English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / Free to go

Free to go tradutor Turco

2,232 parallel translation
You and you - - free to go.
- Sen ve sen. Gitmekte özgürsünüz. - Sağol.
So I'm free to go?
Yani gitmekte serbest miyim?
Am I free to go?
Gidebilir miyim?
I'm free to go, yeah?
Serbest miyim?
You are free to go.
Özgürsün artık.
so we hide some guns and ammo along the way. Now, If ya'll can go out there and find them and put up a good flight why, you're free to go.
Çok güzel eğleneceğinize garanti veririm
And then you're free to go.
Sonra gitmekte özgürsün.
Mr. Roulet, you're free to go.
Bay Roulet, özgürsünüz.
So I guess I'm free to go.
Sanırım artık gitmekte özgürüm.
You're free to go whenever you want.
İstediğin zaman gidebilirsin.
By the way, Becca and I are done, so feel free to go take advantage and poke around that cumhole all you want'cause I don't care anymore.
Bu arada, Becca ve ben ayrıldık, yani avantajı elde etmekte özgürsün ve onu istediğin gibi becerebilirsin çünkü artık umurumda değil.
Well, uh, then, pursuant to the Fourth Amendment I believe we are free to go.
- O zaman anayasasının dördüncü düzenlemesine göre serbest olduğumuzu düşünüyorum. Değil mi?
- You are free to go.
- Gitmekte özgürsünüz.
You're free to go now.
Şimdi gitmekte serbestsiniz.
You're free to go now.
Şimdi gidebilirsin, serbestsin.
I'll pay you a week's salary ; then you're free to go.
Sana haftalık ödemeni yaptıktan sonra gidebilirsin.
You're free to go.
Gitmekte serbestsin.
You're free to go.
Gidebilirsiniz.
Pearce, look, I just want to say - - you're free to go.
Pearce, sadece demek istediğim... Gidebilirsin.
Once we know where your former boss wants to meet and that he doesn't need to talk to you on the phone, then you'll be free to go.
Patronunun yerini belirleyip de telefonda konuşma niyeti olmadığını anladığımızda dilediğin gibi gidebilirsin.
Don't be late. " Now you're free to go.
"Gecikme." Artık gidebilirsin.
As soon as I get a DNA sample from you, you are free to go.
Sizden DNA örneği alınır alınmaz, gitmekte özgürsünüz.
Jeff and Britta, you're free to go, because you didn't step forward and are therefore innocent.
Jeff ve Britta, gidebilirsiniz çünkü öne çıkmadınız ve bu yüzden masumsunuz.
You're free to go.
Serbestsiniz.
You're both free to go.
İkiniz de gidebilirsiniz.
You give me the files, and you're both free to go.
Bana dosyaları verirsen, ikiniz de gitmekte özgür olacaksınız.
Then I'm free to go?
- Gitmekte özgürüm yani?
No, you're free to go.
Gitmekte serbestsin.
Feel free to go else where.
Özgürsünüz.
It'll pretend to let it go free, and play with it and it'll kill the mouse right about when it's tired of playing with it.
Onu bırakıyormuş gibi yapar ve onunla oynar ve onunla oynamaktan usanınca da fareyi hemen öldürüverir.
No, you probably think that everybody gets free shit everywhere they go, and everybody's happy and nice to each other in shiny, happy Hot Town, with you and all your hot friends and ex-boyfriends, but I hate to break it to you, it's not the same for the rest of us.
Hayır, sen sanıyorsun ki, herkes her gittiği yerde bedava bir şeyler alıyor ve herkes Çekici Kent'te mutlu ve birbirine iyi davranıyor... Sen, çekici arkadaşların ve eski erkek arkadaşların... Ama bunu sana söylemek zorundayım, bizler için durum farklı.
Let's go out to the courtyard for some free play.
Hadi dışarı çıkalım da, biraz serbestçe oynayalım.
So then I guess I'm free to go?
O zaman gitmekte serbest miyim?
To get my high school diploma, go to college to be a pediatrician, and, like, take care of, like, and then with like, my free time, take care of my... go get my sisters and them.
Lise diplomami almak ve uni ye gidip çocuk doktoru olmak ve bos zamanlarimda insanlara ve kardeslerime yardim etmek
Once this chain is off, I'm going to go back to being free in the jungle.
Şu zincir bir kırılsın, ormana gidip özgür hayatıma devam edeceğim. Anlaştık mı?
You have sold Delgadina's virginity to one of your influential customers, so that you go free for the crime.
Sen Delgadina'nın bekaretini etkili müşterilerinden birine sattın, böylece suçundan kurtuldun.
I must go wherever I need to feel free.
Nerede özgür hissedeceksem oraya gitmeliyim.
ok - So if I go now to Mr. O'Brian and throws a punch at his face, this is my free will?
.. onu yumruklasam, bu benim hür iradem midir?
My father would never allow her to go free out of concern for my safety.
Babam, güvenliğimi düşündüğü için onun serbest kalmasına izin vermezdi asla.
In the unlikely event that we have a couple of hours free on Monday night, we might go to dinner.
Yanlışlıkla Pazartesi akşamı boş vaktimiz olursa akşam yemeği yiyebiliriz.
You're free to go.
Gidebilirsin.
Information wants to be free, but people wanna go to jail.
Bilgi özgür olmak istiyor ama insanlar hapse girmek istiyor?
You are free to go.
Gidebilirsin.
Then I'll just go to the grill and have some lunch... maybe Aunt Jenna's free for a bite.
O zaman öğle yemeği için Grill'e gidebilirim. Belki Jenna teyzeyi ısırabilirim.
If I go to bed right now, there's a chance I'll wake up hangover-free.
Eğer şimdi uyursam içkinin etkisinden kurtulmuş halde uyanma şansım var.
Feel free to check all the stalls next time you go take a leak.
Tuvalete saklanıp aynasızları aramış. Su dökmeye gittiğinde tüm bölmeleri kontrol edebilirsin.
It means I'm free to come and go as I please.
İstediğim zaman girip, çıkabileceğim anlamına geliyor.
Is it free to come and go as it pleases?
O da istediği zaman girip, çıkabiliyor mu?
Want to let him go free, Doctor?
Salınmasını mı istiyorsun, doktor?
You are aware that said relationship would go horribly awry once you realised I was truly single, unencumbered, free to love you and be with you for the rest of my life.
Bu, sözde ilişkinin sen, benim tamamen bekar yalnız ve serbest olduğumu ve hayatımın sonuna kadar seni sevip, seninle kalacağımı görünce tamamen ters gideceğinin farkındasındır.
You're free to go.
Artık gidebilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]