Free me tradutor Turco
3,614 parallel translation
Free me...
Hür bırak beni.
O, Great Spirit, free me from the bonds of gravity and criticism.
Yüce Ruh, azat et beni yer çekimi ve eleştirinin bağlarından.
Free me at once.
Derhal beni kurtar!
- Definitely not a sociopath. Want me to see if he's free tonight?
Bu akşam uygun olup olmadığını öğrenmemi ister misin?
Now when... when you get free, you are going to find something very sharp... and you are going to stab me in the head.
Serbest kaldığın zaman oldukça keskin bir şey bulacaksın ve benim kafama saplayacaksın.
Well, you want me to put a free flap on that?
Peki, beni koymak istiyorum O bir serbest flep?
I believe my sufferings earned me many, many free visits.
Bence çektiğim acı yüzünden bedava bir sürü ziyareti hak ettim.
You release the cure, the Irathients go free, and then you and me, we go get a drink.
İlacı verirsin, Irathliler serbest kalır. Sonra sen ve ben gidip birer içki içeriz.
You would see me free?
- Beni serbest mi bırakıyorsun?
Listening to your fatuous, boring, hipster-elitist diatribe against free market capitalism made me want to go purchase a gun and then put us both out of our misery. I just got harder.
Daha da tahrik oldum.
And I think she wants me to set her free.
Ve sanırım onu özgür bırakmamı istiyor.
You got me exempted from all the charges and set me free.
Abi, sen beni bütün bu belalardan kurtarıp, serbest bıraktın.
They didn't let me go for free.
Asla çıkarmazlardı beni.
If you wish to accuse me of disobedience to His Majesty then feel free to kill me.
Eğer... Eğer beni Mikado'ya itaatsizlikle suçlamak niyetindeysen beni şuracıkta öldürmekten çekinme.
♪ I got more in me ♪ and you can set it free
Bende daha fazlası var ve sen harekete geçirebilirsin.
I want you to show me how to exist free in the world just the way I am.
Olduğum gibi kalarak nasıl özgürce yaşayabileceğimi göstermeni istiyorum.
He said he would cut me free.
Beni bırakacağını söyledi.
The second one, the one that set me free- - he had some sort of chalk on his shoes.
İkincisi, Özgür kalmamı sağlayan- - Ayakkabılarında bir tür tebeşir vardı.
When we leave tomorrow, cut yourself free, wait for me at home.
Yarın burayı terkettiğimizde iplerini kes, beni evde bekle.
You're all free to go after you write an essay, describing to me who you think you are and what gives you the right to steal from my store.
Kim olduğunuzu düşündüğünüz ve dükkanımda hangi hakla hırsızlık yapmaya kalkıştığınızı anlatan bir kompozisyon yazdıktan sonra gidebilirsiniz.
Again, I don't believe in names, but feel free to call me "Roger" if it helps you.
Yine söylüyorum. İsimlere inanmam ama canınız isterse bana Roger diyebilirsiniz.
You think you're such a fucking free spirit because you shacked up with me for two months?
İki ay benimle oldun diye kendini isyankar mı zannettin?
There be brothers on the board, I'm gonna be free at last, yo,'cause ain't no black man gonna let a fine black woman such as me hide her light in jail.
Kurulda kardeşlerimizden varsa sonunda özgür kalırım. Çünkü hiçbir siyah erkek benim gibi güzel bir siyah kadının ışığını hapiste saklamasını istemez.
I'm giving away free food and you're gonna mess with me?
Ben bedava yiyecek veriyorum. Ve sen benimle uğraşıyorsun.
Drinks are free, it's all on me.
İçkiler bedava. Benden.
Get me some perfume from duty-free.
Duty-Free'den bize iki tane parfüm söyle. Pilota da çok selam söyle.
Well, let me cut you free of your chains.
Seni zincirlerinden kurtarmama izin ver.
If you have any questions, feel free to come and talk to me.
Herhangi bir sorunuz olursa gelip benimle konuşmaktan çekinmeyin.
