And at that point tradutor Turco
1,052 parallel translation
And at that point I just felt, "That's it."
O anda dedim ki, "Buraya kadar."
And at that point, we'll pick up the money and the supplies we need to make the last leg of the hike.
Bu noktadan gerekli malzemeleri ve parayı alıp yürüyüşümüzün son aşamasını gerçekleştirmeliyiz.
And at that point... there's no turning back.
Ve o zaman... geri dönüş olmayacak.
So, given a constant frame of reference within which to experiment... according to Galileo's original principles... and accepting the hypothesis that light always travels... at 186,282.397... miles per second in all directions at once... the main point I've demonstrated... is that all measurements of time and space... are necessarily made relative to a single observer... and are not necessarily the same for two independent observers.
O halde, deney yapmak için bir referans noktası dikkate alındığında Galileo'nun Görelilik Prensibi'ne göre ve ışığın tüm istikametlerde hiç duraksamadan saniyede 299,792 nokta 458 km. hızla gideceği varsayımını kabul edersek örneklerle açıklamaya çalıştığım konu uzay ve zamandaki tüm ölçülerin tek bir gözlemciye göre oluştuğu ve diğer gözlemcilerle aynı olmak zorunda olmadığıdır.
And, at one point, I heard from somebody that visited Poland that they want to level off the cemetery, do away with the cemetery.
Bir seferinde, Polonya'ya ziyaret gerçekleştirmiş birinden mezarları yok ettikleri, ortadan kaldırdıklarını duymuştum.
And it was at this point that something quite singular took place.
Tam bu noktada oldukça tuhaf bir şey vuku bulmuş.
So, whatever it is that I have said here today... the point is that we are here to honor... our most generous benefactor... and newest freshman... the man who's made it possible... for us to break ground here today...
Pekala, bugün burada ne dersem diyeyim asıl konu, en cömert hayırseverimizi en yeni öğrencimizi onurlandırmak için buradayız. Onun sayesinde bugün burada temel atıyoruz.
I want to emphasise at this point that this was, in effect, the mystery, the main knot to unravel both in religion and Hegelian philosophy.
Yürürlükte olan bu noktayı vurgulamak istiyorum gizem, ana düğüm, hem din.. ... hemde Hegel felsefesine göre çözülmelidir.
I have only one thing on my mind at this point in my life, and that is to get out of this moth-eaten town.
Hayatımın bu noktasında aklımda tek bir şey var. O da bu örümcek bağlamış kasabadan kurtulmak Doktor Cazibe.
I know that at one point, my feet about to crack open, my stomach knotted by hunger and diarrhea, my back feeling like a mirror made of nerves shattered in a million pieces by my flack jacket pack, and extra mortars and machine-gun ammo... my hands a mass of hamburger from thorn cuts,
Biliyorum ki bir noktada, ayak tabanlarım çatladı, "midem açlıktan düğüm olmuş ve ishalim," "duygularım ayna gibi yansıyor, sinirler paramparça,"
If you had made a study of the skies, as ancient seafarers did, you would realize that at a given date and time, each star marks a particular point in the...
Eski denizcilerin yaptığı gibi siz de gökyüzünü biraz incelemiş olsanız her yıldızın belli tarih ve zamanlarda aslında belirli bir...
The point is that now the Russians have made peace with the Kaiser, at this very moment, over three quarters of a million Germans are leaving the Russian front and coming over here with the express purpose of using my nipples for target practice.
Asıl mesele şu : Artık Ruslar Kayzer ile barış ilan ettiler, ve tam şu anda, bir milyon Almanın dörtte üçünden fazlası Rus cephesinden ayrılıp meme başlarımı atış taliminde kullanmak maksadıyla buraya intikal etmekteler.
When you point your finger at some guy... and you say this is the guy that could do the job... ain't the flashbulbs going?
Flaşları asıl patlatan iş,.. .. parmağınla bir adamı işaret edip.....'işte bu adamımızdır'dediğin iş değil midir?
That way I'll make up my mind and we'll see where we are at that point.
Böylece ben de kararımı veririm ve o noktada neyin ne olduğunu görürüz.
At this point, I'll use all of the energy that I can produce, and blow you and the rest of the earth away!
Öyleyse üretebildiğim tüm enerjiyi kullanarak ve Dünya'yı atomlarına ayıracağım!
Look, Al, we all appreciate the fact that you're insane and that you need a relaxing hobby, but maybe this gardening thing is just a little too challenging at this point in your life.
Al, deli olmanı ve rahatlatıcı bir hobiye ihtiyaç duymanı hepimiz anlıyoruz. Ama bu bahçe olayı hayatının bu aşamasında senin için çok zor olabilir.
