I believe it tradutor Turco
21,723 parallel translation
Well, I believe it's common to offer your guests a choice between...
Sanırım alışılagelmiş olan, konuklarınıza yemekler arasında tercih sunmak...
Ah, I believe it was Bryant Holt.
Bryant Holt'tu sanırım.
I believe it is.
İnanıyorum ki öyle.
And I believe it will protect this baby and all of us.
İnanıyorum ki bu hem bebeği hem de hepimizi koruyacak. Nasıl olur bilmiyorum.
Of course I believe it.
İnanırım tabii.
It doesn't matter what I believe.
- Neye inandığım önemli değil.
And I'll believe it when I see it.
Görürsem inanırım dediğinize.
I'm glad to try and keep the peace, but, um, we're not really gonna be able to defuse these tensions until we know whether this woman and child were targeted or murdered in some random event. We're transporting the child's father over from County, where he's awaiting trial for dealing heroin, believe it or not, to notify him in person. Provenza :
Huzuru korumayı denemekten memnun olurum, ama bu kadın ve çocuğun hedef mi alındığını yoksa rastgele bir olayda mı öldürüldüğünü bilene dek gerilimi hakikaten yatıştıramayacağız.
No, I don't believe it.
Öyle mi?
I know you won't believe it, but I loved that son of a bitch.
İnanmayacağınızı biliyorum, ama o aşağılık herifi seviyordum.
I can't believe I blew it.
Yüzüme gözüme bulaştırdığıma inanmıyorum.
I don't believe it.
- Buna inanmam mümkün değil.
I believe that it's not only my duty to find your father but also have him pick you up in a cab and take you to your destination.
Ben sadece babamın bulunması görevim değil. Ama aynı zamanda bir taksi sizi alıp sizi hedefinize götürsün.
I can't believe it.
Buna inanamıyorum
I don't believe it.
Ben inanmıyorum.
Although you said you were fine, and the other identities I met with said it was fine, I believe that this brought up issues from when you were a child and abused.
İyi olduğunu belirtmene ve karşılaştığım diğer kişiliklerin de böyle olduğunu söylemesine rağmen zannediyorum ki bu vaka, çocukken istismara uğradığın zamanlardan bazı sorunları gün yüzüne çıkarttı.
♪ where I cannot follow... ♪ I can't believe it's all just packed up, just like that.
Öylece herşeyi toplamalarına inanamıyorum, bir anda.
I just find it hard to believe that he would ever give up.
Fakat pes edeceğine inanmakta zorlanıyorum.
- Oh, my God, Charlie, I can't believe it's you.
Tanrım Charlie. İnanamıyorum sensin.
Why is it that I should believe that you've changed?
Değiştiğine neden inanayım ki sonuçta?
I'll believe it if you will.
Sen inanıyorsan ben de inanırım.
I can't believe it.
İnanamıyorum. Çok rahatladım!
I cannot believe it!
Buna inanamıyorum!
It doesn't matter. The duke of Alba is so intimidating, I believe he could wring a confession from someone whether they were guilty or not.
Alba Dükü çok korkutucu suçlu ya da suçsuz olsun birisinden itiraf koparabilir
I just don't believe it.
Sadece inanmıyorum.
Believe me, I've tried it myself.
İnan bana, kendimden biliyorum.
I have no idea why it means that, but believe me... I heard it a lot.
Neden anlamı bu, bilmiyorum ama inanın bana, çok duydum.
And whether you believe it or not, I didn't want to be right.
Ve inansan da inanmasan da, ben haklı olmak istemiyorum.
Believe me, I could wank it. Mrs. Flaherty would never know.
İnan bana, içerde çeksem bile Bayan Flaherty'nin ruhu duymaz.
I can't believe it.
İnanamıyorum.
Believe it or not, I found love after you.
İster inan ister inanma ama senden sonra aşkı buldum.
He's saying all the right things. I don't believe a word of it.
- Mantıklı konuşuyor ama tek kelimesine bile inanmıyorum.
I believe you believe it.
- Senin inandığına inanıyorum.
And the only reason why I'm in here instead of asleep in his bed is because I was too damn afraid to let myself believe it.
Onun yatağında uyuyor olmak yerine, burada olmamın tek sebebi, kendimi buna inandırmaya ölesiye korkmuş olmam.
I forwarded the video to everyone but you. Can you believe it?
Videoyu senden başka herkese yollamışım.
I know that this is hard to believe, but I mean, it is just like that sci-fi series,
Biliyorum ki buna inanmak çok zor ama aynı bilimkurgu serileri gibi.
I can't believe it.
Buna inanamıyorum.
I can't believe he made it.
Gelebildiğine inanmıyorum.
It doesn't matter what I believe or condone.
Neye inandığım ya da onayladığım önemli değil.
Now it is I that don't believe you.
Şimdi de ben size inanmıyorum.
Right, Jay. Like I'm supposed to believe you didn't see it.
Evet Jay, görmediğine inanacağım ya sanki ben de.
I can't believe it.
- İnanamıyorum.
And I do it because I believe them.
Bunu yapıyorum çünkü buna inanıyorum.
I believe that it's my duty to hold the line of the cordon, to keep the people safe.
Kordonun güvenliğini sağlamanın, ve içerideki insanları korumanın işim olduğunu biliyorum.
I understand it must be difficult there and you want to believe that...
Orada olmanın çok zor olduğunu biliyorum, ve buna inanmak istediğini de...
I can't believe it's you.
Sen olduğuna inanamıyorum.
- I can't believe it's over.
- Bittiğine inanamıyorum.
It's a generous one, which I believe he will accept.
Cömert bir teklif, ki bunu kabul edeceğine inanıyorum.
Mm! I can't believe I made it.
Yetiştiğime inanamıyorum.
I'll believe it when I see scars.
Yara izi gördüğümde buna inanacağım.
I believe a thing is enhanced, Mr Channing, when it gets to serve its true purpose.
Önemli olan geliştirilmiş olması, Bay Channing. İş hizmet etmeye gelince burası doğru tercih oluyor.
i believe it is 47
i believe it was 28
i believe i can fly 18
i believe in god 50
i believe in you 281
i believe you 1112
i believe her 65
i believe i am 28
i believe that 143
i believe 1269
i believe it was 28
i believe i can fly 18
i believe in god 50
i believe in you 281
i believe you 1112
i believe her 65
i believe i am 28
i believe that 143
i believe 1269