Ve sen de traduction Portugais
20,800 traduction parallèle
Bu Geckolar senin baba figürünü öldürdü ve sen de intikam sözü verdin.
Estes Geckos mataram a sua figura paternal, e você prometeu vingar-se.
Ortada buluşuruz ve sen de birinin elindeki pinyatayı ezer gibi onu ezersin.
Encontramo-nos a meio e batemos-lhe como a uma piñata numa quicen quincen...
Öğrenmesinin tek yolu ona senin söylemen Tasha ve sen de söylemeyeceksin.
Só descobre se tu lhe disseres.
Onun içinde bir şey gördüm, ve sen de, şimdi o yüzden buradasın.
Vi algo nele, e você também. É por isso que está aqui.
O dosya şifreli olarak yazılmış bir paçavradan ibaret ve sen de çizgiyi aşmayla ünlü bir adamsın.
Isto é uma merda sem qualquer valor, e você tem a reputação de passar das marcas.
Ve sen de belli ki, New York Eyaleti 1937 Jarvis V. kanununu bilmiyorsun. Duruşma başladıktan sonra, eğer özel bir durum olursa... -... duruşmanın gidişatı değişebilir.
E é óbvio que não conhece o caso Jarvis v. Estado de Nova Iorque, 1937, quando a chamada da primeira testemunha tem uma natureza tão especial que perturbará o decorrer do julgamento, depois de iniciado.
Bana sordukları zaman, susma hakkımı kullanacağım ve sen de aynı şeyi yapacaksın.
Quando me perguntarem, vou invocar a Quinta Emenda, e tu vais fazer o mesmo.
Senin peşine düşmeyeceğim ve sen de benim ya da ailemin peşine.
Não venho atrás de ti. E tu não vens atrás de mim, nem da minha família.
Dembe durumun ne kadar önemli olduğunu anladı ve sen de telefonu açmıyordun aksi takdirde habersiz gelmezdim.
Ele percebeu o quão importante isto era. Você é que não atendeu as chamadas.
Kirk'ü buraya getirirsen Reddington onu halleder ve sen de kirli paranı gizli bağışçılar tarafından aklanmış olarak geri alırsın.
Se chamar cá o Kirk, Reddington pode apanhá-lo. Quando o apanhar, você recupera o dinheiro ilegal lavado através de um donativo anónimo para o PAC da sua escolha.
Bu konudaki durumunu sen de benim kadar biliyorsun ki uluslararası mahkemeler Birleşik Devletler Hükümeti ve CIA tarafından işlendiği iddia edilen herhangi bir suçu dahi soruşturmaya yetkilidir.
Sabes tão bem como eu, mais ainda devido à sua posição, que o Tribunal Internacional andou a investigar o governo dos EUA e a CIA por vários crimes.
Ona ülkenizin karıştığı ve muhtemelen de suçlu olduğu olaylara karşı aşağılanmayı kabul etmediğinden dolayı reddettiğini söylersin Belki sen suçlu olursun.
Diz-lhe que recusaste prevenir o seu país de ser humilhado, acusado, e provavelmente condenado.
Lanet olsun sen ve deli aile şeytanın piçlerisiniz!
Malditos sejam, família de loucos, adoradores de Satanás!
Bu günden sonra sen ve adamların beni özel hayatımda takip etmeyi bırakıp sadece kulüplerde koruyacaksınız.
Você e os seus homens só vão ficar nas discotecas. E vão deixar de me seguir na minha vida pessoal.
Ve bence sen de inanıyorsun.
Acho que tu também acreditas.
Sen ve o sik kafalılara benden uzak durun demiştim.
Eu disse-lhe a si e àqueles cretinos para ficarem longe de mim.
Kendi bedenime dönmem gerek... ve sen sürekli başarısız oluyorsun.
Preciso de andar na minha própria pele, e tu continuas a falhar.
