He was a monster tradutor Turco

He was a monster, a devil.

Bir canavardı, şeytandı.

- He was a monster.

- O bir canavardı.

He was a monster.

Canavarın tekiydi.

Did you know he was a monster, Claudius?

Onun canavar olduğunu biliyor muydun, Claudius?

They said he was a monster because was used to smile at the trial.

Duruşmada sürekli gülümsediği için onun bir canavar olduğunu söylediler.

Querelle was not used to the idea that he was a monster.

Qurelle kendinin bir canavar olduğu fikrine alışık değildi.

As a father and husband, he was a monster.

Baba olarak da, koca olarak da canavardan farksızdı.

- They came and took him away. - He was a monster.

- Geldiler ve onu götürdüler.

And he was a monster maker?

Ve de bir canavar üreticisi?

It's almost as if... he was a monster trying to be a human being.

Nerdeyse.. bir insan olmaya çalışan bir canavar gibiymiş sanki.

He was a monster.

O bir canavardı.

He was a monster and wouldn't stop crying.

O bir canavardı ve hep ağlayacaktı.

He was a monster.

O bir canavar

Surely, he was a monster.

Bir canavar olduğu kesin.

He was a monster!

O bir canavardı!

My husband is dead, killed by my own child's hand and my willingness to believe he was a monster.

Kocam öldü onu kızım öldürdü ve kocamın bir canavar olduğuna inanmak istiyordum.

He wasn't a man. He was a monster.

O bir insan değildi, o bir canavardı.

He was a monster.

Bir canavardı o.

He was a monster.

Elebaşı olarak damgalandı ve ona vatan haini dendi.

People think I'm guilty of living with him and not telling them he was a monster.

Onunla yaşayıp cani olduğunu söylemedim diye insanlar beni suçlu sanıyor.

But underneath it all he was a monster.

Ama alttan alta bir canavardı.

The only thing you need to know about that man is he was a monster.

O adam hakkında bilmen gereken tek şey onun bir canavar olduğu.

He was a monster.

- O bir canavardı.

- He was a fucking monster.

- Canavarın tekiydi!

It wasn't my father's fault that the being he created... became a senseless, murderous monster. He was right.

O yaratığın cani, duygusuz olması... babamın suçu değildi.Babam dürüst biriydi.

Dr. Hallen is dead, and he was killed by some sort of a monster.

Dr. Hallen öldü, Ve bir tür canavar tarafından öldürüldü...

I had no idea he was such a monster.

Onun bu kadar canavar olabileceğini hayal bile edemezdim.

Well... he said his master was a monster.

Efendisinin bir canavar olduğunu söyledi..

There was a monster Vasfi once, may God have mercy on him, he died.

- Canavar Vasfi vardı da şimdi Allah rahmet eylesin, yok.

They told me that Njala was a monster, that he had to be killed, that it'd be an honor to do it.

Bana Njala'nın bir canavar olduğunu, öldürülmesi gerektiğini, bunu yapmanın bir onur olduğunu söylediler.

Says he saw the Loch Ness monster when he was a boy.

Söylediğine göre, genç bir çocukken, Loch Ness canavarını görmüş.

He was such a monster, I used to have to tell him no.

Öyle bir canavardı ki. Hep hayır demek gerekiyordu.

Father told everyone he was making a monster.

Babam herkese bir canavar yaptığını söylüyordu.

Sam, this is a terrible thing to admit, but I think that one of the reasons I divorced your father was because he never believed in the closet monster.

Sam, bunu kabul etmek korkunç bir şey, ama galiba... babandan boşanmamın nedenlerinden biri de... dolaptaki canavarlara hiç inanmamış olmasıydı.

I was just wondering if my sweet boy is going to be a monster when he's 12.

Düşünüyordum küçük, tatlı oğlum 12 yaşına geldiğinde canavara dönüşecek mi diye.

Uh, yeah, well, he was turning into a monster though.

Evet, yaratığa dönüşüyordu ama.

Problem is... he was raised to be a monster.

Güneyli Zenciler Ve Müthiş Çöküş Tek sorun... Bir canavar oldu çıktı.

What he meant was : if you wanted to catch a monster, you had to become one yourself.

Söylemek istediği şey, eğer bir canavar yakalayacaksan, sen de bir canavar olmalısın demekti.

When I wrestled him in here he looked like a monster, and it crossed my mind that that's what he was. Watch yourself, sir.

Onu buraya zorla soktuğumda bir canavar gibiydi, ve birden aklıma onun bundan başka birşey olmadığı geldi.

He wrote to me telling me there was no glory No honor Just a monster that needed to be fed.

Bana yazmıştı. Bana şerefin olmadığını... onurun olmadığını söylüyordu. Sadece beslenmesi gereken bir canavar.

He was a horrible, evil monster.

Korkunç kötü bir canavardı.

He was a psychopath. A monster.

O bir psikopattı, bir canavar.

When I saw Charlie last night, all 10'6 " of him, all I could think was that if it hadn't been for me, that Sarastone wouldn't have spilled on him, and he never would have turned into a monster.

Charlie'yi dün gece gördüğümde, tek düşündüğüm şey eğer orada olmasaydım, Saraston onun üzerine dökülmezdi, ve o bir canavara hiç dönüşmemiş olurdu.

6-2-6 was designed to be a monster but now he has nothing to destroy.

6-2-6 bir canavar olması için dizayn edilmişti fakat şimdi yok edilecek hiçbir şeyi yok.

He was killed by a b- - by a monster.

Bir canavar tarafından... Bir canavar tarafından öldürüldü.

I mean, there was this man... but he more like a monster really... and they kept calling him Freddy...

Bir adam vardı... canavara benzeyen... O'na Freddy diyorlardı... gerçek gibiydi

He was unpleasant enough as it is, so on top of that, we just instigated him into becoming a monster.

Zaten yeterince mutsuzdu, bir de bunun üzerine, biz onun canavara dönüşmesine ön ayak oluyorduk.

He told us, for example coming out of a movie that had been recent at that time, Godzilla, in which the Brooklyn Bridge was destroyed by the monster he told us that Al Qaeda was interested in destroying the Brooklyn Bridge.

Örneğin bize, yakın zamanda çekilen Godzilla'da Brooklyn Köprüsünün bir canavar tarafından yıkıldığını anlattı. Bize El Kaide'nin Brooklyn Köprüsü'nü yok etmek istediğini söyledi.

If he had been a monster you know if he had come in there and said I did this and this to all these people and I was happy at it, he was a cool objective matter of fact, this is my war duty I did my war duty,

"Şayet bir canavar olsaydı ve içeri girip o insanlara şunu bunu yaptım..." "... ve mutluydum deseydi, insan bunu anlayabilirdi. " " Soğukkanlı ve duygusuzdu, savaştaki görevimdi ve ben de görevimi yaptım... "

He had a monster of a secret and what use was it to him without someone to share it with?

Sırlarla dolu bir canavardı birisiyle paylaşmadığı takdirde, ona ne yararı olacaktı ki?

I told him he was on a slippery slope to becoming a monster like you!

Ona, senin gibi bir canavar olma yolunda ilerlediğini söyledim!