A big tradutor Turco
67,918 parallel translation
You know, this is a big case.
- Bu büyük bir dava.
It's a big decision.
Bu zor bir karar.
Well, that was a big waste of time.
- Bu çok büyük bir zaman kaybı oldu.
This is a big problem.
- Bu büyük bir sorun.
You know, I'm a big boy, i can handle it.
Kocaman adamım ben, kaldırabilirim.
"If's" a big word in that sentence.
"Eğer" bu cümlede büyük bir kelime.
We need a big boat.
Bize büyük bir tekne lazım.
It's a big job.
Zor bir iş.
She's a big deal here, and... I think she's kind of into me.
Burada önemli biri ve sanırım benden hoşlanıyor.
Coming here wasn't such a big deal.
Endişe edecek bir şey yokmuş.
Okay, now you've gotta be a big brave little dog while daddy goes in there, and...
Tamam, şimdi cesur koca bir köpek olacaksın.
Security is a big responsibility, Christopher.
Güvenlikte çalışmak çok büyük bir sorumluluk, Christopher.
Why tell me that story about your dad in prison if it's all just a big lie?
Hepsi yalansa niye babanla ilgili hapishane hikayesini anlatıyorsun?
But if we had lived in a big city, you know, like, LA or New York, we would've been totally dirt poor.
Los Angeles veya New York gibi büyük şehirlerde yaşasaydık cebimizde beş kuruş para kalmazdı.
See? You were like a big sister to me.
Onu diyorum işte, bana ablalık ettin.
But you're also loyal and honest and a big old softie when you stop worrying about what people are thinking about you.
Aynı zamanda sadık ve dürüstsün. İnsanların düşüncelerini umursamadığında son derece yufka yürekli biri oluyorsun.
I know it's a big change, but I could finally show you where you come from.
Büyük bir değişim ama sana nihayet nereden geldiğini gösterebilirim.
I gather you're not a big fan of the police.
Polisleri sevmiyorsun.
Heard a big storm's moving in.
Büyük bir fırtına yaklaşıyor.
Let's not make a big deal about this.
Bu olayı çok abartmayalım.
This island got a Big Belly Burger, too?
Bu adada Big Belly Burger da var mı?
Cashbox just done a big write-up on him. Whoo-whee!
Cashbox ondan övgüyle söz etti.
There's a big old world out there, Trix.
Dışarıda kocaman bir dünya var Trix.
You're becoming such a big girl.
Koca bir kız oluyorsun.
It's a big-budget action movie.
Büyük bütçeli bir aksiyon filmi.
A big movie.
Büyük bir film.
That's a big shot, there.
Amma içtin.
Meeting a dad's kind of a big deal, don't you think?
Bir babayla tanışmak önemli bir şeydir, değil mi?
It is so not a big deal.
O kadar önemli sayılmaz.
If you meet my mom, that's a big deal.
Asıl annemle tanışman önemli.
this is kind of a big deal.
Yani bu buluşma önemli bir şey.
I mean, it's not not a big deal, but it's not a big deal.
Önemli değil diyemem ama çok da önemli değil.
Live in a big house, read some books and have a cat.
Büyük bir evde oturayım, kitap okuyayım, kedim olsun.
Like, my girlfriend and all my friends are watching TV in a big mansion, and I'm not invited to come in?
Kız arkadaşım ve tüm arkadaşlarım büyük bir malikanede TV izlerken ben içeri davet edilmiyorum.
'Cause this is a big opportunity for me.
- Benim için büyük fırsat.
It's a big deal.
Bu önemli birşey.
I... I just mean that gun control is a big political third rail. So...
Yani kontrollü silahlanma meselesi çok ciddi bir siyasi muamma.
It's a big deal.
Büyük bir olay.
Seems like a big-time breach in operational security.
İşlevsel güvenlikte büyük bir açık var gibi.
Heart was but a fledgling tech company, a tiny operation with big dreams, and those dreams were realized by the appearance of The Scar.
Heart, büyük hayalleri olan küçük bir iş ağına sahip yeni bir teknoloji şirketiydi. Bu hayaller Yarığın oluşması ile gerçeğe dönüştü.
A little surprised to see you outside the Big Easy.
Seni Big Easy dışında görmek şaşırtıcı.
It's a pretty big ocean out there.
- Okyanus çok büyük.
The big deal is Lily is a Time Aberration, which was all well and good, until you plucked her out of 2016 and showed her a timeship, which could cause more aberrations.
Olay şu, Lily kendi halinde iyi bir aberasyondu ama sen onu 2017'den çıkarıp zaman gemisi gösterdin bu da daha fazla aberasyona neden olabilir.
Look, Bihari's a pretty big player, all right?
Bihari çok önemli bir isim.
You already have a pretty big tab.
- Senin hesabın zaten kabarık.
Her name is Patricia, and she's a pretty fuckin'big deal in young adult publishing.
Adı Patricia, gençlik edebiyatında çok önemli bir isim.
I figured I'd get up there early, get a good night's sleep before the big meeting.
Erken gidersem büyük toplantıdan önce iyi bir uyku çekerim.
Watch a movie on the big TV.
Büyük televizyonda film izle.
I loved the movie or I'm a big fan.
Filmi sevdim veya hayranım nasıl denir?
It's no big deal, but this director on this movie asked me if I wanted to come to New York and work with him and...
Önemli bir şey değil ama bu filmin yönetmeni benden New York'a gelip onunla çalışmak ister miyim diye sordu.
He had a really big breakthrough.
Çok büyük bir gelişme gösterdi.
a big one 212
a big deal 21
a big mistake 20
bigger 168
big boy 334
biggs 33
big boss 30
bigfoot 77
bigelow 48
big dick 21
a big deal 21
a big mistake 20
bigger 168
big boy 334
biggs 33
big boss 30
bigfoot 77
bigelow 48
big dick 21
big boobs 16
big dawg 29
big deal 484
big baby 17
big dog 53
big sis 22
big dreams 16
big tits 22
big brother 249
big sister 51
big dawg 29
big deal 484
big baby 17
big dog 53
big sis 22
big dreams 16
big tits 22
big brother 249
big sister 51
big man 275
big guy 599
big smile 86
big shot 103
big mouth 60
big daddy 45
big day tomorrow 56
big day 142
big family 19
big surprise 103
big guy 599
big smile 86
big shot 103
big mouth 60
big daddy 45
big day tomorrow 56
big day 142
big family 19
big surprise 103