Sen ve kardeşin olmasaydı, hayatım boyunca bu boktan yerde olmazdım, tamam mı?
Se não fosses tu e o teu irmão, eu não teria esta merda de vida, está bem?
Sen emeklilikten ve çıkarlarından mı konuşmak istiyorsun. Öyle değilse işimize odaklanabilir miyiz.
Quer falar de pensão e benefícios, ou podemos concentrar-nos?
- Seth, sen ve ben onu öldürmenin bir yolunu bulacağız.
Seth, vamos descobrir uma maneira de o destruir.
Sen ve ben, hayatlarımızı geri kazandık.
Temos as nossas vidas de volta. Sim.
- Sen ve Piper, yeni iş adamlarısınız.
Olhem para vocês os dois, os novos empresários de Byker!
Bu kadının senin bir sahtekar olduğunu göstermesi gerek, ama tüm dünyanın bildiğine göre sen bir avukatsın, ve bu böyle kalacak.
- Ela tem de provar que és uma fraude. Mas, para o mundo, és um advogado, e é assim que vai continuar.
Ve sen kendin söyledin, senin de geçmişinde gurur duymadığın şeyler var.
E tu mesmo disseste que fizeste coisas no teu passado de que não te orgulhas.
Ve birileri o liderin sen olduğuna dair onları ikna etmeye çalışacak.
E aposto que alguém os está a tentar convencer de que esse líder é você.
Sen yapman gerekeni yap, ve bende şirketimi korumak için yapmam gerekeni.
Faz o que tiveres de fazer. E eu farei o que tiver de fazer para salvar a firma.
Mike'ın sırrını saklıyorum, senin için bir davayı kenara atıyorum, ve sen şimdi ondan emirler alıp bana geliyorsun... çünkü bana güvenmiyorsun?
Guardo o segredo do Mike, perco um caso de propósito por ti e, agora, estás aqui a mando dele porque não confias em mim?
Bu gece eşyalarını toplamanı istiyorum, çünkü sen ve ben önceliklerin konusunda anlaşamıyoruz.
Sim, estou. Arruma as tuas coisas. Não estamos de acordo quanto às tuas prioridades.
Ama Harvey yarın işe gelecek... ve eğer sen o telefonu Charles Forstman'ı aramak için kaldırırsan, o zaman bende telefonu kaldırırım ve davacıya bizden bahsederim.
Mas o Harvey vai voltar para cá amanhã de manhã, e, se você pegar nesse telefone e ligar ao Forstman, eu pegarei no telefone e contarei tudo sobre nós dois àquela procuradora.
Şimdi Abby gitti ve sen benden kurtulmak istiyorsun. Her zaman olduğu gibi.
Agora que a Abby desapareceu, estás a ver-te livre de mim tal como sempre quiseste.
Çünkü 1967'de sen ve...
Porque em 1967, - tu e...
Sen de öylesin ve eğer utanacak hiçbir şeyimiz yok gibi davranacaksak o zaman öyle davranalım.
Tu também estás a ser investigado. Se temos de agir como se não fosse nada, vamos agir como se não fosse nada.
Gerçek şu ; sen arkamdan iş çevirdin, o da yasal olmayan bir şey yaptı ve şimdi de yaptıkların yüzünden aranızda bir seçim yapmak zorundayım.
A verdade é que agiste nas minhas costas, ele fez algo ilegal e, agora, tenho de escolher entre ti e ele por causa do que fizeste!
Ve inan bana, işler o noktaya geldiğinde ne sen ne de kendim umurumda olur.
E acredita em mim, no que a isto diz respeito não quero saber de mim nem de ti.
Dua etmekten fazlasını yapmak mı istiyorsun, o zaman Harvey Mike'ın beraat etmesini sağlasın sen de kaldır kıçını Harvard'a git ve Sheila'nın o duruşmaya çıkmamasını sağla.
