At the most tradutor Turco
3,678 parallel translation
You know, when I signed at this label, it was at the most rundown little house over there on music row.
Bu şirketle sözleşmemi imzaladığımda müzik piyasasının en küçük işletmesiydi.
How is it that you always do so well but choke at the most crucial moments?
Neden iyi gidiyorken en önemli noktada takılıyorsun?
But at the end of this series, the only absolutely clear and safe prediction that I can give you is that the most interesting part of human history lies just ahead.
Ne var ki bu dizinin sonunda, size verebileceğim en açık ve net tahmin insanlık tarihinin en ilginç kısmının önümüzde uzandığıdır.
Then in addition to not having a tour, you won't be performing at the most revered venue in this town for the biggest musical event of the year. Is that what you want?
O zaman, tur yapmamanın yanı sıra yılın en önemli müzikal olayı için şehrin en saygı duyulan sahnesinde şarkı söyleyemeyeceksin.
But I can only buy you a couple hours at the most, so you need to make that serum fast.
Ve işte oradasın. Ama sana en fazla birkaç saat kazandırabilirim. Yani o serumu çok hızlı şekilde hazırlamalısın.
It was against the background of these military catastrophes for the Germans that the most famous attempt on Hitler's life was made, here at the Wolf's Lair on the 20th of July, 1944.
Almanya kimsenin nasıl durduracağını bilmediği bir trene binmemeli. Fakat Hitler, bu yaşananları kendi lehine çevirmenin ve milyonların onu bir lider olarak kabul etmesinin yolunu buldu.
It was against the background of these military catastrophes for the Germans that the most famous attempt on Hitler's life was made, here at the Wolf's Lair on the 20th of July, 1944.
Almanya'nın karşılaştığı bu büyük askeri felakete karşı..... Hitler hayatı boyunca karşılaştığı en önemli olay 20 Temmuz 1944'de burada, Kurdun İni'nde gerçekleşti.
And that's only gonna take them 36 hours at the most?
En fazla ne kadar sürer, 36 saat mi?
It's... it's not just the... ♪ When I turn on the radio... ♪ It's not just... It's... it's not just the most dedicated voters who... who matter at a... at a straw poll.
Bu yalnızca yalnızca bu kamuoyunda önem taşıyan özel oy verenler değil.
The most important thing is to send Pak Ha as far away as possible so that she won't be seen at the office or appear in front of Chairman Jang.
Bu yüzden önemli olan Park Ha'yı uzaklaştırmak. Böylece şirket tarafından da Başkan Jang tarafından da fark edilmeyecek.
"at least ten of which involve her doing all or most of the work."
"En az on tanesinde tüm işi ya da en çok işi o yapmalıdır."
I am gonna be at the hospital most of the day.
Bütün gün hastanede olacağım.
So, in the most basic human societies, you would have hunters, you know, people like you, guys that were good at the simple stuff.
Yani en temel insan topluluklarında avcıların olur. Malum, senin gibi basit işlerde iyi olan insanlar gibi.
The most amazing thing happened at my next interview after you guys.
Sizden sonraki görüşmemde muhteşem bir şey oldu.
It was like gazing at your lovely visage, Victoria... the most elegant blend of fact and fiction.
O güzel yüzüne bakmak gibiydi, Victoria gerçeğin ve uydurmanın en zarif karışımı.
A few thousand residents at the most.
Birkaç yıl önce kapatmışlar. En fazla birkaç bin sakini var.
Most of us... I don't know, turn in at night and put the bad stuff behind us.
Çoğumuz gece gözlerini kapar ve kötü şeyleri arkasında bırakır.
"And once you do, " The most powerful girl on the upper east side has no power at all. "
"Ve bir kez başarırsanız, Yukarı Doğu Yakası'nın en güçlü kızının hiç gücü kalmaz."
The room where the most expensive alcohol at this place is going.
En pahalı içki, o odaya gidiyor.
Then look at just the most pricey one.
O zaman en pahalı olanına bakalım.
Most people would hold it at the side.
Çoğu insan kenarından tutar.
And at the end, whoever has the most gavels on their side wins.
Sonunda da tarafında en çok tokmak olan kazanacak.
And one big idea set them apart from most other religious groups at the time.
O zamanda diğer dini grupların çoğundan büyük bir farklılığı vardı ;
Over the next few days, Mike's brother Rusty was at his most rustiest.
Önümüzdeki birkaç günde Mike'ı kardeşi Rusty en iyi Rusty performansını sergiledi.
Small as the Nazi Party was at the time this footage was shot in the 1920s, most of the elements that would come together to make Hitler be seen as a leader of charisma were already in place.
1938 yazında kendine, Britanya, Fransa ve belki de Sovyetler Birliği ile savaşa girmeye hazır olup olmadığını soruyordu. Bütün sorun Çekoslovakya'ydı.
And on 31st July 1940, at his house, the Berghof, he announced his most ambitious idea yet to his military leaders.
Hitler Almanlara, önemsediği saf ırkın geri kalan herkesten daha iyi olduğunu söyledi ve pek çok Alman ona inandı.
And we would have a splendid life and the war would be over in six months - a year at most. There were soldiers who advanced singing.
Freikorps olarak adlandırılan binlerce eski askerin oluşturduğu milis gruplar devrime karşı savaşmak için çağrıldı.
One of the most gazed at patches of sky throughout history is the one containing a cluster called the Pleiades.
Tarih boyunca gökyüzünde baktığımız lekelerden biri Ülker takım yıldızı adındaki bir kümedir.
The protons are running around and because they're positively charged and they repel each other at distance, most of the time, they just glance off each other.
