And on that day tradutor Turco
1,673 parallel translation
And on that day, I'm gonna look into her beautiful eyes, eyes that don't know of malice and jealousy and evil, and I'm gonna say,
Ben de o gün... o kin, kıskançlık ve şeytanlık nedir bilmeyen, güzel gözlerinin içine bakacak... ve ona...
And on that day, they will meet their uncle Friday.
Ve o gün geldiğinde Cuma amcaları ile tanışacaklar.
And on that day of self discovery a question remains.
Ve onu keşfettiğimiz gün, bazı sorular kalır geriye...
And on that day, it will lend us the strength and power of a hundred suns.
O gün geldiğinde, binlerce güneşin gücüne eş değer bir enerjiye sahip olacağız.
She says she was on her lunch break the other day and Hank called and threatened to take the kid off probation unless she showed up at that convenience store and said she saw Landry the night of the murder.
Kadın diyor ki geçen gün Landry öğle yemeği vakti aramış. Çocuğun gözaltı süresini sonlandıracağını, dükkâna gidip onu gördüğünü söylemesi gerektiğini söylemiş.
Well, you showed me the predictions that you and Lucas make every year on the first day of school.
Bana her yıl okulun ilk gününde Lucas ile birlikte yaptığınız tahminleri göstermiştin.
You hardball me like that, prick-muncher, and I'll start you on basic.
Sen böyle dayılanmaya devam et ibne, ben de sana en temel şekilde karşılık veririm.
And yes, a lot of things did go wrong, but it didn't matter because when I look back on that day, what I remember is the first wedding ; the intimate outdoor ceremony with just close friends and an acoustic guitar.
Ve evet, birçok şey ters gitti ama önemi yoktu çünkü geriye dönüp o güne baktığımda hatırladığım şey ilk evlilikti özel açık hava töreni yakın arkadaşlar ve bir akustik gitarla.
From that day on, a few typhoons happened to pass by, and on those occasions, the island became cooler bit by bit.
O günden sonra, birkaç fırtına gelip geçti, ve ada yavaş yavaş serinlemeye başladı.
And I think I speak for everyone, including Frank, when I say that it is an honor and a privilege to be here on your special day.
Frank de dahil herkes adına bu özel gününüzde burada olmanın bir onur ve ayrıcalık olduğunu söyleyebilirim.
Peter and I were on our way to see Isaac Mendez that day.
Peter ve ben Isaac Mendez'i görmeye gidiyorduk.
LIGHT YAGAMI IS SUMMONED AGAIN TO HELP WITH THE INVESTIGATION so that you and I will be together 24 hours a day working on the investigation.
Bir kere daha Light Yagami adalet adına soruşturmaya yardım etmek için yeniden çağrılıyor. Ve söz verdiğimiz gibi 7 gün 24 saat bu soruşturmada çalışacağız.
Look, the only person I have to prove my love to is Elliot, and I plan on doing that every day for the rest of my life.
Dinleyin... Aşkımı ispatlamam gereken tek kişi Elliot'dır. Ve hayatımın geri kalanında bunu yapmayı planlıyorum.
And I plan on doing that every day for the rest of my life.
Ve hayatımın geri kalanında bunu yapmayı planlıyorum.
That's correct, sir, which is why the memo also states if a ballot is signed and dated on or before election day, this would count the same as a postmark.
Doğrudur, efendim. Bu sebepledir ki bildiri de pusula şayet imzalanır ve seçimden önce tarih atılırsa bunların pul yerine geçtiği yazar.
And then we had to pick a place to meet and if we both show up on that day, the past no longer exists.
Ve sonra bir yerde buluşma ayarladık. Eğer o gün ikimiz de oraya gidersek, geçmişi unutmuş olacağız.
Well, I'm sorry.I was on my hands and knees that day, scouring the bathroom floor because you fused to pee like a girl.
Çok affedersin ama o gün dört ayak üzerine banyonun fayanslarını silmekle meşguldüm çünkü aynı bir kız gibi çiş yapıyorsun.
And on the seventh day, they rested the prosecution, that is, in the Claire Meade murder trial.
Savcılık, Claire Meade davasında 3 GÜN ÖNCE iddianamesini yedinci günde bitirdi.
But on this holy day, we are obliged to say that some of Your Highness'preachers are these days too much like those of Ahab's days in whose mouth was found a false and lying spirit.
Ama bu kutsal günde, şunu söylemeye mecburum ; bazılarınızın vaizleri bu günlerde yalan yanlış konuşarak aynı dinsiz Kral Ahab'a benziyor.
