He was just tradutor Turco

Sometimes it's hard to remember he was just a cute little kid who liked to throw a ball around with his dad a few years ago.

Bazen henüz birkaç sene önce babasıyla top oynamayı seven tatlı küçük bir çocuk olduğunu hatırlamakta zorlanıyorum.

He stayed right there with his family, but he was just as evil as he could be!

Olduğu yerde, ailesinin yanında kaldı ama olabildiği kadar da şeytandı!

When your daddy walked through the house, he was just so big.

Baban evden içeri adım attığında öylesine büyüktü ki.

See, we can deduce from that, that the lucky helmet was probably not the factor in Coma's ability to get a hit because he was just able to do so without it.

Görüyorsunuz ki, Coma'nın topa vurması ve şanslı kaskı arasında hiç bir alaka olmadığı çıkarabiliriz, çünkü az önce bunu onsuz da başardı.

Her predecessor, Leodore Lionheart, denies any knowledge of her plot, claiming he was just trying to protect the city.

Önceki başka Leodore Aslanyürek onun planından habersiz olduğunu söyleyip sadece şehri korumaya çalıştığını iddia etti.

When I found him, many years ago... He was just an infant, abandoned in the woods.

Uzun yıllar önce onu bulduğumda ormana terk edilen daha yeni doğmuş bir bebekti.

Yeah, he ran off, he was just after the food.

Evet, kaçtı. Sadece yemeğin peşindeydi.

Whereas he was just talking about boxing.

Ama o sadece bokstan söz ediyordu.

- Look, I thought he was just in it for the money.

Sadece para için uğraştığını biliyordum.

- He was just a kid.

- Daha çocukmuş.

He was just one of those people that wasn't afraid of anything.

Hiçbir şeyden korkmayan biriydi.

That dude, Ronnie, he was just a bad apple.

Bu ahbap, Ronnie, o sadece kötü bir elma idi.

On the contrary, he was just worried it'd fall into the wrong hands.

Aksine, sadece yanlış ellere geçer diye endişelenmiştir.

Um, I feel like he was just a broken heart that lost any hope for love and life.

Aşka ve hayata dair bütün umudunu kaybetmiş kırık bir kalbe sahip olduğunu düşünüyorum.

Yes I did say that... because he was just a tourist then... and now he is a criminal in this country...

Evet söyledim... ama o zaman sadece bir turistti. Ama şu anda, bu ülkede bir suçlu!

He didn't mean anything by it. I'm sorry, he was just...

Bir şey demek istemedi, kusura bakma.

After all that that, he was just gone, just like that.

Bütün bunlardan sonra, o gitti, sadece böyle gitti.

He was just a humble cameraman.

Sadece mütevazı bir kameramandı.

He was just eating it.

Onu yiyordu.

So if she told you that, she probably also told you that she put Louis up for adoption when he was just a baby.

Madem bunu biliyorsunuz, o zaman Louis'i daha bebekken evlatlık vermeye çalıştığını da söylemiştir size.

And Bill... he checked out, so... It was just me there.

Bill de onu terk etti yanında bir tek ben vardım.

He's just looking for a language to describe a location an all he heard was coordinates.

Bir konumu tarif edebilecek bir dil arıyor aslında ama tek duyabildiği koordinatlardı.

Akela, was a just and noble leader, he allowed Mowgli to dwell among them. All those years.

Akela, bunca yıldır Mowgli'nin aralarında yaşamasına izin veren adil ve asil bir liderdi.

But, trouble was, wolves grew so fast and Mowgli, well... Let's just say he liked to take his time.

Ancak sorun şuydu ; kurtlar çok hızlı büyürken Mowgli şey, diyelim ki acele etmeyi sevmiyordu.

Unless he was wearing a scuba suit. Just what the hell goes on inside your head?

tabi eğer skuba takımı giymiyorsa kafanın içinde ne haltlar dönüyor senin?