Protonlar atlamaya başlar. Çünkü pozitif enerji ile yüklenmişlerdir. Ve bu mesafede birbirlerini iterler.
Anything you can do to run interference for us at the bank, Detective, I would be most grateful.
Bankada dikkatleri üstümüzden çekerseniz size minnettar oluruz.
Small as the Nazi Party was at the time this footage was shot in the 1920s, most of the elements that would come together to make Hitler be seen as a leader of charisma were already in place.
Nazi Partisinin küçük olduğu 1920'lerde çekilen bu filmde görüldüğü gibi bir araya gelen pek çok unsur Hitler'in bir lider olarak karizmasının o zamanlarda bile var olduğunu göstermektedir.
'Well, at the end, one can almost say'the Stormtroopers were hated by most soldiers.'
Hatta askerlerin çoğu Fırtına Birlikleri'nden nefret ediyordu.
At most, I'd Revenge of the Nerds him.
En fazla "İneğin İntikamı" olur.
And on 31st July 1940, at his house, the Berghof, he announced his most ambitious idea yet to his military leaders.
31 Temmuz 1940'da, Berghof'da evinde en müthiş fikrini askeri liderlere ilan etti.
And we would have a splendid life and the war would be over in six months - a year at most.
Harika bir hayatımız vardı ve savaş altı ay en fazla bir yıl içinde sona erecek gibi görünüyordu.
Mr. Ford was after the most secret file at Interpol...
Bay Ford, Interpol'deki en gizli dosyanın peşindeydi.
The most important thing about this series is not that it's updated, it's the fact that those two men are still young and they're still at the beginning of what they don't yet know is going to be a lifelong partnership.
Bu dizinin en önemli kısmı güncellenmiş olması değil. En önemli kısmı, bu iki adamın hala genç olması ve hala, aralarındaki şeyi ömür boyu sürecek bir arkadaşlığa dönüştürme yolunun başında olmaları.
Like most English children, I was sent to Christian schools and I was confirmed into the Church of England at the age of 13.
Birçok İngiliz çocuğu gibi, ben de Hıristiyan okullarına gönderildim ve 13 yaşımdayken İngiliz Kilisesi'ne kabul edildim.
His verse notwithstanding, Ibycus is perhaps most famous for the manner of his death at the hands of robbers.
İlâhileri bir yana, Ibycus belki de asıl ününü soyguncular tarafından öldürülürkenki tavrına borçludur.
When you were young, at least you knew what to do, but as you got old and weak, you became the most foolish among all indiots!
Gençken en azından ne yapacağını bilirdin. Yaşlandıkça en aptaldan daha aptala döndün.
I was struck most particularly by the piece on this PJ Puznowski, the Texan horse person.
Teksaslı at binicisi PJ Puznowski'nin evinde bulunan bir şey özellikle ilgimi çekti.
I've always felt most at home in the most difficult places.
Hep en zor yerlerde yabancılık çekmedim.
Stephanie has the girls at... The same house they grew up in most of the time.
Ancak kızlar çoğunlukla Stephanie ile birlikte doğup büyüdükleri evde kalıyorlar.
My friends and citizens of Colby, I've asked you here today so you can see at firsthand what I believe to be the single most important enterprise under God.
Colby halkı ve dostlarım bugün sizi buraya çağırmamın nedeni, Tanrı'nın izin verdiği en önemli girişimi ilk elden görebilmenizdir.
He has some of the most famous theories that will be tested at the LHC, but he doesn't know if any of them are true, so there's an intensity with which he approaches physics.
SAVAS DIMOPOULOS KURAMSAL FİZİKÇİ, STANFORD ÜNİVERSİTESİ BHÇ'de test edilecek en ünlü teorilerin birkaçı ona ait. Ama herhangi birinin doğru olup olmadığını bilmiyor.
But the most exciting thing about the data is the, you know, 1 millionth collision or the 2 millionth collision or the fact that collisions just keep coming and coming and coming and coming, and the more and more collisions we have, the more and more chance we have to look at the interesting physics, because it just means more and more and more data for us.
Ama veriye ilişkin en heyecan verici şey 1 milyonuncu çarpışma, 2 milyonuncu çarpışma ya da çarpışmaların devamlı geldiği gerçeği ve devamlı olmaları ve daha da fazla çarpışmaya sahip olmamız, daha da fazla şansa sahip olmamız, ilginç fiziğe bakabilmemizi sağladı.
I think most of the things we call evil, aren't evil at all.
Bence kötülük dediğimiz şeylerin çoğu kötülük değil.
That being said, Khan Noonien Singh is the most dangerous adversary the Enterprise ever faced.
Bununla birlikte Khan Noonien Singh Atılgan'ın gördüğü en tehlikeli düşmanıdır.
I mean, I'm not at the stage of my life... where I have to worry about most of this stuff.
Yani şu anda hayatımın bu tarz şeyleri kafaya takacak döneminde değilim.
- The bearded, bespectacled doctor murdered at least 26 patients, making him one of the world's most prolific killers.
Sakallı ve gözlüklü doktor en azından 26 hastasını öldürdü ve bu onu en seri katillerden biri listesine yazdırdı.
At the time that Salinger met my grandfather, Ernest Hemingway, in World War II, he was the most famous writer of the 20th century, and so you can see why Salinger would seek him out.
Salinger dedem Ernest Hemingway ile savaşta tanıştığında dedem XX. yüzyılın en önemli yazarıydı. Bundan dolayı Salinger onu aramıştır.
at the movies 19
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the moment 453
at the airport 47
at the party 41
at the 118
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the moment 453
at the airport 47
at the party 41
at the 118