I ask the questions tradutor Turco
890 parallel translation
I ask the questions.
Soruları ben soruyorum.
- I ask the questions.
- Benim işim soru sormak.
And he says "Shut up, I ask the questions"?
O da "Uzatma, soru sordum" mu diyecek? - Evet, evet.
I ask the questions, not you.
Soruları ben sorarım. Sen değil.
Me with a gun on the hip and a kidnapped lady on my hands I'm going to ask questions from cops?
Ben belimde bir silah ve kaçırılmış bir kadınla polise sorumu soracaktım?
I did have a number of questions to ask this witness, Your Honor... but rather than refight the entire rebellion —
Bu tanığa birkaç sorum vardı Sayın Yargıç ama tüm asilerle yeniden savaşmaktansa -
As Jekyll's friend, I have the right to ask you a few questions.
Jekyll'ın arkadaşı olarak, sana bir kaç soru sormaya hakkım var.
I ask questions, and she knows all the answers.
O tüm cevapları biliyor.
But I do not like to ask questions without knowing the value of the answers.
Ama cevabın değerini bilmeden sorular sormak hoşuma gitmiyor.
I have all the reports... but there are a few more questions I'd like to ask.
Tüm raporlar elime geçti ama sormak istediğim birkaç sorum daha vardı.
I was gonna ask questions, but since you signed that the less you know, the better.
Sana sorular soracaktım, ama madem şu suç duyurusunu imzaladın artık ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyi olur.
I'll ask Mr. Stanton to drop the questions into the bowl.
Bay Stanton'dan soruları kaseye atmasını isteyeceğim.
I'll pour a little on the questions... and ask Mr. Stanton to light a match and drop it in the bowl.
Soruların üzerine biraz dökeceğim ve Bay Stanton'dan bir kibrit çakıp kaseye atmasını isteyeceğim.
Yes, I noticed that the learned counsel was tending to make points rather than ask questions.
Evet, avukatın soru sormak yerine neden oluşturmak eğiliminde olduğunu fark ediyorum.
And if you have anything to explain, do that after I ask you all the questions.
Ve eğer açıklayacağın bir şey varsa, bunu, ben bütün soruları sana sorduktan sonra yap.
I'll ask the questions!
Soruları ben soracağım!
And now that I can ask you all the questions,
Şimdi sana aklımdaki her şeyi sorabilirim.
- I'll ask the questions.
- Soruları ben sorarım.
Well, Hucko, I guess it's time to ask you the three questions, ain't it?
Hucko, sanırım sana o üç soruyu sormanın vakti geldi, değil mi?
I'm gonna ask you the three big questions.
Sana üç büyük soruyu soracağım.
I'm going to answer whatever questions the inspector wishes to ask me.
Müfettişin sorduğu tüm soruları yanıtlayacağım.
- I have the right to ask some questions.
Bazı sorular sormaya hakkım var.
Now, based on your experiences in the World War, I should like to ask you three questions.
Dünya savaşında ki tecrübelerinize, dayanarak size soruyorum.
- I'm the one that's got questions to ask.
- Soracak soruları olan asıl kişi benim.
I'll ask the questions, Mr. Archer.
Soruları ben sorarım Bay Archer.
I'll ask the questions.
Soruları ben sorarım.
I mean, the cops can ask some pretty embarrassing questions.
Yani, polisler oldukça utandırıcı sorular sorabilirler.
I'll ask the questions.
- Soruları ben sorarım.
Mr. Dancer, once again, I must ask you to put straight questions to the witness.
Bay Dancer, tekrar rica edeceğim. Lütfen tanığa anlaşılır sorular sorun.
The things I said to you were questions you ask your own heart.
Sana söylediğim şeyler senin de kendine sorduğun sorulardı.
The only clients that I permit to ask such questions- -
Yalnızca müşterilerin bu tür soruları sormasına izni veririm.
You're the servant, not I. I'll ask the questions.
Hizmetçi olan sensin, ben değil. Soruları ben sorarım.
I'm here with your boss, Harvey Skaggs and Jim Bush, and we want to ask you some questions before the tournament starts.
Patronunla beraberim, ve Harvey Skaggs veJim Bush, ve turnuva başlamadan önce sana bir soru sormak istiyoruz.
I've always had a yen to ask some qualified person a few questions about the Virgin birth.
Bakire'den doğmuş olmakla ilgili olarak uzman birine birkaç soru sormak için... içimde hep bir arzu duymuşumdur.
I discovered that the questions I would ask any French person expressed an ideology that reflects not present mores but those of the past.
Farkettim ki, Fransız yurttaşlara hangi soruyu sorarsam sorayım bu soruların temsil ettiği görüşler... şimdiki zamana değil de geçmişe aitti.
To ask her some questions about someone I believe she knew in Paris, during the war.
Savaş sırasında Paris'te tanıdığını sandığım biri hakkında soru sormak için.
I'm going to ask you a few questions About the organization that you work for.
Sana çalıştığın organizasyonla ilgili birkaç sorum olacak.
Captain, I'd like to ask you a few questions regarding the execution.
Komutan, sabaha karşı gerçekleşecek idamla ilgili birkaç soru sormak istiyorum.
I have a few questions to ask her. Did the captain order it, sir?
- Ona birkaç soru sormalıyım.
All the same I'm going to ask you the usual questions
Yine de, sana usulden sorular soracağım.
I'd like to ask you some questions About the Whateley family.
Size Whateley ailesi hakkında bazı sorularım olacaktı.
I'll ask the questions, you just nod or shake your head.
Soruları ben sorarım, başını öne ya da yana salla.
I'm investigating the death of Eric Wagner, and I just wanted to ask you a couple of questions.
Eric Wagner'in ölümünü soruşturuyorum ve size sormak istediğim birkaç soru var.
I'd like to ask you a few questions about the murder of Elizabeth Hoffman.
Elizabeth Hoffman cinayeti ile ilgili birkaç soru sormak istiyorum.
That is why I have asked six boring questions and now propose to ask a seventh before issuing or not issuing the weapons you require.
Şimdi bu can sıkıcı altı sorudan sonra, ve bir yedinciyi sormayı teklif ederim Önce çıkarıyor, veya senin istediğin silahları çıkarmıyormu?
If you do not ask specific questions, I cannot be responsible for your misinterpretation of the answers.
Eğer bana kesin sorular sormazsan, cevapları yanlış yorumlamandan beni sorumlu tutamazsın.
I don't like the way you ask questions and I don't know what you wanna know.
Çocuklar sizin soru soruş şeklinizden hoşlanmıyorum ve ne bilmek istediğinizi bilmiyorum.
That's the main rule. Remember, I'm here to answer your questions, so just ask.
Unutma, sorularını cevaplamaya her zaman hazırım...
I have a few important questions to ask the victim.
Kurbana sormam gereken birkaç önemli soru var.
I'm only here to ask you some questions on behalf of myself and the others... and to have a look at you.
Kendim ve diğerleri adına bir kaç soru sormak için buradayım sadece ve de sana bir bakmaya.
When I get the time, I want to ask you a few questions, and I expect some straight answers.
Zamanım olduğunda sana birkaç soru sormak,... ve dürüst yanıtlar almak istiyorum.
i asked you first 53
i asked 191
i asked first 21
i asked you 78
i asked myself 26
i asked you a question 258
i asked them 16
i asked you something 17
i ask you 194
i asked for it 22
i asked 191
i asked first 21
i asked you 78
i asked myself 26
i asked you a question 258
i asked them 16
i asked you something 17
i ask you 194
i asked for it 22