- But, boss, the cat clan is hungry, and I don't buy that stuff about sucking on leaves giving you energy.
Ama patron, kedi klanı aç. Sana enerji veren yaprakları emerek bu gıdayı alamam.
I told my mum and dad I'd be with friends and that I'd see them on Boxing Day.
Bir keresinde annemle, babama arkadaşlarımla olacağımı söyledim. Noel sonrası ilk gün onları gördüğümde annem çok kızmıştı.
Why'd you have to go and take the only good 10 minutes of my entire day and ruin it like that?
Neden iyi bir on dakika geçirmek için tüm günümün içine ettin, böyle?
They did not know everything on that hot summer day that I showed up in their parking lot with my partner, Gil Previck, and an early version of what I called the Kearns Blinking Eye Motor.
Kearns'ün Göz Kırpan Motoru dediğim ilk versiyonlardan biriyle ortağım Gil Previck'le birlikte, otoparklarına gittiğim o sıcak yaz gününde henüz her şeyi bilmiyorlardı.
This once again demonstrates that the department under my jurisdiction is working every day with perseverance, effort and hope to make good on the commitments we've made to all of our citizens.
Bu, gösteriyor ki benim yetki alanımda çalışan bu polis merkezi her gün azimle çalışıyorlar ve halkımıza yardım etmek onların yaşamlarını kolaylaştırmak için çaba sarf ediyorlar.
So whatever it is that you're reacting to, this thing wouldn't be here if my parents had been on the plane that day and your father's bomb had gone off.
Tepki gösterdiğin şey her ne ise, eğer ailem o gün uçakta olsaydı ve baban da bombayı patlatmış olsaydı, o şey burada olmayacaktı.
And on any other day, that would thrill enough.
Herhangi bir maçta da bu yeterince heyecan verirdi.
So that poor woman got bad news about her husband and her son on the same day? I know.
Kadıncağız aynı gün hem kocasının hem oğlunun kötü haberlerini aldı yani.
The only thought that has given me the strength to go on... day after day... is that you exist... that you wake up... breathe... and walk through the streets freely... so far from me... but under the same vast sky.
Burada bana güç veren tek düşünce... senin var olman, günbegün nefes alıyor olman, uyanıyor olman sokaklarda özgürce yürümen... çok uzakta ama benimle aynı gökyüzünün altında.
It is a tradition that we have our ribs and fashion show on this day every year.
Her yıl bu tarihte yemek yiyerek moda şovumuzu gerçekleştirmek artık bir gelenek haline geldi.
And the ionosphere nearly vanished on that day.
O gün iyonyuvarı neredeyse ortadan kayboldu.
27 for a bridge that, every day, more than a million people go back and forth on.
Hergün bir milyondan fazla insanın gelip geçtiği bir köprü için 27 insan.
Nothing - - and they felt so terrible about it that Vivian cried nonstop and lily went on a 6-day bender.
Kendilerini bu konuda o kadar kötü hissettiler ki Vivian gece gündüz ağladı, Lily de kendini içkiye verdi.
What a wonderful occasion this is, and how fortunate that it should happen to fall on Take Your Daughter to Work Day.
Ne harika bir vesile oldu bu ama ne yazık ki bugün olması gereken "Kızını İşe Götür" günüyle çakıştı.
... or one in my pocket on the first day of school... ... to let me know that he was there, watching me... -... and that everything would be okay.
Ya da orada olduğunu, beni izlediğini ve her şeyin yolunda gittiğini bilmem için okulun ilk gününde cebime sıkıştırıverirdi.
Stone claims that he never saw Jason on the day that he died and the time stamp on that video, it's the same night.
Stone, Jason'ı öldüğü gün hiç görmediğini iddia ediyor ama videodaki tarih aynı geceyi gösteriyor.
And then, as in all things that befell us on that glorious day, we came across some water that had gathered in a hollow.
O olağanüstü günde başımıza gelenlerden sonra, çukurda toplanmış bir su birikintisiyle karşılaştık.
And people are like, "Hell, why am I gonna go ahead on, " you know, and do all that... "when I could just go on this corner right here, make me like $ 500, $ 600 and call it a day?"
Ama benim gibi insanlar bunu yapmak yerine köşenin birine gidip günde 500, 600 dolar kazanabiliyordu.
Because the "authority to proceed" with these hearings provided by the minister of justice early that year had failed to specify subsections ( i ) or ( ii ) of Section 229 ( a ) of the criminal code, the authority to proceed was invalid, the 90-day limit to amend it was now past, and therefore all extradition proceedings against Shirley should be dropped so she could get on with her life.
