisamos de a vigiar, descobrir aonde vai.
Liam ihtiyacı olduğunu söyledi, Ben de ona ve Miranda'ya borçlu olduğumu hissettim ve kabul ettim.
O Liam queria alguém que conhecesse a turma, e eu senti que devia isso a ele e à Miranda.
Ve o ödleğin cesur asker kardeşlerine sırf ona yakın oldukları için ne yapılır?
E aos irmãos corajosos desse cobarde, culpados apenas de lhe estarem próximos?
Birisi çiftliğin birine çarmıh sürüklemiş ve bir cesedi ona germiş.
Arrastaram uma cruz até ao celeiro e penduraram um corpo nela.
Adalind'in Avrupa'da Kraliyetten kaçmasına yardım ettiğini. Adalind'in annemi bulmasına yardım etti ve Trubel ona güveniyor.
Sei que ajudou a Adalind a fugir da realeza, ajudou-a a encontrar a minha mãe, e a Trubel parece confiar nele.
Ona aşık oluyorsun ve biteceğinden korkuyorsun.
Estais a apaixonar-vos por ele, e receais que acabe.
O sabah ona test yaptırmıştım ve gece nesi olduğunu öğrendim, erken bunama varmış.
Pedi para lhe fazerem exames naquela manhã, e descobri à noite que ela estava numa fase inicial de demência.
Yarın sabah telleri çenesine tekrar takabilirsin ama şu anda nefes alması gerekiyor ve ben de ona gereken havayı verdim!
Podes amarrar-lhe a mandíbula novamente amanhã, mas, agora, ela precisa de respirar, então eu deixei-a respirar!
Bu adamı Reven'e anlatmıştım sadece ona ve Hitchin bana onu sordu.
Um tipo que só falei com a Riven. A Hitchin anda fazer perguntas sobre ele.
Ve ben Keen'i kurtarabilecek tek kişinin yerini az önce ona söyledim.
E disse-lhe onde encontrar a única pessoa que pode salvar a Keen.
Hekim Choake ona baktı elbette ama daha da kötü oldu ve senin gönderilmeni istedi.
O Dr Choake tratou dela, é claro. Mas ela está a piorar e ela insistiu em chama-lo.
Biraz kafayı yiyip, Bay Morra ve onunla ilişkili herkese savaş ilan edene kadar ona biz NZT sağlıyorduk.
Fornecíamos-lhe NZT, até que ela enfureceu-se, e declarou guerra ao Sr. Morra e qualquer pessoa associada a ele.
Ona uyku hapı verdim ve uykuya dalınca sarıldım.
Dei-lhe um "pacote de sumo", e quando ele foi fazer naninha,
Birkaç ay önce biri, bir fahişeyi arabasına almış ve mükemmel bir ağaçlı köye gidene kadar ona sarılmış.
E há uns meses atrás, alguém agarrou uma rameira e "abraçou-a" até aparecer numa quinta incrível.
Yeni ve geliştirilmiş Eloise ile ona beş dakika verirsek itiraf edecekti.
Ele confessaria o assassinato da Eloise, se lhe déssemos 5 minutos com a melhorada Eloise.
Bu da Daniel Lee bize yalan söyledi demek ve şu Adi denen adama ulaşıp Lee'nin böbrek için ona para verdiğini onaylatabilirsek, Lee'yi tutuklayabiliriz.
O que significa que o Daniel Lee mentiu-nos, e se conseguirmos encontrar este Adi e confirmarmos que o Lee pagou-lhe pelo rim, podemos prender o Lee.
Ona göre yasadışı tıbbi operasyon yapma isteği olan veteriner tetikçimiz buymuş ve tüm bunlar daha derin bir araştırma için mahkeme izni çıkartmaya yeterli oldu.
No entender dele, este era o assassino, que juntamente com a clínica e a prática de medicina ilegal foi o suficiente para termos um mandato de busca.
Andras Halmi ile veya onun bir parçası... Yönetici'nin altın paraşütünü kesip onu derin bir boşluğa bırakmamızı sağladı. Ona kaçacak bir delik bırakmayarak ve derin güvensizlikler oluşturarak...
Com o Andras Halmi, ou partes dele, abrimos um buraco no pára-quedas de ouro do Director, deixando-o sem nada para usar, causar ainda mais desconfiança e dividir o Cabal.
Ona lanet bir kalem ve kağıt ver.
Dê-lhe papel e caneta.
Ona ülkenizin karıştığı ve muhtemelen de suçlu olduğu olaylara karşı aşağılanmayı kabul etmediğinden dolayı reddettiğini söylersin Belki sen suçlu olursun.
Diz-lhe que recusaste prevenir o seu país de ser humilhado, acusado, e provavelmente condenado.
Ona yaptığı çok berbattı ve bu topraklardaki hiçbir jüri, seni bunun için hapse atmaz.
O que ele lhe fez foi terrível. E nenhum júri no mundo te condenaria por isso.
Ne dedim ben? Hayır, burada emekliye ayrıldığı ve Tanrıların ona verimli bir nehir havzasında el değmemiş bir toprak parçası verdiği yazıyor.
Não... diz que se reformou, que os Lordes lhe deram
Pekala, eğer ona yeterince yaklaşabilirsek onun elini kesebilirim ve kanlarımızı değiştirip hala Kate içeride mi bakabilirim.
Se me aproximar o suficiente, posso cortar-lhe a mão e podemos trocar sangue.
Öğrenmesinin tek yolu ona senin söylemen Tasha ve sen de söylemeyeceksin.
Só descobre se tu lhe disseres.
Ona henüz gelmediğini söyledim ve acil olup olmadığını sordum.
Disse que ainda não tinha chegado. E perguntei-lhe se era urgente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]