English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / He couldn't do it

He couldn't do it tradutor Turco

242 parallel translation
- Uh, he couldn't do nothin'about it.
- Bu konuda birşey yapamadı.
In the second place, he couldn't have had anything to do with it... because I bought the stole myself.
İkincisi, kocam bununla ilgili bir şey yapmadı Çünkü etolü ben aldım
No, he couldn't, they made him do it.
Hayır, olamaz, onu zorla yaptırdılar.
He couldn't do it.
Yapamadı.
He couldn't do it. He couldn't do it.
Yapamadı.
He just couldn't do it.
Elinden gelmemiş.
Fats said he couldn ´ t do it.
Yapamam dedi.
Couldn't you do it when he weren't lookin'?
Bari şerifin bakmadığı zaman yapsaydın.
And then, when I couldn't do it alone, I thought there was no one I wouldn't go with, if I liked him, and he could offer me that.
Ve sonra, tek başıma yapamadığımda, benimle gidecek kimsenin olmadığını düşündüm, o kişiden hoşlansaydım, ve bana teklif etseydi.
Is it likely, do you think, that if Mr Robinson couldn't get what he wanted from your agency, he would go to others?
Sizce, Bay Robinson arzu ettiği hizmeti alamayınca başka ajanslara da... -... gitmiş midir?
I never asked a friend yet to do somethin'he really couldn't do... I knew he couldn't do it.
Hiçbir zaman bir dostumdan gerçekten yapamayacağını bildiğim bir şey yapmasını istemedim.
It's something that he simply couldn't do.
Bu da babanızın yapamayacağı bir şey.
Couldn't he do it quicker?
Daha hızlı yapamıyor mu?
He'll send me away if you do and I couldn't bear it!
Söylersen beni yollar, buna dayanamam!
He couldn't do it, though.
Gerçi, bunu yapamamıştı.
I was to be buried like my 2 sisters but my father couldnt'do it He couldn't do it at that time
İlk iki kız kardeşim gibi benim de gömülmem gerekiyormuş. Ne var ki babam yapamamış. Üçüncü bir bebeği öldürememiş.
and he had taken away his hand When I was born, my father ran out of the house screaming that he couldn't do it again, that he could never do it again
Sonra gevşemiş ancak o zaman babam elini çekebilmiş.
He said he couldn't do it, too.
O da başaramayacağını söylemişti.
We couldn't do anything about it because he was married.
Bu konuda hiçbir şey yapamıyorduk, çünkü evliydi.
Dominic told me to set it up so he couldn't have nothing to do with it.
Dominic, ayarlamamı istedi ve biz hiç bulaşmadık.
It couldn't do, I'm certain it's a rotten idea... or that he wanted to charge us what he felt like, just like tjat.
Art niyetli olduğu kesindi. İçinden ne gelirse o kadar para isteyecekti herhalde.
He couldn't poss... No, he didn't do it.
Yapmamıştır... hayır, bunu yapamaz.
But he said I couldn't do it.
Fakat o benim başaramayacağımı söyledi.
He wouldn't do it if it was from a colleague, and I couldn't say it was a secretary's notion.
Bu teklif bir meslektaşından gelmeseydi yapmazdı ve ben de sekreterin fikri diyemezdim.
He's gone, and we couldn't do nothing about it.
O gitti, elimizden gelen bir şey yoktu.
He says, "Why don't you call her?" l says, "l can't!" l couldn't do it then.
"Onu neden aramıyorsun?" dedi. "Yapamam!" dedim, ve yapamadım da zaten.
If he couldn't drive it, he wanted nothing to do with it.
O benim pilot olmamı istedi.
He couldn't possibly have had anything to do with it.
O yapmış olamaz.
And that he had a year to pay it back, which he couldn't do in 10 years.
Ve geri ödemek için bir yılı olduğunu, ama o parayı on yılda bile ödeyemeyeceğini.
He... He couldn't do it. So I...
O yapamadı ve ben, bilirsin.
Since he couldn't fill her, he let Miguel do it.
Onu dolduramadığı zaman Miguelin doldurmasına izin veriyordu.
"The Mediterranean is for children." He couldn't do it.
Bunu yapamadı
He couldn't do it fast enough.
Daha hızlı olamazdı.
It always seemed there was nothing that he couldn't do.
Yapamayacağı hiçbir şey yok gibiydi.
And the guy, the soldier, he couldn't do it.
Bu asker de bunu yapamamış.
Of course, what Matt meant to say... according to his attorneys, is that he couldn't possibly do it alone... and he insisted that we make time to acknowledge the hard work of everyone... who makes The Simpsons possible.
Elbette, Matt'in demek istediği avukatlarına göre, bu işi tek başına yapmasının mümkün olmadığını Simpsonların yapımına katkıda bulunanların ne kadar çok çalıştığını söylemekte ısrar etmiş.
Your brother said this was wrong, and he couldn't do it.
Kardeşin bunun bir hata olduğunu söyledi ve yapamadı. Yemin ederim.
I understand why you might want to believe he couldn't do it.
Onun bunu yapmadığına inanmak istemeni anlıyorum.
He couldn't do it alone. - Mm-hm.
Tek başına iktidara gelemezdi.
See, I knew he couldn't do it.
Ben yapamayacağını biliyordum.
He tried, but he couldn't reach'em, so he made Harry do it.
- Denedi ama yapamadı. Harry bakıyor.
He believed that I couldn't do what I was meant to do to him and he was going to blow it wide-open before Jonas sent someone else.
Ona yapmam gerekenleri yapamayacağıma inandı. Her şeyi gözler önüne serecekti. Jonas başka katil göndermeden önce.
He couldn't do it... ... so he beat me.
Beceremeyince de beni dövdü.
He just couldn't bring himself to do it.
Yapacak gücü toplayamadı.
- What do you mean, he couldn't make it?
- Olmadı da ne demek?
- He couldn't do it.
- Kapa çeneni, kadın.
I bet him he couldn't do it.
Onu gaza getirdim.
He's a complete little shit, but..... he's a child. I couldn't do it.
Yapamadım.
- Padgett couldn't have done this alone. - Well, maybe he didn't do it at all.
- Padgett bunları tek başına yapmış olamaz.
Perhaps he couldn't do it during the day.
Belki de sabahleyin yapamamıştır.
This comic sucks! He couldn't make me laugh even if I was laughing my ass off and he was making me do it.
Bu saçmalık, hiç te bile gülmüyorum hatta çok gülesim olsa bile bu adama gülmem

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]