English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Ö ] / Öyle yapıyorum

Öyle yapıyorum traduction Portugais

478 traduction parallèle
- Hayır, ben öyle yapıyorum.
- Não, o mal está em mim.
Evet, öyle yapıyorum.
Sim, finjo não acreditar.
- Ben de öyle yapıyorum efendim.
- Sim, senhor, é o que estou a fazer.
Yıllardır öyle yapıyorum.
Há anos que isso não acontece.
- Hayatın tadını çıkarmalısın. - Öyle yapıyorum.
- Deveria estar a vivê-los bem.
Evet, doktor, öyle yapıyorum.
Sim, Dr. É o que eu faço.
Öyle yapıyorum.
E pergunto.
Gözlerinde, kalplerinde taşıdıkları, uykularında sordukları soruyu sormak için, ben de aynen öyle yapıyorum.
De me perguntarem o que carregam nos olhos, no coração, no sono, como eu.
Yapmak zorunda olduğunu yaptın. Ben de öyle yapıyorum.
Fizeste o que tinhas a fazer, e eu faço o mesmo.
Bir önceki emriniz uyarınca öyle yapıyorum.
Verifique isso. Estou a fazê-lo sob as suas ordens anteriores. Já discutimos isto antes.
- Ben de öyle yapıyorum zaten.
- Já o fiz.
Federico ile öyle yapıyorum.
É o que faço sempre com o Federico.
Ben de öyle yapıyorum.
Assim é o que estou fazendo.
- Vern, yaylan bakalım! Hadi çık! - Öyle yapıyorum zaten.
Está jogando todas as suas cartas, no Canadá.
- Ben kalıyorum. Öyle yapıyorum.
- Eu fico, acredite, acredite.
Ben öyle yapıyorum.
É o que tenho andado a fazer.
Öyle yapıyorum.
Tenho sempre.
Ben öyle yapıyorum.
É isso que eu faço.
- Öyle yapıyorum ya.
- É o que estou a fazer.
- Ben de öyle yapıyorum...
- É o que eu estou a fazer.
Öyle yapıyorum!
É o que estou a fazer!
Öyle yapıyorum zaten, çöreklerin üstünden geçiyorum.
Estou a rever estes pãezinhos.
Ben öyle yapıyorum. Burada bir masa varmış gibi yapıyorum. Orada küçük bir sandalye var, onlara soru sorarsınız.
Finjo que tenho uma secretária há uma cadeira ali, e entrevisto-os.
Rosalie'yi boş ver. Ben öyle yapıyorum. Tabii.
Ignora a Rosalie, é o que eu faço.
- Tabi, öyle yapıyorum.
- Sim, estou.
- Evet, ben de öyle yapıyorum.
- Sim, é isso que vou fazer. - Já saiu.
Her zaman öyle yapıyorum.
É o que eu respondo sempre.
Ben de öyle yapıyorum.
É o que estou a fazer.
Fotoğraf bir sanattır, tabii yeterince ciddiye alırsan... ki ben öyle yapıyorum.
A fotografia é uma forma de arte, se for levada a sério, o que é o meu caso.
Bu doğru, öyle yapıyorum.
É verdade, estou.
Öyle yapıyorum ya.
O que pensas que estou a fazer?
Ben öyle yapıyorum.
Sossega, Mace.
Yine de ben arabayı alıyorum, siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
De qualquer modo, vou de carro. Faça o que quiser.
Ben öyle mi yapıyorum?
É isso que estou fazer?
- Bunu ben de yapıyorum, sen de öyle.
Também eu o poderia fazer.
- Öyle mi olması gerekiyordu? - 30'lardaki bir biyograficiden, Philip Guedalla'dan alıntı yapıyorum.
Citei Phillip Gordella, um biógrafo dos anos 30.
Öyle yapıyorum zaten.
- Agora sai?
O zaman sana kızmakla doğru yapıyorum, öyle mi?
Talvez tenha de me zangar contigo.
Ben burada ruhlarla uğraşıyorum. Gerekli gücü toplamaya çalışıyorum. - Neler yapıyorsun öyle?
Estou aqui a lidar com ectoplasma e magnetismo animal.
- Ben öyle mi yapıyorum?
- É isso que eu sou?
Bana öyle geliyor ki, burada onu arayarak fazla mesai yapıyorum. Bir tatile ihtiyacım var.
Parece-me que vou perder o meu rico tempo de folga atrás deste assassino.
Öyle mi yapıyorum?
- Estou?
Öyle gürültü yapıyorlar ki uyuyamıyorum.
"Tão inquietos, que não consigo dormir."
Zaten öyle yapıyorum.
Já decidi.
Öyle sanıyorum ki Geo Storm model arabalarda yapılan... beş yüz dolarlık indirimi duyunca... benden daha çok çalışmanız gerekecek.
Acho que quando se souber do desconto de $ 500... nos modelos Geo Storm... vai ter mais que fazer do que eu.
- Öyle mi yapıyorum?
- Estou a fazer isso?
Hayır, öyle zannetmesi için numara yapıyorum.
- Estou só a fingir, para que possamos esticá-los ao máximo. Eu estou bem.
Öyle mi yapıyorum?
Falo?
Kıpırdamıyorum, bu durumda öyle yapılır derler.
Fico paralisado, como mandam as regras.
Ama bu işi öyle ciddi yapıyordu ki... keyif aldığını bile sanmıyorum.
Mas levava tudo tão a sério... que acho que nunca chegou a divertir-se.
Sen nasıl sözlük satıyorsan, ben de öyle rahiplik yapıyorum, pislik torbası.
Sou tão Padre quanto tu és um vendedor de dicionários, seu merdas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]