In the matter of the shooting at Hunter's Point Raceway of Arthur Brock, resident of San Francisco, the review board has carefully examined the evidence and determined that the officer in question, Inspector Jack Cates, -
Hunter's Point yarış pistinde, polis memurunun, şüpheli - - San Francisco'sakini, Arthur Brock'u vurmasıyla ilgili davada, denetleme kurulu, tanıkları dikkatle sorgulayıp, delilleri incelemiş ve dedektif Jack Cates'in, kasıtlı olduğu iddiasını yeterli bulmamıştır.
And if we are at that point in this country where we kill something because at the moment it's worth more dead than alive well take a look around.
Bu ülke bu noktaya geldiyse, bir şeyi sırf o anda ölüsü dirisinden çok para ediyor diye öldürüyorsak, etrafınıza bir bakın.
It is at this point that climbing plant outside almost it reaches the seal and Monsieur Hardman is, I think, a little overconfident about the latches.
Sarmaşıklar neredeyse içeri girecek Mösyö Hardman burayı açıp bakmış gibi sanki.
I think if you can't stretch out and get some solid rest at that point I don't see how bedding accessories really make the difference.
Demek istediğim ;... gerilmiş ve taşlaşmışsanız bu tip. malzemeler ne gibi bir fark oluşturur ki
I think he feigned the insanity that sent him away. But at some point, he lost the ability to distinguish between what's right and what's wrong.
Bence onu hastaneye kaldırmalarına neden olan deliliği, yalnızca numaraydı ama bir süre sonra doğruyu yanlıştan ayırma yetisini kaybetti.
So these were real decisions, and it simply seemed at that point that it was just hopelessly immoral not to.
Yani iki duruş var düşünce özgürlüğüne dair, hangisini istediğinize siz karar verin.
I think the point that I'm trying to make, and I think ought to be made, is that the real... at least to me - I say this elsewhere in the book - what seems to me a very, in a sense, terrifying aspect of our society and other societies
Katillerinin temel öğretilerini benimsemek soykırım kurbanlarının anısına saygısızlıktır.
3In a democratic society, the theory is, if the political leadership is committed to war they present reasons, and they've got a very heavy burden of proof to meet. Because a war is a very catastrophic affair, as it's been proved to be. Now, the role of the media at that point is to... is to present the relevant background.
Eğer yerel bir topluluksanız, alternatif eylem kaynakları istersiniz,... benzer ilgileri olan, farklı noktalara odaklandıysa da benzer bir takım değerleri olan, insanların kendilerini dış güçlere karşı savunup, hayatlarının kontrolünü ellerine almasına yardım etmek isteyen,
To the extent that we understand society at all, it's pretty straightforward. And I don't think those simple understandings are likely to undergo much change. The point is that you have to work.
1977 ve 78 yıllarında ellerinde beyaz bayraklarla ormanlardan çıkanlar için Endonezya kabul merkezleri kurdu.
And that procedure, at this point in time, is to have an arraignment.
Ve bu usul, şimdi suçlamaya yanıtlanmasını gerektirir.
I think most people just think that I hold a camera and point it at stuff.
Bir çoğu sanıyor ki kamerayı tutup çevirmek yeterli.
At the point that our body and mind are mere shadows reflecting on the mirror, we are equal.
Bu durumda vücudumuz ve aklımız..... aynaya saf gölge olarak yansıyorsa o zaman eşitiz demektir.
That's right. Take your gun, point it at my head and pull the trigger.
Silahını başıma doğrult ve tetiği çek.
Didn't your leader point a gun at me and say that you and your Knights are "the only true law in Tennessee"?
Lideriniz bana silah doğrultup, siz ve şövalyelerinizin Tenessee'deki tek kanun olduğunu söylemedi mi?
You know the world's 12 thousand years old and dinosaurs existed, and they existed in that time, you'd think it would have been mentioned in the fucking Bible at some point.
Dünya 12.000 yaşında ve biliyorsunuz bu süre zarfında dinozorlar da yaşadılar. İncil'in bir yerinde bundan bahsedilmiş olduğunu düşünürdünüz herhalde?
- The crucial point, as I suspected from the start, is the dinner that came down from the kitchens above and was served at this table on the evening of the 6th of May.
Başından beri şüphelendiğim gibi, asıl nokta yukarıdaki mutfaktan gelen ve 6 Mayıs'ta bu masada servis edilen akşam yemeği.
He pointed up that no matter how well she and Ted were in Barcelona at some point Ted will return to Chicago, to him the most beautiful city in the world.
Harika! O ve Ted Barselona'da ne kadar iyi anlaşsalar da, bir noktadan sonra Ted'in dünyanın en güzel şehri olarak gördüğü Chicago'ya dönmek isteyeceğini söyledi.