What'd you think I was gonna do when you set me free?
Beni hapishaneden kaçırdığında ne yapacağımı düşünüyordun Patrick?
They don't roam free like me.
Hiç biri benim gibi gezemiyor.
Because I woke up feeling completely unmurderous, and I'm pretty sure that it's safe to set me free.
Çünkü tamamen tehlikesiz olduğum hissiyle uyandım ve beni serbest bırakmanın güvenli olduğuna oldukça eminim.
It's killing me, but for someone as pretty as yourself, 20 % off cost, free delivery, and the Constellation as we agreed, and I've got the Constellation in my car, if we're done.
Bu beni öldürüyor ama sizin gibi güzel birisi için, maliyetin % 20 altında, ücretsiz teslimat ve bir de anlaştığımız gibi Constellation, eğer anlaşırsak Constellation arabada duruyor.
Listen, do me a favour, keep yourself free tomorrow night.
Dinle, bana bir iyilik yap, yarın akşam izin yap.
Which put me over my deductible, so the rest of that year all my doctor visits were totally free, score!
Ki bu da sigortamı etkinleştirdi ve tüm doktor ziyaretlerimi, bir yıl boyunca Bedavaya getirdi, sayı!
You're not free to discuss that with me?
Sen benimle rahatça konuşamıyor musun?
His wife left for Boston and set me free when she did.
Eşi Boston'a gitmek için ayrıldı. Ayrılırken de beni serbest bıraktı.
He introduced me to a money manager, who gave me some free advice on how to talk to the bank.
Beni bir yatırım uzmanıyla tanıştırdı. O da bankayla nasıl konuşacağıma dair ücretsiz danışmanlık yaptı.
My sister informs me that your vampire assailant is dead, so you're safe and free to go.
Kardeşim sana saldıran vampirin öldüğünü söyledi. Yani güvendesin ve artık gidebilirsin.
You'll never convince me to let Tyler go free.
Beni asla Tyler'ı serbest bırakmak konusunda ikna edemezsin.
Let me give you some free marital advice, J.P.
Sana birkaç evlilik ipucu vereyim, J.P..
You two feel free to work around me.
Etrafımda istediğiniz işi yapabilirsiniz.
Which means for me, it's stand in the line At the free clinic or suffer.
Bu da otomatik olarak ücretsiz klinikte sırada beklemek yahut acı çekmek anlamına geliyor.
Which means for me, it's stand in line At the free clinic or suffer.
Bu da otomatik olarak ücretsiz klinikte sırada beklemek yahut acı çekmek anlamına geliyor.
You can have'em for free if the blonde one milks me.
Sarışın beni sağarsa bedavaya sizindir.
On the upside, at least I'll have some free time so I can pester you to tell me what that thing means.
İyi tarafı şu ki en azından bunun ne anlama geldiğini söylemen için başının etini yemeye vaktim var.
We've checked out of the hotel, but feel free to contact me anytime.
Biz hotelin dışını kontrol ettik. ama herhangi bir zaman da benimle temas kurmaktan çekinmeyin.
If you need anything, feel free to contact me or my staff.
Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa, benimle ya da ekibimle iletişime geçin.
She's kind of a monster, but she gave me free stuff, so I'm torn.
Bir nevi bir canavar sayılır ama bana bunları bedava verince arada kaldım şimdi.
Feel free to stop me at any time.
İstediğin vakit beni durdursan diyorum.
I know you technically have free rein over this place, but believe me when I tell you, you do not want to mess with me, not today.
Teknik olarak burada kontrolün sende olduğunu biliyorum ama sana şunu söylediğimde bana inan benimle uğraşmak istemezsin, özellikle de bugün.
He told me about seeing his father again, about how leaving there felt like breaking free of an emotional prison he'd been in for years.
Babasını tekrar görmeyi anlattı oradan ayrılmanın, yıllardır esir tutulduğu duygusal hapishaneden çıkmak gibi olduğunu anlattı.