Çünkü bu duruşmalarda o yılın başlarında Adalet Bakanı tarafından verilen "dava açma yetkisi" Ceza Kanunu'nun 229 / A bölümünün 1 ya da 2'nci alt bölümlerinde açıkça belirtildiği üzere ortadan kalkmıştı, dava açma yetkisi geçersizdi, 90 günlük ıslah süresi artık geçmişti ve bu nedenle Shirley aleyhindeki bütün iade davaları düşmeli ve böylece o da hayatına devam etmeliydi.
Crown Prosecutor Mike Madden didn't even argue against her release on bail that day and instead entered the courtroom with an agreement already in place for her release.
Başsavcı Mike Madden bile o gün onun kefaletle serbest bırakılmasına itiraz etmemiş ve hatta bunun yerine duruşma salonuna onun serbest bırakılması için daha önceden hazırlanmış bir anlaşma metniyle gelmişti.
The Headquarters of the lmperial Army and Navy has announced on this day of December 8th at 6AM that a peace treaty has been signed with US and UK forces.
İmparatorluk kara ve deniz karargâhları bugün, 8 Aralık saat 6'da Amerikan ve İngiliz Kuvvetleriyle barış anlaşması imzalandığını duyurdu.
And we are comforted by the true hope that he will resurrect with Christ on the last day.
Kendimizi de, mahşer gününde onun, İsa ile yeniden dirileceği umuduyla teselli ediyoruz.
That day with a unified desire on the par of our students... 120 boys were chosen for this great Journey. 120 children beteen 12 and 1 7.
O gün talebelerin gösterdiği umumî arzu üzerine 120 çocuk seçildi bu büyük yolculuk için. 17 yaşından 12 yaşına 120 çocuk.
All of that culture and history, from the landings on d-day to hollywood films and even your cherished home movies and photographs, won't last a century without the care of humans.
Normandiya çıkartmasından Hollywood filmlerine kadar bütün bu kültür ve tarih hatta evinizde çektiğiniz fotoğraflarınız, onlara özen gösterecek insanlar olmadığında bir yüzyıl bile dayanmayacaklar.
And the old tombs and old catacombs and so on get loaded with cats that use this as a living space from which, then, they radiate out during the day.
Bu eski mezarlar ve yeraltı mezarlarından etrafa yayılarak bu bölgeyi yaşam alanı olarak seçmiş kedilerle doludur.
I've already had a pretty long day, and I gotta get to work, so if you have any life-changing bombs that you'd like to drop on me, could you please save them for later?
... ve işe gitmem gerekiyor. Eğer benimle konuşacağın hayat memat meselesi değilse sonra konuşsak olmaz mı?
Oh and her husband Letting her out alone on st.Patty's day if that guy is not 973, I'm 307.
Ve kocası da Aziz Patty gününde yalnız çıkmasına izin vermiş.
Not a day goes by that I don't think about it, and you don't want that on your soul.
Bunu düşünmediğim bir gün bile yok, ruhunda böyle bir şey taşımamalısın.
Quentin, the day you think Lucas and I don't have your best interests at heart, that's the day I gotta call you on it.
Quentin, Lucas ve benim senin iyiliğini kalpten düşünmediğimiz bir gün olursa, işte o gün bunu sana hatırlatacağım.
On the other hand whole day that small girl.. .. used to move here and there in the house.
Diğer taraftan, küçük kız gün boyu evin içinde dolanıp dururmuş.
Because I went and saw this house the day before yesterday that's about to go on the market... and I have to tell you, honey, I know we have not talked about this in a long time, but this house... I walked in, and I thought, "This is our future."
Çünkü dün değil ondan önceki gün, satışa çıkarılacak bir eve gittim ve sana söylemeliyim, tatlım, uzunca bir zamandır bununla ilgili konuşmamıştık ama bu ev içeri adımımı attım ve bu evin gelecekteki evimiz olduğunu düşündüm.
It's the last day that I'm playing Adrianna, and it's been a character that's been a part of my life for five years. Come on.
Evet, yardım edin, lütfen.
and only then 44
and one more thing 220
and one night 37
and one last thing 30
and one time 28
and only you 38
and on the other hand 23
and only 43
and once again 116
and one for me 24
and one more thing 220
and one night 37
and one last thing 30
and one time 28
and only you 38
and on the other hand 23
and only 43
and once again 116
and one for me 24