At me tradutor Turco
99,965 parallel translation
Look at me.
Bana bak.
Get inside. Look at me. Go.
Bana bak, içeri gir hemen!
I told you, do not look at me like that!
Söyledim sana, bana öyle bakma!
Why are you mad at me?
Bana niye öfkelisin?
Everyone's looking at me.
Herkes bana bakıyor.
Sweetheart, look at me.
Tatlım bana bak!
Look at me. Abs.
Bana bak.
Look at me, I'm happy, happy, happy, happy!
Bana bak, ben mutlu, mutlu, mutlu, mutluyum!
Don't look at me like that.
Bakma bana öyle.
He looked at me, and I waved.
Bana baktı el salladım.
Look at me.
Bana bir bak.
Are you mad at me?
Bana kızdınız mı?
Look at me, darling.
Bana bak canım.
Look at me. I got goose bumps all over. So, what, you did the whole
Baksana, tüylerim diken diken oldu.
No one looks at me and sees a dragon.
Kimse bana bakıp bir ejderha görmez.
You know the vitriol that's been aimed at me.
Bana doğrultulan eleştiri oklarını biliyorsunuz.
Paolo's too embarrassed to even look at me.
Paolo yüzüme bile bakmıyor.
Well, no, we're going through this fun phase where she can't stand to look at me.
Hayır, beni görmeye katlanamıyor.
Tell me, pal, is there a Mrs. Drunken Shithead at home?
Söyle bana, dostum, evde bir Bayan Drunken Shithead var mı?
And if you can't get me the big room, at least get me a paid gig.
Ve beni büyük odaya sokamıyorsan en azından bana paralı iş bul.
Look, look at this stupid book they gave me.
- Bana verdikleri aptal kitaba bakın.
You know, the first person to ever at shoot me was a Texas Ranger, probably your grandpa, Bigfoot Wallace himself.
Beni ilk kez vuran kişi Texas kolcusuydu ; muhtemelen deden Koca Ayak Wallace.
The stuff your granddaddy and I did still keeps me up at night.
Deden ve benim yaptığım şeyler hâlâ geceleri rüyama giriyor.
They caught me at the southern pasture.
Beni güneydeki merada yakaladılar.
Help me with this couch over here.
Şu kanepeye el at.
It's probably reading me as two people. The heartbeats.
Muhtemelen iki kişi olarak beni okuyor. kalp atışları.
- Pay me another and I will!
- At bir sakal yapayım!
At first, I thought you were being cruel, but now I see you did me a great service.
Başta zalimlik ettiğini düşünmüştüm ama şimdi bana büyük bir iyilik yaptığını anlıyorum.
So, Mafee tells me that you're not happy over at Richards.
Mafee bana Richards'taki işinden çok da memnun olmadığını söyledi.
E-mail me your research... Encrypt it... as soon as we finish lunch.
Yemekten sonra elindekileri bana mail at dosyaları şifrele.
Look at me.
Yüzüme bak.
At the moment, you could call me a sculptor.
Şu sıralar benim için heykeltraş diyebiliriz.
Do forgive me for the distress I caused at our last meeting.
Son görüşmemizde sebep olduğum rahatsızlık için beni bağışlayın.
Send me a postcard.
Bana kart at.
You'd happily share it with a room full of strangers, but for me, you have to think about it.
Bir salon dolusu yabancıyla paylaşmaya can atıyorsun, bana gelince düşünüyorsun.
If you believe in me, Papa, at least give Albert a chance.
Baba, eğer bana inanıyorsan Albert'e en azından bir şans daha ver.
Which you introduced me to at university.
Üniversitede beni onunla sen tanıştırmıştın.
The brilliant Mike Scaggs is with me now, nominated for the award that everyone is talking about... best man at Josh's wedding.
Yanımda üstün zeka Mike Scaggs var. Herkesin merakla beklediği dalda aday. Josh'ın düğününde sağdıçlık.
Me, the floor, my papers, were all falling at the same rate, so I couldn't feel the pressure of the floor on my feet.
Ben, zemin, kağıtlarım, hepimiz aynı hızla düşüyorduk... O yüzden ayaklarımda zeminin baskısını hissedemiyordum.
Don't worry, I'm sure you'll have a wonderful time without me at your very important conference in Brussels.
Endişelenme eminim Brüksel'deki çok önemli konferansında bensiz harika vakit geçirirsin.
I've asked Grossmann to see if he can help me get a position at Zurich Polytechnic.
Grossmann'dan Zürih Politeknikte bir mevki bulmama yardım edip edemeyeceğine bakmasını istedim.
Can you tell me why you're so angry at your father?
Babana neden bu kadar öfkeli olduğunu söyler misin?
You must tell me all about him, but first, take a look at the spider on the record.
Bana onunla ilgili her şeyi anlatmalısınız ama önce plaktaki örümceğe bir bakın.
- Hey. - I'm looking at the crust, and it hits me...
Ekmeğe bakarken birden kafama dank etti.
Hi, can you put me through to our liaison at Fort Meade?
Beni Fort Meade'deki arkadaşımıza bağlayabilir misin?
Do you want me to stop doing what I believe in, what I'm actually good at?
İnandığım şeyi yapmaktan vaz mı geçeyim? Bu işi iyi yapıyorum.
You can't bear to be away from me. True, but I also know you're not always as adept at social niceties as you are with equations.
Doğru ama aynı zamanda sosyal ortamlarda her zaman denklemlerdeki kadar becerikli olmadığını da biliyorum.
Who cares what people think of me when lives are at stake? Just help me find Erwin.
Hayatlar tehlikedeyken insanların benim hakkımda ne düşündüğü kimin umurunda?
- You mad at me?
- Bana kızdın mı?
Someone, who was definitely not my meditation instructor at rehab number seven in Sedona, once told me that depression is holding on... and sadness is, uh...
Sedona'daki yedinci rehabilitasyon merkezimde meditasyon eğitmenim olmayan biri şöyle demişti : "Depresyon tutunmaktır, üzüntü ise geride bırakmaktır."
Okay, um... so according to my Italian, they're either going to ride my horse or eat ice cream on me.
Peki İtalyancama göre ya atıma binecekler ya da üzerimden dondurma yiyecekler.