English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I believed him

I believed him tradutor Turco

398 parallel translation
I believed him, yet I felt uneasy at the same time.
- O'na inanıyordum, Aynı zamanda bir raharsızlık da hissediyordum.
I believed him.
Ona inanmıştım.
Zaren told me you had returned to Greece and I believed him.
Zaren bana Yunanistan'a dönmeyi seçtiğini söyledi, ona inandım.
I believed him.
Ben de ona inandım.
Yeah, I believed him.
- Evet inandım.
"You got something to do with death." Being real young, I believed him.
Ölümle ilgili bir şeyler var. " O zaman gençtim, inandım.
He promised, and I believed him.
Söz vermişti ve ona inandım.
I believed him to be a friend of the house, when I saw him I'd hide.
Onu hep bir misafir gibi gördüm. Karşılaşınca sürekli saklanırdım.
Because I believed him.
- Çünkü ona inandım.
Yeah, I believed him, too, I guess.
Evet, ben de inandım.
Hank said you were gifted, I believed him.
Hank senin özel biri olduğunu söyledi, inandım ona.
I believed him when he told me you had tuberculosis.
Senin verem olduğunu söylediğinde ona inanmıştım.
How I believed in him once.
Bir zamanlar ona ne kadar inanmıştım.
He believed I'd kill him.
Onu öldüreceğime inandı.
Donald's a husband who's believed everything I've told him since I was five years old.
Donald ona beş yaşından beri söylediklerimi inanan bir eştir.
One afternoon, while I waited for him in vain in that room, I realised for the first time that I wasn't in control of my feelings, as I'd always believed.
Bir öğleden sonra o odada boş yere onu beklediğimde ilk kez fark ettim ki hep inandığım duygularımı kontrol edemiyordum.
He believed it when I told him his whole world was built on pride.
Tüm dünyasının gurur üstüne kurulduğunu söyleyince, bana inandı.
He believed the lie I told him about you.
Senin hakkında söylediğim yalana inandı.
And by the time that he asked me to marry him, I'd lied to myself inside for so long that I believed it was me he cared for and not the money.
Ve bana evlenme teklif edene kadar, onun beni önemsediğini paramı önemsemediğini inanıyor diye uzun süredir kendime yalan söylüyordum.
I tried to warn him not to go so fast, but, he being young, believed there was nothing he could not conquer, not even the Schwarzhorn.
Deneyimsiz bir tırmanıcı idi. Onu çok hızlı gitmemesi konusunda uyarmağa çalıştım, fakat, genç olduğu için, fethedemeyeceği hiçbir şey olmadığına inanıyordu, ona göre Schwarzhorn da öyleydi.
I often chided him on that but he believed the owner would return some day.
Bu konuda onunla alay ederdim. Ama sahibinin bir gün döneceğine inanıyordu.
I wish I believed in a God so I could ask him to protect you.
Tanrı'ya inanmış olmayı dilerdim böylece, seni korusun diye dua ederdim.
I told him you must have been following Webster, - but I'm not sure he believed me.
Webster'ı takip ediyor olabileceğini söyledim ama inanmamış olabilir.
Tell him I believed your story, and whatever you do, keep him talking. I'll be right behind you.
Ben hemen arkandan geleceğim.
I just never believed him.
Ona hiç inanmadım.
You know Flavia, I've believed in him from the beginning and I've never regretted it.
Flavia biliyorsun, en başından beridir ona inandım ve asla da pişman olmadım.
I've begun to hate him intensely since I've known you because you've respected me, believed in my innocence
Ondan yoğun olarak nefret etmeye ise seni tanıdıktan sonra başladım. Çünkü sen bana saygı gösterdin. Masumiyetime inandın.
They believed that I'd save him. That gave me strength.
Onu kurtaracağıma öyle inanmışlardı ki, bu bana güç verdi.
If I hadn't believed him, I'd never have told the cops.
Lause'ye inanmamış olsaydım polislere bu olaydan hiç bahsetmezdim.
He told me once he was born a god, and such was the conviction with which he said it, I believed him, and I said I did.
Çok tuhaf bir çocuk.
Well, I admit that I believed in him, but we all believed him.
Ona inandığımı kabul ediyorum, ama hepimiz inandık ona.
And I have always believed him.
Ve ben her zaman ona inandım.
But I also told him what I believed... that sex is not just a biological matter, but a spiritual one as well... that if God willed, he would fall in love one day.
Fakat aynı zamanda ona... seksin sadece biyolojik bir mesele değil, manevi birşey olduğuna inandığımı da söyledim... Ve eğer Tanrı isterse, bir gün aşık olabileceğini.
He told the public defender, who I don't think really believed him.
Mahkemenin tayin ettiği avukata söylemiş.
But I've always believed it's better to let a guy decide for himself what's good for him.
Ama her zaman şuna inanmışımdır : Bir kimsenin kendisi için neyin iyi olduğuna yine kendisinin karar vermesi daha iyidir.
Well, after the accident, Kelly promised me he would give up racing and I really believed him.
Kazadan sonra Kelly yarışları bırakacağına dair bana söz verdi ve bende ona gerçekten inandım.
I believed myself that I'd been a salesman for him.
Orada satıcı olduğuma kendim bile inanmıştım.
He believed me when I told him the half was Marxie's split.
Yarısı Marxie'nin payı dediğimde bana inandı.
And you believed him. I never lied to you in my life.
Hayatım boyunca sana hiç yalan söylemedim.
The only reason why he believed you today is because of the bullet I took for him.
Bugün sana inanmasının tek sebebi onun için yediğim kurşundu.
Even if I told him, he would have never believed me.
Söyleseydim bile inanmazdı bana.
That fucking guy look like he knew karate to you? I really believed him. Who was he?
O kahrolası herifin karate biliyor gibi bir hali var mıydı?
Clifford, I told him everything that happened and he believed it.
Clifford, ona her şeyi anlattım. Ve bize inanıyor.
- And I believed him.
Ben de ona inandım.
I believed in him.
Ona inandım.
When spring came to Washington he was all I thought about because I believed that wherever he was the sheer force of my love for him would keep him safe, keep him alive.
Washington'a bahar geldiğinde artık tek düşündüğüm şey oydu. Çünkü inanıyordum ki, her neredeyse onun için aşkımın gücü güvende olmasını sağlayacak hayatta tutacaktı.
And there came unto him a woman called Mary, who had seen the Lord and believed.
Ve O'na Mary adında bir kadını getirdiler. Mesih'i görmüş ve O'na inanmış bir kadını.
I came here on Count Olenski's behalf because... I believed in all good faith that she should return to him.
Buraya Kont Olenski adına geldim... çünkü karısının ona dönmesi gerektiğine inanıyordum.
I was crazy about him, because he believed in miracles.
Onu çok seviyordum, çünkü mucizelere inanıyordu.
I mean, nobody believed him when he pointed to me.
Demek istediğim, beni gösterdiğinde kimse ona inanmadı.
I believed in Him many times.
Ben çoğu zaman ona inanırım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]