I look terrible tradutor Turco
237 parallel translation
Oh, I look terrible, for one thing.
Bir kere çok berbatım.
I look terrible.
- Berbat görünüyorum.
- I'm sure I look terrible!
- Eminim berbat görünüyorum!
- What? - I look terrible.
- Korkunç görünüyormuşum.
He doesn't like me crying He said I look terrible when I cry
Ağlamamı sevmezdi beni ağlarken görmek istemiyor
I look terrible today!
Bugün korkunç görünüyorum!
You think I look terrible? How do I look?
Korkunç mu görünüyorum?
No, I look terrible.
Hayır, berbat görünüyorum.
I look terrible, right?
Çok mu korkunç görünüyorum?
I look terrible.
Berbat görünüyorum.
I-I-I- - She just gives me a hard time. - She's always telling me that I look terrible... and she's critical, you know? She-
Gerçekten burnumdan getiriyor.
I look terrible.
Korkunç görünüyorum.
- Oh, no. I look terrible!
- Hayır. Korkunç görünüyorum!
God, I look terrible.
Tanrım, berbat görünüyorum.
And I look terrible with an apple in my mouth.
Ve ben ağzımda bir elmayla korkunç gözüküyorum.
I look terrible in hospital green.
Ama daha çok kıyafetleriyle. Hastahane yeşili içinde korkunç görünüyorum.
I look terrible!
Berbat görünüyorum!
I think so. You look terrible.
- Hayır, korkunç görünüyorsun.
I'll look terrible in the stuff.
- Böyle berbat görünürüm. - Hayır.
- I do look terrible.
- Korkunç görünüyorum.
I look so terrible.
Çok korkunç görünüyorum.
I'll look terrible.
- Dur!
Look, Betty, this is so terrible I don't know where to begin.
Bak, Betty, bu çok feci. Nereden başlasam, bilemiyorum.
Believe me, they all look at me like I did something terrible.
İnan bana, hepsi korkunç bir şey yapmışım gibi bakıyorlar.
There was a great big matchbox, a-a-a huge one, and and Ian and I came to have a look at it and and then he sat on it, and there was this terrible noise, and he fell inside it and now he's gone!
Neler oldu? Kocaman bir kibrit kutusu vardı, en büyüğünden, ve Ian ve ben ona bakmaya gitmiştik Sonra o içine girdi, korkunç bir ses duyduk, ve o orada kaldı.!
Look, I know it's... terrible but...
Saçmalık bu! Bak, anlıyorum bu... berbat bir durum ama...
I hate to say this, Danny Boy, but you look terrible.
Bunu söylemek hoşuma gitmiyor Danny, fakat çok kötü görünüyorsun.
I must look terrible.
Berbat görünüyor olmalıyım.
- No, I never look terrible.
- Hayır, asla berbat görünmem.
You look very tired to me, and I think you had a terrible experience in there.
Bana çok yorgunmuş gibi görünüyorsun, ve sanırım orada çok korkunç bir deneyimden geçtin.
I look so terrible, I think.
Çok berbat görünüyorumdur herhalde.
I look terrible.
- Berbatım.
Do you think I look terrible?
Sence çok mu kötü görünüyorum?
Do I look cute or do I look terrible?
Şirin miyim, yoksa berbat mı görünüyorum?
Look, I know it's terrible.
Korkunç bir şey olduğunu biliyorum.
The eight men referred to in the last six lines are strangers to us and no one knows who they are and what they look like what weapons they use, this is the terrible part I have something to tell you, believe it or not
Şiirdeki bu 10 kişi... O suikastçileri ima eder... ama asıl kimlikleri ve... neye benzedikleri bir sırdır üstelik hangi silahı kullandıkları işin en korkunç kısmıdır! İster inan yada inanma, ama sana söylemem gerek ;
To be perfectly frank, I would look terrible and feel worse with an enormous hole in me.
Açık konuşmak gerekirse, üzerimde büyük bir delikle hem... kötü hisseder hem berbat görünürdüm.
I think it's that I look at my whole life, and I see the awful, terrible things in my life and turn it into something funny.
Bence bu hayatım boyunca aradığım şeydi. Hayatımda çok korkunç şeyler yaşadım ve bunları komik şeylere dönüştürdüm.
- Oh, I knew this was a terrible idea. - What are you saying? You don't like the postmodern fantasy look?
- Bunun korkunç bir fikir olduğunu biliyordum.Postmodern bir fantazi istemiyor musun?
I feel alive. You look terrible.
Berbat görünüyorsun.
Well, I always look terrible when I'm this pregnant.
Böyle hamileyken, daima korkunç görünürüm.
Look, man, I know it's a terrible thing, and my heart bleeds for you, but don't take it out on the street. Let me do my job.
Bak, bilader, çok kötü birşey biliyorum, ve kalbim senin için atıyor, ama bunun acısını sokaklardan çıkarma.
I mean, you look terrible in the same old great way.
Yani o her zamanki müthiş halinle feci görünüyorsun.
And now that I look back on it, it was really terrible.
Ve şimdi geriye baktığımda, çok kötü olduğunu anladım.
I look for private donations, but the average person, it is terrible.
Bağış toplamaya çalışıyorum, fakat sıradan insan, korkunç gerçekten.
I look back on the way I was then a young stupid kid who committed that terrible crime.
Geriye dönüp baktığımda genç aptal bir çocuğun bu korkunç suçu işlediğini görüyorum.
Look, I did a terrible, stupid, stupid thing, okay? And I'm sorry.
Bak, berbat, aptalca mı aptalca bir şey yaptım tamam mı?
That's terrible - how will I look now?
Bu çok kötü oldu. Şimdi nasıl yüzüne bakacağım?
I'll make you look good, then,'cause I'm a terrible dancer!
Seni rahatlatacaksa ben de berbat dans ederim.
I know it might look terrible to you.
Sana korkunç görünebilir farkındayım.
See, if you go, then it makes me look terrible that I'm not there.
Eğer sen gidersen gitmemem beni çok kötü gösterir.
i look forward to working with you 27
i look forward to seeing you 17
i look forward to that 29
i looked it up 118
i look forward to it 171
i looked up to you 18
i looked 86
i look like an idiot 16
i look like shit 18
i looked everywhere 87
i look forward to seeing you 17
i look forward to that 29
i looked it up 118
i look forward to it 171
i looked up to you 18
i looked 86
i look like an idiot 16
i look like shit 18
i looked everywhere 87