Se queres fazer mais que rezar que o Harvey consiga absolver o Mike, então põe-te a andar de volta até Harvard e assegura-te que a Sheila não aparece naquele julgamento.
Zor seçimler yapmak zorunda kalabiliriz ve bilmeni istiyorum ki ne yaparsan yap sen benim arkadaşımsın.
Poderemos ter de fazer decisões complicadas e quero que saibas que, faças o que fizeres, és minha amiga.
O zaman sen de kıçını kaldırıp, Harvard'a geri dön ve Shelia'nın duruşmaya çıkmayacağından emin ol.
Então, volta para Harvard e certifica-te de que a Sheila não aparece no julgamento.
Ve bu binanın bir yerinde 12 kişi senin sahtekâr olup olmadığına karar vermeye çalışırken sen de burada oturup, seni suçladıkları şeyle meşgul oluyorsun.
E, algures neste edifício, estão doze pessoas a decidir se és ou não uma fraude e estás a fazer exactamente aquilo de que és acusado.
Ne oldu? Mike suçu üstlendi karşılığında sen, Harvey, Louis ve bizim peşimizi bırakacaklar.
O Mike declarou-se culpado e, em troca, não a podem perseguir a si, ao Harvey, ao Louis ou qualquer um de nós.
O, hukuk okumadı. Bunu sen de biliyorsun, ben de ve odadaki herkes de biliyordu.
Você sabe, eu sei, toda a gente na sala sabia.
Ve sen 24 saatini rekabetsizlik anlaşmam için kafa yorarak geçirdin.
E eu passei as últimas 24 horas a lutar pelos nossos pactos de não concorrência.
Sonra ise Baro'nun Şahsiyet ve Uygunluk Komitesi'nin önüne çıkacaksın. - Sen neler diyorsun?
De que estás a falar?
Sen ve adamların işim bittikten sonra gidersiniz Marcus.
Podes ir atrás dos negócios de um homem, Marcus, até dos seus sócios.
Sen ve o küçük hadım takımın.
Você e o seu pequeno bando de eunucos.
Hiçbir müşterimde yoktu, bu yüzden sen de tüm müşterilerim gibi desteklemek ve uygulamak için yemin etmek zorundasın ancak herhangi biriniz yeminini bozarsa, korumam altındasınız.
- Nenhum dos meus clientes tem, é por isso que vocês, como todos os meus clientes, devem jurar defender e cumprir não só essa fusão, mas todas as fusões das quais sou intermediário.
Pekâlâ sen Eriksson ile kal. Ve bir de o iki küçük köpekle.
Fica com o Eriksson, eu fico com o Liberace e os cães.
Oturduğum yerden baktığımda bu odada tek bir çirkin insan görüyorum ve kesinlikle o sen değilsin Theo.
De onde estou, só vejo uma pessoa feia aqui e certamente não és tu, Theo.
Theo sen de herkesin hak ettiği kadar mutluluk, neşe ve bir annenin şefkatini hak ediyorsun.
Theo, tens direitos como toda a gente. Direito à alegria, à felicidade, ao amor materno.
Evet. Sen de bunu istemelisin. Teröristler tarafından uyarıldılar ve hiçbir şey yapmadılar, üstünü örttüler.
Foram avisados por terroristas, não fizeram nada e encobriram-no.
Bu nedenle... bu gece sen ve ben başımız yukarda sağlam ve yenilgisiz görünüşümüzle, oğlumuzun adını geri kazanmaya başlıyoruz.
Então... esta noite... Tu e eu... De cabeça erguida...
Sen sadece bir havlu ve diş fırçası al.
- Só as escovas de dentes, lembras-te?
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve sen kimsin 16
ve senin 20
ve sen bunu biliyorsun 23
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
ve seni 22
ve sen 727
ve sen kimsin 16
ve senin 20
ve sen bunu biliyorsun 23
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de geliyorsun 24
sen değil misin 41
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de geliyorsun 24
sen değil misin 41