English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / And one time

And one time tradutor Turco

5,824 parallel translation
I just assumed that he did it'cause the garden hose smelled like gas and one time he burped near a candle and it lit the couch on fire.
Sadece bahçe hortumu petrol koktuğu için ve bir keresinde mumun yanında geğirdiğinde koltuk alev aldığı için öyle yaptığını farzettim.
Uh, I was always helping my friends meet girls, and one time my buddy asked me to help him on the side, said he'll pay.
Bir keresinde bir arkadaşım yardım istedi, parasını veririm dedi.
And one time, I rolled in under some girl's quinceañera dress.
Bir keresinde de bir kızın 15. yaş günü elbisenin altına saklanarak girmiştim.
And for a long time that was true. But we found one.
Uzun zaman bu doğruydu ama bir tane bulduk.
A lot of people take it apart and will eat one piece at a time.
Birçok insan ayrı almak, parçalamak ve tek başına yemek istiyor.
And you've spent way too much time having to be one.
Sen de hayatından o kadar çok zamanı yetişkin olmak için harcadın ki.
And just once... just one time... I would like you to say, " Yes.
Bir kez bile olsa bir kez, "evet" demeni istiyorum.
And if the one time they actually treat you like one you crossed a little line to get there, that doesn't make you horrible.
Bir kereliğine sana çizgiyi biraz aşmış biri olarak davransalar bile bu seni korkunç biri yapmaz.
And unlike you guys... we weren't tossed together overnight, we came together one at a time.
Ve sizin gibi bir gecede toplanmış bir ekip değildik. Birer birer toplandık.
Again. And this time, I'm not the only one who noticed.
Ve bu defa tek fark eden ben olmadım.
M-my family's sold... some soldiers I met at a place one time, and I can teach you.
Ailemin askerlerinden... Bir keresinde bir yerde tanıştığım askerler öğretmişti. Ben de sana öğretebilirim.
One day all my L.A. friends were married, with houses and adult jobs, Instagramming every time they went to the ArcLight. So, basically, there's nothing keeping me here.
- Bir gün Los Angeles'taki tüm arkadaşlarım evlendiler ve evlere, yetişkin işlerine sahip olup, Arclight'a her gittiklerinde Instagram'dan bunun fotoğraflarını paylaşmaya başladılar.
I'm not one for psychic thought or oracles, but, Rebecca... you and I have not made love for the last time.
- Ben o kahin ya da akıl okuyan tiplerden değilim ama... Rebecca... Daha son sevişmemizi yapmadık.
I had this sweater, and it was a work sweater because it only seemed work apropes, but then one time, I wore it out to dinner and I was like, " oh, dang!
Benim bi süveterim vardı, sadece iş süveterim. Çünkü sadece işe uygun görünüyordu, ama sonra bikere dışarda bir yemekte giydim. O zaman "dank" etti, süveterim her yerde güzeldi.
And I am asking you one last time to tell me what is really going on with you.
Ben de sana gerçekten neler oluyor onu anlatmanı istiyorum.
So you wouldn't mind if my friend and I had some one-on-one time for now?
Arkadaşımla beraber baş başa kalmak istesek, sorun olur mu?
It was time to head to the cultural capital of convenience, the mecca of the processed food and sugar industry, and the current number-one-ranked world obesity champion...
Artık kolaylığın kültürel başkentine, işlenmiş yiyecek ve şeker endüstrisinin Mekkesine ve şu an itibariyle dünyanın bir numaralı obezite şampiyonuna gitme zamanı gelmişti...
One is that he's very nervous and the adrenaline's flowing, and the other is that he has infection in there and has had infection for some time, so the anaesthetic does not take effect as well.
Biri, çok endişeli olması, bu da adrenalin akışı yaratıyor, diğeri ise ağzında enfeksiyon olması ve bu enfeksiyon bir süredir orada dolayısıyla anestezinin iyi bir etkisi olmuyor.
