As always tradutor Turco
7,478 parallel translation
Pasiphae has always taught me that my enemies would kill me as soon as look at me.
Pasiphae bana hep düşmanlarımın beni gördükleri yerde öldüreceklerini söyler.
I am, as always, the voice of reason and wisdom on this programme.
Ben bu programda da her zamanki gibi aklın ve bilgeliğin sesiyim.
Spot on, as always, sir.
Her zamanki gibi doğru söyledin.
You'll do as you please as always, Fujiko.
Her zamanki gibi canının istediğini yapacaksın, Fujiko.
- Same as always, George.
- Her zamankinden, George.
What's your resolution? Same as always, True love.
Her zamanki şey, gerçek aşk.
You're on time, as always.
Tam zamanında geldin, her zaman olduğu gibi.
- Same as always
- Her zamanki gibi.
- Okay, I'll punch in at 9 : 00, same as always.
Tamam, her zamanki gibi saat 9'da giriş yapacağım.
- As always, he didn't appreciate —
- Her zamanki gibi kıymet bilmedi.
That was beautiful, baby, as always.
Çok güzeldi, bebeğim, her zamanki gibi.
- The same as always.
- Her zamanki gibi.
Full of too many people, as always?
Her zamanki gibi kalabalık mı?
Richard Moller has always stood for a very controlled style of play - - And, as we saw yesterday, was something else entirely.
Richard Moller hep çok kontrollü bir oyun stiliyle oynatır ve dün izlediğimiz bambaşka bir şeydi.
She remained close to her, and with the rest of her family... which was, as always, complicated.
Joy sonuna kadar ailesini yalnız bırakmadı... ki her zamanki gibi ona türlü türlü sorunlar çıkardılar.
As a man that people feel obligated to flatter, it's always nice when people, like, say the truth, you know?
İnsanların övmek zorunda hissettiği biri olarak.. .. doğruyu söyleyen insanlar her zaman iyi geliyor?
your child is at risk, and always will be, as the son of the king.
çocuğun tehlikede, ve kralın oğlu olarak hep tehlikede olacak.
Even as a young girl, I could always tell what you were thinking.
Genç kızken bile senin ne düşündüğünü bilebilirdim.
I always believed him to be invincible. As did he.
Her zaman onun mağlup edilemez olduğunu düşünürdüm.
I've always liked the idea that you never really die as long as somebody remembers you.
Gerçek anlamda ölmediğin müddetçe seni hatırlayan biri olduğu fikri hep hoşuma gitti.
You've always questioned my career choice at NCIS, but I know you respect Agent Gibbs as someone who lives by a set of rules not to be broken.
Her zaman NCIS'de kariyer yapma kararımı sorguladın. Fakat Ajan Gibbs'e saygı duyduğunu biliyorum. O da, hayatını bozulmaz kurallarla yaşayan biri.
Rule number 15- - always work as a team.
15 numaralı kural. Her zaman takım halinde çalış.
As the years go by and they get older, there is always the possibility that one of them will not make it back.
Yıllar geçtikçe ve onlar yaşlandıkça birinin geri dönememe ihtimali her zaman vardır.
We can't always win the game of life, but But, as long as you have that "chip" you will always have hope and the chance, so keep it well.
Hayat denen oyunda daima kazanman imkansız fakat o çip elinde olduğu müddetçe umut ve şans bulacaktır seni hep.
My mom always like to repeat this story of me as a kid Being asked what I wanted to be when I grow up.
Annem sürekli, çocukken büyüdüğümde ne olmak istediğimi anlatan hikayeyi anlatıp dururdu.
She's always like this.
Hep böyle yapıyor. Bütün işleri asıyor.
Much as I longed to see that medal in your hand, in my heart I've always known that... The Works isn't a place for a thoroughbred like Lupin the Third.
Her ne kadar madalyayı elinde görmek istesem de kalbimin derinliklerinde Aslar Kulübü'nün Üçüncü Lupin gibi bir safkana göre bir yer olmadığını biliyordum.
I may not always love you... but long as there are stars above you... you never need to doubt it.
Seni hep sevdim demiyorum Ama gökyüzünde parladıkça yıldızlar Şüphe etme asla bundan
- Things don't always go as planned. - Scott, Scott.
- İşler daima plana göre yürümez.