It was fun to be a part of that and to see Zap suddenly everywhere... from this concept of Robert's, this fantasy of doing his own comic book... with a glossy cover and actually printed... to seeing it start turning up in all the windows on Haight Street, windows around town... hearing people talk about it... having the other artists show up at a certain point and wanting to be a part of it.
Bunun bir parçası olmak ve Zap'ın her yere yayılmasını izlemek çok eğlenceliydi. Robert'ın bu konseptiyle beraber, kendi kuşe kapaklı çizgi roman dergisi yapma ve gerçekten basılması Haigh Caddesi'nin vitrinlerinde görme şehrin dört bir yanında insanların onun hakkında konuştuğunu duyma başka sanatçıların da gelip bunun parçası olmayı istemeleri fantezisi gerçek olmuştu.
And where was Mr. Sanders at that point?
O sırada Bay Sanders neredeydi?
Everything. I admit how I was overpoweringly attracted to him... or whatever, but, you know, I point out that he could have... handled things differently, and he really did not know me at all.
Her şey.Ona nasıl bağlı olduğumu itiraf ettim ya da herneyse işte ama bilirsin, Bir şeylerle nasıl başa çıktığına ve beni gerçekten hiç tanımadığına dikkat çektim.
and that's about the only thing that has been going wrong at this point.
Ve şu noktada ters giden şeyin bir tek bu olduğunu söyleyebilirim. ALARM GÜVENLİK SEVİYESİ 4
And so, it "s almost like going from two dimension to three dimension... in the dynamic that" s been created at this point.
Şu anda geldiğimiz noktada,.. ... görüntü gittikçe iki boyutludan üç boyutluya doğru gidiyor.
All that work and, at the end of it, some slim volume. - What is the point? I ask myself.
Bütün o çabalar, sonunda ince bir ses, bütün bunların amacı neydi diye soruyorum.
I knew you'd wind up here at some point... that being the cheese and you being the rat.
Seni orada bulacağımı biliyordum. Bu peynir ve sen de faresin.
At that point people are very upset and ready to hang on to anything.
Bu aşamada insanlar çok acılıdır ve her türlü umuda sarılırlar.
Like at that point, and moment, like... she was like a vision of perfection.
Tam o anda, orada, o yerde... o sanki mükemmelliğin görüntüsü gibi geldi.
Am I to understand that at some point during the rehearsal he hugged you and asked you if you would like to go out that evening?
Yine doğru anladıysam, prova sırasında bir noktada size sarıldı ve o gece kendisiyle çıkıp çıkmayacağınızı sordu, öyle mi?
The accelerant and the probable ignition source were found at the top of the hill. That was the point of origin.
Muhtemel tutuşturucu ve yangın hızlandırıcı ordaki tepenin zirvesinde bulunmuştu.
There was no one left alive to spread it to the new arrivals... and we assumed that the disease dead-ended at that point.
Yeni gelenlere hastalığı bulaştırabilecek kimse yoktu biz de hastalığın ada halkıyla birlikte öldüğünü düşünmüştük.
But you know, at some point, I had to decide that whatever hell you and Daddy were going through was your business.
Ama işte, bir noktada, sen ve babam her ne cehennemi yaşadıysanız, bu sizin probleminizdi.
Eh, eh, eh! Seeing as we are unfamiliar with sarcasm... I shall close the register at this point and state that 99 cents is the rental price.
Görüldüğü üzere alaycılıktan anlamıyorsun en iyisi kasayı kapatayım da o fiyatın kiralama parası olduğunu söyleyeyim.
And the possibility exists that we could reconfigure the matrix at that point, to take us another 30,000 light-years, right into Federation space.
Ve ardından belki de nokta matris'ini yeniden düzenleyebilirsek bir 30,000 ışık yılı daha giderek Federasyon uzayına ulaşabiliriz.
Once we've identified where and when they are, then we have to widen the fracture at that point.
Yerlerini tepit ettiğmiz anda, çatlağı aralayarak ilerleyebiliriz.
Ever occur to you that at some point you're gonna have to make a choice between me and that loser brother of yours?
Benim ve hayırsız kardeşin arasında bir seçim yapma olanağını hiç aklına getirdin mi?
Without more circumstance at all I hold it fit that we shake hands and part you as your business and desires shall point you -
Onun için hiç kurcalamadan bu işi, el sıkışıp ayrılalım. Siz işinize keyfinize bakın artık.
and at the end of the day 45
and at the end 28
and at the time 25
and at the same time 75
and at night 55
and at first 41
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at the end 28
and at the time 25
and at the same time 75
and at night 55
and at first 41
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at 97
and at that time 20
and at that moment 25
and at last 16
at that point 168
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and also 645
and at that time 20
and at that moment 25
and at last 16
at that point 168
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and also 645