Convince me tradutor Turco
1,644 parallel translation
Convince me you've something substantial against him.
Müvekkilime karşı sağlam kanıtlarınız olduğuna ikna edin.
You don't have to convince me.
Bunlarla beni ikna etmene gerek yok.
You're not going to try to convince me to stay?
Beni devam etmem için ikna etmeye çalışmayacak mısın?
And, please, don't try to convince me to stay.
Lütfen beni kalmaya ikna etmeye çalışma.
Now, even God cannot convince me for this marriage.
Artık Tanrı bile beni bu düğünün olması için ikna edemez.
You know, that statement doesn't really convince me you're innocent, Mr. Keener.
Bu ifaden, beni masum olduğuna ikna etmedi Bay Keener.
Convince me otherwise.
Öldürmediğine ikna et beni.
- Unless you want to convince me not to.
- Ciddi misin? - Tabi aksine ikna etmeye çalışmayacaksan.
You don't have to convince me.I'm a workaholic.
Beni ikna etmek zorunda değilsin.Ben bir işkoliğim.
Okay, listen, Mr. Green party, I'm sorry, but there is nothing that is going to convince me that there's not something natural and inherently human about loving and caretaking your family.
Pekala, bay Yeşiller Partisi, özür dilerim ama, sevgi ve koruma güdülerinin doğal yada kalıtımsal olmadığı konusunda beni ikna edecek bir görüş olamaz.
Did you tell my grandfather You would convince me to go to yale In exchange for him making you a bridesmaid?
Dedeme, seni nedime yapması karşılığında beni Yale'e gitme konusunda ikna edeceğini söyledin mi?
You don't need to convince me.
Beni ikna etmenize gerek yok.
It's cruel and stupid, stupid and thoughtless and don't you dare try to convince me otherwise!
Zalimce ve aptalca. Aptalca ve düşüncesizce. Ve sen sakın ola ki beni aksine ikna etmeye çalışma.
You're all going to try to convince me that my life is great just like it is, right?
Biz seni Bruce Wayne'in Batman olduğunu bile anlatırken ikna edemedik. Hepiniz beni hayatımın böyleyken harika olduğunu ikna edeceksiniz, değil mi?
Now convince me that I want the orange, not the apple.
Şimdi beni elmayı değil de portakalı istediğime ikna et.
Convince me.
Beni ikna et.
She tried to convince me I was going crazy because of post-traumatic stress syndrome.
Travma sonrası stres sendromu yüzünden delirdiğime inandırmaya çalıştı beni.
He was just trying to convince me to take it.
Sadece beni kabul etmem için ikna etmeye çalışıyordu.
- No.No, I was- - and that is why you were pretending to care about aaron, to convince me to go back there?
- Hayır, bilmiyordum. Beni geri gitmeye ikna etmek için mi Aaron ile ilgileniyor numarası yapıyordun?
You'll never convince me.
Beni kandıramayacaksın.
But for a while, I thought he might actually convince me. - Can I pay for this?
Ama bir süreliğine, gerçekten ikna edebileceğini düşündüm.
The truth is, if I called you now you'd convince me to come home.
Gerçek şu ki, seni ararsam beni geri dönmeye ikna edersin.
I'm sorry, but there's no argument that you're going to make that's going to convince me
Üzgünüm ama ne söylersen söyle, beni evimize silah..
You're pretending to care about Aaron to convince me to go back?
Beni geri gitmeye ikna etmek için mi Aaron ile ilgileniyor numarası yapıyordun?
I am not having this conversation with a man who's maybe a year away from having a PhD, who's trying to convince me to listen to a girl's paper dolls.
Neredeyse doktora yapmış bir adamın.. küçük bir kızın bebeklerini dinlemek için ikna etmesini dinlemeyeceğim.
You don't have to convince me of anything.
Beni herhangi bir konuda ikna etmene gerek yok.
You're not even gonna try and convince me?
Beni ikna etmeye çalışmayacak mısın?
