A shooting star tradutor Turco
200 parallel translation
The moon... the stars... a shooting star.
Ay... Yıldızlar... Kayan bir yıldız...
600 pages on a shooting star? !
Kayan bir yıldız hakkında 600 sayfa mı?
Well, it's a shooting star.
Bir yıldız kaydı.
- A shooting star?
- Kayan yıldız mı?
A shooting star!
Kayan bir yıldız!
- I'm a shooting star!
- Yıldızları vuruyorum!
when I was childish they told me I was a real star a shooting star and a gloating star, because I had a big rayon tutu
Daha küçük bir çocukken benim gerçek bir yıldız kayan bir yıldız ve kötü niyetli bir yıldız olduğumu çünkü suni ipekten bir balerin kıyafetim olduğunu söylerlerdi.
It was like a shooting star!
Sanki bir yıldız kayıyordu!
Everybody, a shooting star right over there.
Herkes baksın, orada, yıldız kayıyor.
It might be a new star or even a shooting star.
Yeni bir yıldız olabilir, kayan bir yıldız bile olabilir.
Slow like a snail... or fast like a shooting star?
Bir yılan gibi yavaş mı yoksa bir göktaşı gibi hızlı mı?
LOOK, A SHOOTING STAR.
Bak, bir kayan yıldız.
A shooting star
Ateş Yıldızı.
In the police, it's unlucky to see a shooting star
Poliste Ateş Yıldızı'nı görme şansı yoktu.
That's not a shooting star.
Bu göktaşı değil.
- No, that's just a shooting star.
- Hayır, sadece kayan bir yıldız.
If you see a shooting star or if you see anything else, will you think of me?
Kayan bir yıldız ya da başka herhangi bir şey görürsen beni düşünür müsün?
By way of contrast, a shooting star normally exists at a point in time over a continuum of space.
Ya da tam tersi, Bir yıldız kayması da, belirli bir uzay zaman sürecinin bir noktasında meydana gelir.
I'm like a shooting star I've come so far
Bir akanyıIdızım... Geldim işte...
If You Look Up Long Enough, You'll See A Shooting Star. Oh.
Yukarıya yeterince uzun bakarsan bir yıldızın kaydığını görürsün.
Right after Superman broke that asteroid up the other day... many people near Hobbs Bay reported a shooting star.
Geçen gün Süpermen'in o asteorid'e vurmasından hemen sonra... birçok insan Hobbs körfezi yakınlarında kayan yıldız görmüş.
A shooting star!
Bir yıldız kayıyor!
Getting a call from her makes your day, like seeing a shooting star.
Ondan gelen bir telefon seni fazlasıyla heyecanlandırıyor.
You were a shooting star amongst ordinary stars.
Diğer yıldızların arasında bir kuyruklu yıldızdın.
Have you even seen a shooting star, Jack?
Hiç kuyruklu yıldız gördün mü, Jack?
When the stars are strung across the velvety night... and when a shooting star streaks through the blackness... turning night into day... make a wish... and think of me.
Pürüzsüz bir gecede yıldızlar görünürken Ve bir kuyruklu yıldız karanlık geceyi... gündüze çeviriyorsa... bir dilek tutun... Ve beni düşünün.
A shooting star.
Onları neler mutlu eder? Gençlerini nasıl yetiştiriyorlar?
Look, a shooting star.
Bak, kayan yıldız.
I made a wish on a shooting star last night and I wished against your wish.
Dün gece kayan bir yıldız için dilek tuttum ve senin dileğine karşılık tuttum.
What about a shooting star?
Kayan yıldıza ne dersin?
Ah... That... is a shooting star.
Ah... bak... yıldız kayıyor.
When we first met, through chance, I saw tenderness, like a shooting star.
İlk tanıştığımızda tesadüfen bir yıldız gibi parlayan duyarlılığı gördüm.
♪ We'll take a rocket to the moon and when we get that far ♪ ♪ I'll hang your coat and hat upon a shooting star ♪
# Bir rokete binip aya gideceğiz ve oraya vardığımızda... # #... ceketini ve şapkanı kayan bir yıIdıza asacağım #
- It's a shooting star.
Yıldız kayıyor.
If they saw anything, it just looked like a shooting star.
Eğer gördülerse bile, kayan bir yıldıza benzemiştir.
- A shooting star.
- Yıldız kayıyor.
Man, a shooting star.
Vay, kayan bir yıldız.
Hey, a shooting star. Cool.
Hey, kayanyıldız.
I can't see a shooting star with a guy.
Yıldız kaydı Yıldız kaymasını biriyle beraber görmemeliyim
A shooting star.
Kayan bir yıldız.
- Look, a shooting star!
- Bak, yıldız kaydı!
It was a shooting star!
O kayan yıldızdı!
For a little while, I thought that "shooting star" business wasn't just part of your line.
Bir an için, bu kayan yıldız konusunun, palavralarının bir parçası olmadığını bile düşünmüştüm
Just now, across the heavens, towards the end of the world, I saw an omen... a fiery line written by the hand of God, a glorious shooting star.
Az önce gök kubbeyi geçip, mahşere yönelen bir işaret gördüm Tanrının yazdığı ateşten bir çizgi, harikulade bir kayan yıldız.
The smoke and ashes of ages past... which hangs like morning mist in veils across the universe... parts in swirls and eddies... and through them, the shooting star, my angel Ariel... flies with mirrored eyes, leaving a sparkling phosphorescent trail... across the universe.
Girdap ve hortumların içindeki evrenin bazı bölgelerinin içinden... perdelerin içini kaplayan sabah sisi gibi geçen yılların duman ve külü... ve onların sayesinde, filizlenen yıIdız benim meleğim Ariel... parlayan fosfor gibi ışıIdayan izi ile... evrenin bir tarafından diğer tarafına... aynalı gözlerle uçar.
Coming from X miles away, shooting past star Y, the sun shone millions of years before Nebuchadnezzar, before Adam and Eve, before the ichthyosaurs ; and now it shines in the depths of a subway station.
X kilometre mesafeden gelip Y yıldızını geçen güneş ışığı Nebuchadnezzar'dan milyonlarca yıl öncesinden Adem ve Havva'nın da öncesinden, balık kertenkelelerin de öncesinden ışıyıp, metro istasyonunun içine kadar uzanıyordu.
We Tuscans say that each shooting star grants a wish.
Biz Toskanalılara göre her kayan yıldız sana bir dilek hakkı verir.
I turn around and see you sitting on a shooting star, singin Stop this nonsense! That means you two!
Millet, kesin şu saçmalığı!
You're like a big, bright shooting star and you're right, Ben, you'd burn out here.
Sen kocaman parlak bir yıldızsın ve haklısın burada sönersin.
- A shooting star?
Yıldız mı kaydı?
Now, I've been a solo star shooting the shots... that I thought would win the game.
Şimdiye kadar maçları kazandıracağını düşündüğüm şutları sokan yalnız bir yıldızdım.