After founding this firm 13 years ago, and seeing it turn from a small corporate nonentity to one of the two top law firms in Chicago, I find that it's time to... it's time for me to resign.
Bu şirketi kurduktan 13 yıl sonra,... küçük tüzel bir hiçlikten Chicago'nun en iyi iki hukuk firmasından biri haline geldiğini gördükten sonra,... benim için artık ayrılmanın zamanının geldiğine karar verdim.
Coke dealer one time put a million dollar tag on me and Voight.
Bana ve Voight üzerinde Kola bayi bir kez milyon dolarlık etiketi koydu.
And I say 5, 4, 3, 2, and when I say one, so I want to go back to the reception center last time you saw Randi.
Sayıyorum : "Beş, dört, üç, iki." "Bir" dediğimde göçmen bürosuna, Randi'yi son gördüğün zamana, gitmeni istiyorum.
- He organizes a 20th anniversary for the Lillehammer Olympics, and one of the sample jumpers from the time to open.
- Bu adam, Lilyhammer Olimpiyatları'nın yirmincisini organize ediyor. Açılışı, yirmi yıl önceki bir atlayıcı yapacaktı.
Oh, the one where you and Heather sold her as a surrogate mother to three different couples at the same time.
Hani Heather'ı taşıyıcı anne olarak aynı anda üç çifte birden sattığınız.
And I just lost the woman I love for the second time, all in one week.
Ve sevdiğim kadını ikinci kez kaybettim. Hepsi bir haftada oldu.
Louis - and the one time that I do something... you don't cover it up at all.
- Louis- - Ve ben tek bir şey yaptığımda örtbas etmedin bile.
I date one guy at a time, and more often no guy at a time, which is why we need...
Aynı anda tek kişiyle olurum ve çoğu zamanda hiç kimseyle olmam ki bu yüzden de -
And if indeed one of them received this scarf, it was in all likelihood many years ago, so, one step at a time.
Ve içlerinden biri bu atkıyı almış olsa bile, büyük ihtimalle bu uzun zaman önceydi. Bu yüzden... Yavaş yavaş.
- I don't know about you, but if I was him, and I wasn't able to see my father one last time before he died, I'd certainly blame the governor.
- Seni bilmem ama o olsaydım, ve babamı göremeseydim ölmeden önce, kesinlikle valiyi suçlardım.
I mean, there was this one time I came close in the'90s, but then those Prefontaine movies came out, and people got tired of seeing running on-screen.
Gerçi 90'larda yaklaşmıştım ama Prefontaine tarzı filmler moda oldu insanlar beyaz perdede koşuşturma görmekten bıktı.
You're just a pure white terrorist who's going to jail for a long, long time, and I'm gonna make sure that no one ever knows your name.
Sen uzun süre hapiste kalacak bir beyaz teröristsin ve kimsenin adını bilmemesini sağlayacağım.
This is the time to mourn and remember everything is fine Sylfest meant for each one of us.
Şimdi yas tutma ve Sylfest'in her birimiz için ifade ettiği tüm harika şeyleri hatırlama zamanı.
Can you just say your name one more time, and this time would you mind also spelling it slowly?
İsminizi bir kez daha söyleyebilir misiniz? Ve bu kez, mümkünse yavaş yavaş heceleyin.
But the time has come for each and every one of us to ask :
Ama her birimizin soracağı sorunun zamanı geldi :
Because one time I doubled up on my multi-vitamins and...
Bir keresinde vitaminlerimi iki kere içmiştim.
With all due respect, Director, you want me to make a choice between a traitor and one of my own, I'll take the shot every time.
Saygısızlık etmek istemem müdürüm ama bir hain ve ekibimden birisi arasında tercih yapmamı isterseniz her zaman o atışı yaparım.
But what Laskin and Russo do with or to one another in their spare time is none of my concern.
Ama Laskin ve Russo'nun boş zamanlarında birbirlerine neler yaptığı umurumda değil.