But I think people would accept him if he just was himself.

Oysa sadece kendi olsa bence insanlar onu kabul eder.

Um, he was dying and he just wanted to stay alive till Christmas.

Ölmek üzereydi ve sadece Noel'e kadar hayatta kalmak istiyordu.

He was an agent, just like Henderson.

Bir ajandı Henderson gibi.

You're just jealous he was never a Yankee.

Hiç Yankee'lerde oynamadığı için kıskanıyorsun.

Just tell me that he was spared!

o korunmuş olduğunu söyle.

And whenever he was close to death... he would just take on a new body.

Ölümü yaklaştığında... yeni bir bedene geçiyordu... muhtemelen de mutant bedenlerine.

Just says he was a big hero and a total asshole.

Tek söylediği büyük bir kahraman ve tam bir pislik olduğu.

I was wondering if he could just come to the press area so I can interview him real quick if that's all right.

Aşağı in hemen! Neden her zaman müdahale etmek zorunda bırakıyorsunuz?

He just kind of came in and then I introduced myself and I kind of was surprised.

Hatırlıyor musun? Bahçeye gömmüştük onu. Tavşanını.

Crain sent this asshole, Jeremy, who said it was just a taste of what he'd do to everyone at the shelter.

Crain, Jeremy denen şerefsizi gönderdi. Bunun sadece başlangıç olduğunu, barınaktaki herkese aynısını yapacağını söyledi.

He was telling me he spent his entire life in queens just a couple blocks away from his birth mother.

Bana bütün hayatını kraliçelere geçirdiğini söylüyordu. Doğum annesinden birkaç blok ötede.

And just so you know, Ronnie, your ex, he was never good enough for you.

Ve biliyorsun, Ronnie, eski arkadaşın O asla senin için yeterince iyi değildi.

I was just saying to Max that he's taken to office life like a duck to water.

Max'e ofis hayatına bir ördeğin suya alıştığı gibi alıştığını söylüyordum.

Or was he just helping himself?

Veya o sadece kendisine mi aşırıyordu?

He could have just played the marching band charts that he was given. - But he didn't do it.

Ona verdikleri bando çizelgelerindeki parçaları çalabilirdi ancak yapmadı.

Um, he was working too hard and just snapped.

Çok çalıştığı için yoldan çıkmış olsun.

The young man just now, was he with you?

O genç adam, sizinlemiydi?

Just... he put his hands on my face and tongue down my throat and it was... was gross. It was just bad.

Yüzüme dokunup diliyle boynumu yaladı çok iğrenç ve kötüydü.

I didn't know if he was C.I.A. or worked for the Apple Store, but he just knows shit.

Onun C.I.A olup olmadığını bilmiyordum. Ya da Apple Store için çalıştı, Ama boktan bir şey biliyor.

It was just before his 100th birthday, and he said...

O, 100. doğum gününden hemen önceydi ve...

This world is just too intense for their brains, and that's always what I felt about Owen, especially when he was a tiny baby.

Bu dünya onların zihni için gereğinden fazla yoğun. Owen'da bunu hep hissettim. Özellikle de minik bir bebekten.

These kids basically just tormented him, and because he's so literal, he literally thought that our house was gonna be burned down, and his parents were gonna be killed.

Aslında bu çocuklar ona zulmetmişti. Her şeyi düz anlamıyla alıyor, bu yüzden direkt düşündüğü şey... evimizin yakılacağı ve anne-babasının öldürüleceği olmuştu.

- Just told he was dead.

- Az önce öldüğünü söylediler.

I'd just seen him at Christmas, and he was in high spirits.

Daha Noel'de görmüştüm ve keyfi yerindeydi.

Uh, he was tall and had red hair just like yours.

Uzun boyluydu ve seninkiler gibi kızıl saçları vardı.

"Oh, if you'd just seen what a wonderful child he was."

Ne kadar harika bir çocuk olduğunu görseydiniz keşke.