I need you to convince me right now that I'm doing the right thing marrying Josh.
Beni ikna etmelisin. Josh'la evlenerek doğru şeyi yaptığımı söyle.
Convince me to do what?
Ne için ikna edeceksin?
You trying to convince me or yourself?
Beni mi inandırmaya çalışıyorsun kendini mi?
Sir this eraser l took it off, but you convince me that it's still there.
Efendim bu silgi. Ben çıkardım, ama beni hala sağlam olduğuna ikna et.
It might convince me to give you the prescription you are after.
Belki istediğiniz reçeteyi yazmam için beni ikna edebilirsiniz.
Uh, you're supposed to be trying to convince me you're sane.
Deniyor olman gerekiyordu. Aklı başında biri olduğuna beni inandır.
Charmaine, any chance I could convince you to help me wrangle her?
Charmaine, seni alsam da, onunla tartışırken bana yardımcı olsan?
Anyway, they sent me to convince you to give us a second chance.
Bize ikinci bir şans tanımaya ikna etmek için gönderdiler beni.
I wish I could convince you to go with me.
Keşke seni benimle gelmeye ikna edebilseydim.
I mean, believe me, I'm trying to convince myself that Alec is wrong and that... that... he's just some stupid fantasy, but then every time I see him, my... my heart races,
İnan bana, Alec'le yaptığımın yanlış olduğuna kendimi ikna etmeye çalışıyorum...
How could you convince Lance that you were gonna marry me if you were still married to Lance?
Sen, gerçeği söylemiyorsun. Madem sen Lance'le evliydin, benle evlenmen için onu nasıl ikna edecektin?
Please... convince him to let me go.
Lütfen beni bırakması için ikna edin onu.
Convince me.
- Beni ikna et bakalım.
Retrospectively, I think I needed to understand, to convince myself that work was profoundly necessary. It wasn't obvious to me.
Geçmişe dönüp baktığımda iş hayatının vazgeçilmez ne kadar önemli olduğunu kabullenmem gerektiğini anladım.
You must convince both me and Millennium readers about that.
Bu konuda beni ve Millennium okurlarını ikna etmeniz gerek.
Now, are you really gonna sit here and tell me That you are not gonna try and convince This obviously mentally-ill young man
Şimdi, gerçekten burada oturup bana bu açıkça zihinsel hastalığı olan genç adamı parmaklarını ve elini yerine diktirmeye ikna etmeyeceğini mi söylüyorsun?
Oh, so now it's up to me to convince you that our youngest daughter might be sensitive to things that defy, uh, rational explanation?
Şimdi de ben mi küçük kızımızın.. bazı konularda duyarlı olduğuna ikna ediyorum. Mantıklı bir açıklama bulacak olan.
I was hoping I could convince Eric to let me keep you.
Seni tutmak konusunda Eric'i ikna etmeyi umuyordum.
Then I don't think I would be able to convince those people around me.
Etrafımdaki insanları ikna etme gücüne sahip olabileceğimi düşünmüyorum.
Now I've got to try and convince her to abandon her friends, her job and her life and run away with me.
Şimdiden onu arkadaşlarını, işini, tüm hayatını terk etmesi ve benimle kaçması için ikna etmem gerekiyor.
- Let me convince you.
- Müsade et seni ikna edeyim.
It's easy for me to convince you, isn't it?
Seni ikna etmek benim için çok kolay, değil mi?
Don't worry, I'll find Maleficent and convince her to return me to my normal size. Then I'll go to my father and tell him I'm keeping all the books.
Kötü periyi beni normal boyutuma getirmesi için ikna edeceğim ve babama kitaplarımdan ayrılmak istemediğimi söyleyeceğim.
Now I need to come up with my own "where" and "when" To convince my boss and my wife to let me leave.
Patronumu ve karımı gitmeme izin vermeleri konusunda ikna etmek için benim de kendime gidecek bir yer bulmam lazım.