One more time... show me your ticket and cellphone.
Bir kez daha. Telefonunu ve biletini göster.
Well, one time at Bristol Farms, Ben Affleck and I did reach for the same bunch of grapes.
Bristol Farms'dayken Ben Affleck ile aynı üzüm salkımından yemiştik.
- Me, too! - Huh? - One time I was at a rave and I stared at a strobe light so long I forgot how to whistle.
Bir keresinde, çıldırdığım bir vakit stroboskopa o kadar uzun süre baktım ki nasıl ıslık çalınacağını unuttum.
We were in Deer Lake, Pennsylvania, one time and there was a little boy there who looked frail and he wanted to meet Muhammad Ali.
Bir gün Deer Lake, Pennsylvania'ya gidiyorduk. Orada küçük çelimsiz bir çocuk vardı. Muhammed Ali'yle tanışmak istiyordu.
One time Muhammad Ali and I were in New York City and we got a call about a reform school.
Bir seferinde Muhammed Ali ve ben New York'tayken bir okuldan bir telefon almıştık.
We've been at this a long time, you and I, but I'm always one step ahead.
Seninle birlikte uzun zamandır bu işin içindeyiz ama ben hep bir adım öndeyim.
And that one time I met him, he seemed tough as hell.
Bir kere de onunla tanışmıştım, epey sağlam görünüyordu.
All of this time I have spent honoring his memory, and he doesn't even have one of me?
Bunca zamanı onun anısını onurlandırarak harcadım ve o benim bir anımı bile onurlandıramıyor mu?
This is that one time of year that you realize, you know, that despite the box office and the glamour, Hollywood's really just a small company town, and you're on the team.
Bu ; gişe hasılatlarına, tüm cazibesine rağmen Hollywood'un küçük bir takım olduğunu sizin de bir parçası olduğunuzu anladığınız tek zamandır.
I've neither the time nor energy to run you through the plumbing on this one and while Poulson is a thoroughly lovely bloke, albeit with a terrible case of halitosis, everyone knows that the only reason he got a seat at the big table is'cause he supported the PM on the Clean Energy Bill.
Ne zamanım ne enerjim var, bunu araştırmana müsamaha göstermek için ve de Poulson iyiden iyiye adam olurken gerçi ağzı leş gibi koksa da herkes büyük masada sandalye kapmasının sebebini Temiz Enerji Beyannamesi'nde, Başbakan'a arka çıkmasından dolayı olduğunun farkında.
Um... I, um, er have trouble managing too much, er, sensory input at one time and in this instance there was the whole tongue thing and you were touching my leg at the same time and I can't be completely certain but it's possible I just had an orgasm.
Ben duyusal girdilerimi tek seferde kontrol etmekte sorun yaşıyorum bu örnekte de, bu dil şeyi falan ve aynı anda ayaklarıma dokunman ve tam emin olamamakla birlikte sanırım orgazm geçirdim.
He left for one a few days ago, and that was the last time I saw him.
Birkaç günlüğüne gitti ve bu onu son görüşümdü.
I'm just gonna show you one slide here'cause Laura thought it was valuable, and I was talking about kind of how these, uh, capabilities ramp up in sophistication over time.
Size bir slayt göstereceğim çünkü Laura bunun önemli olduğunu düşünüyor. Bu tür bilgi akışlarının zaman içinde nasıl gelişip artlığına bir örnek vereceğim.
We want $ 10 million in unmarked bills delivered in one hour's time, or I'll shoot a hostage and toss them overboard.
Bir saat içinde işaretsiz destelerle 10 milyon Dolar teslim edilmesini istiyoruz yoksa bir rehineyi vururum ve onları gemiden atarım.
Exactly, and I came home one night, and my bathroom window was open, and another time, the front door was unlocked.
Aynen öyle, bir gece eve geldiğimde banyonun kapısı açıktı. Bir keresinde de ön kapı kilitli değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]