English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / In your hand

In your hand tradutor Turco

3,404 parallel translation
You got something stuck in your hand? Hey, hey, hey.
Elinde bir şey mi var?
You still had the gun in your hand. Whatever.
- Elinde hâlâ silah vardı
When I'm riding the subway, pregnant- - With a malt liquor in your hand and a cigarette in the other... People just freak out.
Bir elimde bira diğer elimde sigarayla metroya bindiğim zaman millet çıldırıyor.
Whatever it is that you have in your hand is not enough for free legal advice.
Elindeki her neyse bedava yasal öğüt almanı sağlamaya yetmez. Az sonra davaya çıkacağım.
Any weakness in your hand before today?
Elinde daha önce bir zayıflık var mıydı?
I'll come back in here when you don't have a large kitchen knife in your hand.
Elinde kocaman bir bıçak olmadığında ben tekrar gelirim.
Did he leave the evidence in your hand on purpose?
Kanıtı eline bilerek mi bıraktı?
Plus, it gives you an excuse to hold a knife in your hand.
Ayrıca, elinde bir bıçak olması için bir sebebin olmasını da sağlıyor.
What's in your hand?
Elindeki ne?
You can't just fly home with three million Euros in your hand luggage, you know that?
El çantanda 3 milyon avro ile öylece evine uçamazsın, bunu biliyorsun değil mi?
The proof is in your hand.
Kanıt ellerinde şu an.
The only phone I want to see in your hand is the one you're filing away.
Elinde gördüğüm tek telefon dosyalanıp rafa kaldırılanlar olacak.
You-you got the invoice in your hand?
Faturanız elinizde değil mi?
I keep finding you with a drink in your hand, I'm gonna start thinking there's a problem.
Seni elinde kadehle görmeyi umuyordum, ama şimdi bir problem olduğunu düşünmeye başlıyorum.
That's the same file you had in your hand this morning.
Bu sabahkiyle aynı dosya.
Is that a cat carrier in your hand?
Elindeki bir kedi taşıyıcısı mı?
Now stick your hand in this water.
Şimdi elini suya sok bakalım.
Raise your hand if you think Max is a hero.
Max'in bir kahraman olduğunu düşünüyorsanız elinizi kaldırın.
Please hand in your papers, ladies and gentlemen.
Bayanlar ve baylar kağıtlarınızı teslim edin, lütfen.
All those in favor of Wade Kinsella, raise your hand!
Wade Kinsella diyenler, ellerinizi kaldırın!
Not this year, Chet. It's your butt that will have my hand in it.
Dün gece düşündüm ki eğer Wilbur'un bir işi olursa burada kalabilir.
Your wife slaves, even through the night. In her hand, a thing familiar to me.
Karının kölesi gece elinde tanıdığım bir şeyle geçti.
Pressing concerns forced hand in preventing my men from presenting at your games.
Acil ilgilenmem gereken olaylar adamlarımı oyunlarında sunmamın önüne geçti.
Your wife's slave stealing through the night. In her hand a thing familiar to me.
Karının kölesi gece elinde tanıdığım bir şeyle geçti.
I want to stay by your side with a sword in hand, Roman blood flowing.
Elimdeki bıçaktan Romalıların kanı damlarken yanı başında durabilirim.
Ashur? My hand and house, in payment for blood spilled in your husband's name.
- Kocanın adına dökülen kanlar karşılığında beni ve hanemi ona verecek.
Were you in the interviews with him with your hand up his puppet-hole?
Mülakattayken de, ellerini o kukla deliğinden içeri sokmuş muydun acaba?
Well, okay, put your hand in here. Let's see how you like this waffle!
Elini makineye koy o zaman bakalım bu waffle'ı beğenecek misin?
In the palm ot your hand.
Avucunun içinde.
I'll hand over all your equipment, and then turn myself in.
Tüm ekipmanlarını sana teslim edeceğim, ve sonra da teslim olacağım.
May the sun shine warm upon your face, the rains fall soft upon your fields, and until we meet again, may God hold you in the palm of his hand.
Güneş suratında parıldasın Yağmur tarlalarına Usulca düşsün Yeniden görüşene dek Tanrı seni elinde oturtsun
Yeah, stick your hand in this bag.
Evet, elini şu poşetin içine sok.
And you're sticking your hand in the lion's mouth.
Ve sen aslanın ağzını kapatamazsın.
I let you think you're kicking my ass, and then in the last hand, I sweep in and take all your money.
Beni yenmene izin vereceğim, son ele gelince elinde ne varsa silip süpüreceğim.
I've already got your balls in my hand.
Zaten taşakların ellerimdeyken.
Jeannie, he will shake your hand, give you one long last look to lock in that mental picture, and then you're out of there.
Ama ona bir marka genişletme stratejisiyle gidersen Jeannie, elini sıkıp bu anı kafasında tutmak için sana uzunca bakacaktır, ve sonra oradan atılıvereceksin.
Please hand in your gun and ID.
Silahını ve kimliğini teslim et.
Would have worked, till you came charging in here with Moretti on your tail and forced my hand.
Moretti'yi peşine takıp buraya gelmen ve benim elimi zorlaman işe yarayacaktı.
Except for the part where you held my hand while I exercised my right to choose and then four months later, you screamed I killed your baby in front of all our friends.
Senin seçme hakkımı kullanırken elimi tutup dört ay sonrasında bütün arkadaşlarımızın önünde "çocuğumu öldürdün" diye bağırman hariç.
One is your old pal Dickie was up at Boyd's bar, had Limehouse's right-hand man in tow.
Biri, eski dostun Dickie Boyd'un barındaydı, yanında da Limehouse'un sağ kolu vardı.
On our second date, I'll slam your hand in a door.
İkinci buluşmamızda, elini kapıya çarpacağım.
I want your hand in marriage.
Benimle evlenmenizi.
We were slain in the Spirit, you know, if you put your hand on there, they go down.
Ruhumuzla ölüydük, anlarsınız ya, Elini şuraya koyarsan, yere düşersin.
♪ so hand over your love'cause it's heavy in the middle ♪
* Aşkını uzat o halde *
No offence, Helen, but I used to copy your old homework until I realised I got better grades if I didn't hand anything in.
Alınma ama Helen eski ödevinden ta ki bir şey teslim etmeden daha iyi notlar aldığımı anlayana dek kopya çekmiştim.
Now, you came down here to obviously try your hand in the Kia Cee-apostrophe-d.
Buraya gelme amacın, kuşkusuz Cee-apostrof-d'yi kullanmak.
Raul was just going to hand the map in to a local newspaper, to feed it in to the system - until your plan took over.
Raul, haritayı sisteme yem olması maksadıyla yerel bir gazeteye verecekti. Ta ki senin planın sahneye çıkana kadar.
So sure it's a girl... it would not hurt you if you poking your finger in the eye... when no longer grow hand will fit in the eye.
Gözüne parmağını soktuğunda, sevimliliği yüzünden gözünün acısını unutturan bir bebek, kısa sürede, öyle bir hareketi yapmayacak kadar büyüyecektir.
Checked it against your hand, it says in the forums.
Elimle ölçtüm hepsi çıktı forumlarda.
Take off your shirt or I'll bring Glenn's hand in here.
Üzerini çıkar yoksa Glenn'in elini getiririm.
I should probably tell you, um, you don't have to keep your hand in there any more.
Sanırım artık söylemeliyim. Elini daha fazla orada tutmana gerek yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]