Çok şey biliyorsun traduction Portugais
495 traduction parallèle
Çok şey biliyorsun, ama bunu yapmaya ne kadar ihtiyacım olduğunu bilmiyorsun.
Você não sabe o quanto, Porque não sabe o quanto eu já deixei de fazer.
Polislerden daha çok şey biliyorsun.
Sabe mais sobre isto do que a polícia.
Bu şehirdeki herkesten çok şey biliyorsun. Ve bahse girerim polise gidip bildiğin her şeyi anlatacaksın.
Sabes mais a meu respeito do que qualquer outra pessoa, e aposto que vais à polícia desembuchar tudo o que sabes.
Yıldızlar hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
Como é que sabes tanta coisa sobre as estrelas?
Ve çok şey biliyorsun.
E sabe muito. Demais.
Onun hakkında çok şey biliyorsun.
Sabe muito dele.
Görünüyorki Corinna ve benim hakkımda çok şey biliyorsun.
Parece que sabe muito sobre nós dois.
Silahlar hakkında çok şey biliyorsun.
Parece que sabe um bocado de coisas sobre armas, George.
O kadar çok şey biliyorsun, ve hiçbir şey bilmiyorsun.
Você sabe tanto, e não sabe de nada.
NasıI oluyor da bu kadar çok şey biliyorsun?
Como você sabe tantas coisas que ninguém mais sabe?
Pek çok şey biliyorsun, değil mi, Pilot?
Rapaz, tu sabes muito, não sabes Piloto?
Çok şey biliyorsun.
- Sabes tantas coisas.
Çok şey biliyorsun.
- Estás bem informado.
Bizim hakkımızda çok şey biliyorsun, Arnold.
Sabes demasiado sobre nós.
Ne çok şey biliyorsun.
Sabe de tudo.
Her konuda çok şey biliyorsun, değil mi?
não é?
Sen, çok şey biliyorsun değil mi?
Sabes muitas coisas tu, não é?
Bildiğimden daha çok şey biliyorsun.
Você sabe muito mais que eu.
Çok şey biliyorsun.
Sabes demais.
Hakkımızda ne de çok şey biliyorsun sen!
Sabeis muito sobre nós.
... çok şey biliyorsun.
Sabes demais sobre mim.
Bu konuda çok şey biliyorsun.
Deves perceber muito disso.
Bak John, birkaç şeyi benim için açıklamalısın çünkü burada neler olduğunu bilmiyorum! Çok şey biliyorsun.
John, tens de esclarecer algumas coisas... não percebo nada do que se está a passar.
Çok özür dilerim anne ama çok şey biliyorsun.
Lamento imenso, mãe, mas sabe demasiado.
Açıkla bana. Çünkü onun hakkında çok şey biliyorsun.
Explica-me, porque tu sabes tanto sobre ele...
Çok şey biliyorsun, ama henüz yeterince değil.
Tu sabes demasiado, mas não o suficiente.
Nasıl oluyor da kurşun yaralarını tedavi etme konusunda bu kadar çok şey biliyorsun?
Como sabe tanto sobre como tratar ferimentos de bala?
Düğünümüz hakkında Nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
- Como sabes tanto sobre o casamento?
Bu yüzden mi astroloji hakkında bu kadar çok şey biliyorsun?
Por isso é que gostas tanto de astrologia, certo?
Kötülük hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
Como é que você sabe tanto do que é mau?
Rüyalar hakkında nasıI bu kadar çok şey biliyorsun?
Como é que sabes tanto sobre sonhos?
Sanırım bu konuda benden daha çok şey biliyorsun.
Acho que você sabe disso tanto quanto eu.
Sen çok şey biliyorsun.
Conheces todos os esquemas.
- Çok fazla şey biliyorsun.
- Tu sabes demasiado.
Çok fazla şey biliyorsun.
Sabes demais.
Ama biliyorsun, gençken... kendimi çok büyük bir şey zannederdim.
E no entanto, tu sabes que quando era jovem pensei que também tivesse uma palavra a dizer.
Ben daha çok şey biliyorum ama sen de benden fazla şeyler biliyorsun, ha?
Garante que eu sei mais que você, mas sabe mais do que eu?
Bu konuda çok şey biliyorsun.
Eu sei tudo o que preciso saber.
Anlaşılan işini yeterince biliyorsun. Başka bir şey hakkında çok az şey.
Aparentemente parece que entende bastante do seu ofício... e muita coisa sobre o resto.
Biliyorsun sana hiçbir zaman çok şey veremedim.
Sei que nunca fui capaz de te dar muito.
Bunun benim için ne kadar çok şey ifade ettiğini biliyorsun.
Sabes como isto é importante para mim.
- Bu çok bir şey değil, biliyorsun.
- Isso também não me parece difícil.
Evet, şey, buradaki terziler çok kötü değiller, biliyorsun.
Os alfaiates aqui não são maus, sabes. Muito baratos.
Söyle, çok şey biliyorsun, değil mi?
Diz-me, sabes muitas coisas.
Ama o şeyden geriye hiçbir şey kalmazsa, biliyorsun... sana çok minnettar olacağız.
Mas se não sobrar nada para dar, você sabe... Nós ficaríamos muito agradecidos à você.
Lütfen vaktinde gel, çok umursadığımdan değil ama biliyorsun yemek pişirdiğim şey...
Por favor, sê pontual, e lamento dizer isto, mas é pela cozinha...
Çok şey istemiyorum. Biliyorsun.
Não exijo muito, sabes.
Görünüşe göre çok insan tanıyorsun ve bir sürü şey biliyorsun.
Eu estava escutando o que você disse. Pelo jeito, conhece muitas pessoas e muitos lugares.
KITT, biliyorsun ki çok gerekli olmasaydı böyle bir şey yapmazdık.
KITT, tu sabes que não fariamos isto se não fosse absolutamente necessário
Geoffrey, öyle bir şey yapmadığını sen de çok iyi biliyorsun.
Geoffrey, sabes muito bem que não o fizeste.
Ama, madem o kadar çok şey biliyorsun neden bana ve Rafe'e güveniyorsun?
- Sim, a sério? Bem, se sabes tanto sobre isso...
çok şey 46
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
çok şık 66
çok sık 16
çok seviyorum 43
çok seksisin 23
çok şükür 211
çok sağol 164
çok sevindim 231
çok seksi 64
biliyorsun işte 57
çok şık 66
çok sık 16
çok seviyorum 43
çok seksisin 23
çok şükür 211
çok sağol 164
çok sevindim 231
çok seksi 64
çok şıksın 21
çok sağ ol 161
çok sıcak 332
çok sıkıldım 24
çok şekersin 24
çok şirin 126
çok sevimlisin 28
çok sevimli 135
çok şeker 64
çok sıkıcı 86
çok sağ ol 161
çok sıcak 332
çok sıkıldım 24
çok şekersin 24
çok şirin 126
çok sevimlisin 28
çok sevimli 135
çok şeker 64
çok sıkıcı 86
çok sert 55
çok severim 65
çok sevinirim 68
çok sağolun 79
çok sakin 32
çok şanslısın 138
çok şirinsin 33
çok sıkıcısın 19
çok şanslıyım 39
çok soğuk 224
çok severim 65
çok sevinirim 68
çok sağolun 79
çok sakin 32
çok şanslısın 138
çok şirinsin 33
çok sıkıcısın 19
çok şanslıyım 39
çok soğuk 224