The best you can hope for is some trailer-park honey falls in love with you on C-SPAN, and you get a conjugal visit every other month always in the presence of a chaperone named Tex.
Umut edebileceğin en iyi şey C-SPAN'daki bazı karavan güzellerinin sana aşık olması ve senin de her ay evlilik ayağına Tex isimli refakatçi tarafından ziyaret edilmen olur.
As for their loved ones, there's always an autopsy when the existing condition is found.
Sevdiklerine gelince, otopsi yapılıp asıl sorun ortaya çıkarılıyor.
And as in any business the probability of success must always be greater the risk incurred.
Ve her işte olduğu gibi, başarı olasılığı her zaman riskten daha büyük olmalıdır.
And a lot of the situations we go into, it's always nice to go in as teams, because you're going into situations where you get caught up in the moment with the camera, and you'll actually photograph it, and
Dahil olduğumuz her durumda takım halinde hareket etmemiz güzel. Çünkü gerçekten çekim yaptığın bir an kamerayla yakalandığın durumlar oluyor ve sırtını başka kollayan kimse olmuyor.
And she saw the world not always as it was, but as perhaps it could be, with just a little bit of magic.
Dünyayı her zaman olduğu gibi görmez olabileceği haliyle görürdü, tabi biraz da sihirle.
I've always felt as if it was me.
Hep benmişim diye düşündüm.
After that, I always saw you... as an ally.
Ondan sonra seni hep bir müttefik olarak gördüm.
Our achievements are in the past and our discoveries will probably never be known. But I will always think of you fondly, and always as my friend.
Bizim başarıları... geçmişte olan... ve buluşlar muhtemelen bilinen asla.
As you always say, "Give it enough time, everything's gonna break."
Hep dediğin gibi... "Yeteri kadar beklediğinde, her şey mahvolacak."
- As brave and fearless as you've always- -
Her zaman olduğun gibi cesur ve korkusuz olursan...
We've always wanted men who were as caring and understanding as us, so half of us just pretend to be those men. All right, who's wearing the pants tonight?
Peki, bu gece kim pantolon giyiyor?
- No. And as passionate as you always were.
Ve her zamanki gibi tutkulusun.
So we were always told we could be anything, do anything. And I think guys got, maybe not left behind, but not quite as nurtured, you know?
yani herzaman birşey olabildiğimizi, yapabildiğimizi söylerdik ve genç erkekler anladı belki geride kalmadı fakat yeterince beslenmedi, bilyormusun?
As you know, her bread wasn't always fresh.
Senin de bildiğin gibi ekmeği her zaman taze değildir.
I always like metaphorically described our childhood as like him being the, uh... landowner and us the people who work on the land.
Çocukluğumu tanımlamam gerekirse, babamız sanki toprak sahibi biz de orada çalışan işçilerdik.
I guess he always saw us as the little boys who couldn't, and then we transformed into the boys are gonna. The boys can.
Galiba o bizi hep kendi başına bir şey yapamayan küçük çocuklar olarak gördü, sonra biz birden istediklerini yapabilen çocuklar hâline geldik.
I always leave the, uh, "do not disturb" sign on.
Kapıya daima "Rahatsız etmeyin" yazısını asıyorum.
We'd like always umm, go as characters.
Sürekli taklit yapardık.
The problem is, as we know, you don't always come out of it okay.
Sorun bildiğimiz gibi, her zaman iyi dışarı gelmiyor, olduğunu.
Milutin and Voja quarrel constantly as Voja always drinks brandy.
Milutin ile Voja, Voja hep konyak içtiğinden dolayı sürekli kavga ediyor.
As if we Serbs always had electricity...
Biz Sırpların hep elektriği vardı da sanki...
Thirty-odd years working as a rep for a water company, and you always seem to find yourself in the most dangerous places, the most defining moments.
30 küsür sene bir su şirketinin temsilcisi olarak çalıştın ve kendini her zaman en tehlikeli yerlerde buldun.. En can alıcı anlarda.
always 2079
always and forever 43
always alone 22
always ready 22
always has been 106
always a pleasure 163
always remember 37
always busy 18
always late 21
always will 39
always and forever 43
always alone 22
always ready 22
always has been 106
always a pleasure 163
always remember 37
always busy 18
always late 21
always will 39