English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / At the police station

At the police station tradutor Turco

681 parallel translation
No, she'll get something at the police station.
Olmaz, karakolda bir şeyler içer.
Wasn't he at the police station this afternoon?
Bu öğleden sonra polis merkezindeki adam değil miydi bu?
- I just pulled that one down at the police station. - Huh?
- Polise anlatmıştım.
How about dropping you off at the police station?
Karakola uğrayalım mı?
Call Sergeant Thompson at the police station.
Karakoldan Çavuş Thompson'ı çağır.
You'll find him at the police station and now I must ask you to go and take your assistant with you.
Onu karakolda bulabilirsiniz şimdi gitmenizi istemek zorundayım, ve yardımcınızı da yanınızda götürmenizi.
See if they have a stretcher at the police station.
Karakolda bir sedye var mı öğren.
You'll find her at the police station.
Polis karakolunda onu bulacaksın.
- They're at the police station.
Karakola gittiler.
Sort it out at the police station.
Karakolda hallederiz.
You can sort it out at the police station.
Karakolda halledersiniz. Gidelim!
That phone call at the police station, that wasn't the concierge at the hotel.
Karakoldaki o telefon konuşması, otelin kapıcısı değildi.
It's warmer at the police station.
Polis karakolu sıcaktır ama.
Maybe you could ask at the police station?
Belki polis karakoluna sorabilirsin.
He did seem more willing to talk when we were at the police station.
Karakoldayken konuşmaya daha istekli gözüküyordu.
I got it at the police station
Bunu karakoldan aldım.
I was at the police station.
Ben polis karakolundaydım.
At the police station, they told me you had beaten up a large Chinese gentleman.
Karakolda bana senin iriyarı bir Çinli beyefendiyi dövdüğünü söylediler.
You want to sit at the police station all day?
Niye dahil oluyorsun? Bayramı karakolda mı geçirmek istiyorsun?
Well, sir, the lads are at the police station reporting a theft.
Çocuklar karakolda hırsızlık ihbarı yapıyor.
I missed you at the police station.
Karakolda sizi kaçırmışım.
If this Coco girl hired me to do the job she wouldn't have shown up at the police station.
Şu Coco denen kız bu iş için beni tutmuş olsa karakola gelmezdi.
Forgive me, but I don't believe I got your name at the police station.
Bağışla beni, ama karakolda adını duyamamıştım.
If you'd been with me at the police station, maybe those fools would have believed me.
Polis Merkezinde yanımda olsaydın belki o sersemler bana inanırdı.
Did you like my line at the police station?
Karakoldaki cümlemi beğendin mi?
And you'll land at the police station.
Haydi, haydi! Haydi yürü!
Nevertheless, at the police station... you identified another man on a photo, and you said :
Buna rağmen karakolda fotoğraftaki adamı gösterip
Four, that you were caught in possession Of an offensive weapon Viz, the big, brown table down at the police station.
- Üzerinizde bir saldırı silahı ele geçirildi yani, karakoldaki büyük kahverengi masa.
The big, brown table down at the police station?
Karakoldaki büyük kahverengi masa mı?
You'll know at the police station.
- Karakolda öğrenirsiniz. - Ama, ama, ben...
I was at the Police station when Luisette was killed.
Luisette öldürüldüğünde polis karakolundaydım.
I have to go now, but you check me at the police station.
Şimdi gitmem lazım, ama seninle merkezde buluşalım.
- He is at the Police Station.
Şu anda polis karakolunda.
- Yes, she was at the Police Station, and had been there quite a while and I thought...
- Evet. Polis karakolunda kısa bir süre kaldı. Bence en iyisi onu biraz dinlendirmeniz.
So bad that at the police station, Balbo threw up when he saw him!
O kadar kötüydü ki, karakolda Balbo onu gördüğünde kustu!
Yeech, that food they gave me at the police station!
Iyh, polis merkezinde bana verdikleri yemek.
At the police station, I couldn't laugh.
Polis merkezinde gülememiştim.
File a report at the nearest police station.
Hemen polise bildirmelisiniz.
If they're not set at exactly the right minute, an alarm automatically goes off at the nearest police station.
Çalarsa, en yakın polis istasyonunda alarm otomatik olarak devreye girer.
The police station at Schöneberger Ufer.
Schöneberger Ufer karakolunda.
Now, at half past nine, Dr Kemp, with a bodyguard of police, will leave this house and walk down to the police station.
Dr. Kemp, saat dokuz buçukta, yanında bir polisle,... evden ayrılacak, ve polis merkezine doğru gidecek.
Did she tell you how she stood up in the police station... how she looked at the man without batting an eye... how she said, " Yes, that's the man.
Sana karakolda nasıl gözlerini bile kırpmadan... o adama baktığını ve "Evet, buydu" dediğini anlattı mı?
- But I must see Quinlan at the U.S. Police station.
- Fakat ben, Quinlan'a, karakola gitmek zorundayım!
Police got on at the last station.
Son istasyonda trene polis bindi.
- At the police station.
-... resepsiyon vermeyi düşünüyoruz.
Mr. Basauri Pedrucho is requested at the arena police station.
Bay Basauri Pedrucho, arena polis merkezine bekleniyorsunuz.
If my chief should call, will you please tell him that I shall be at the Walliston police station with Inspector Mendel until 9 : 15.
Şefim ararsa, 9.15'e kadar Walliston karakolunda... Müfettiş Mendel'in yanında olacağımı ona söyleyebilir misiniz lütfen?
The Journal of Debates reports that after attempting escape the boy was caught and is being held at the Rodez police station.
Münazara Gazetesı, kaçmaya çalışan çocuğun yakalandığını ve Rodez Karakolu'nda tutulduğunu belirtiyor.
You called the police station... but that night you hang up without a word... they told me at the switchboard.
Önce polise telefon ettiniz ama tek kelime etmeden kapattınız. Santralden öğrendim.
They told me at the police station.
Polislerdi, bana da polis anlattı.
Then anyone, anyone at all could've gone into the police station...
Evet, ama herhangi biri karakola gidip telefonu kullanmış olabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]