It's me tradutor Turco
111,203 parallel translation
It should be me who's going,
Benim gitmem gerekiyordu.
She told me it would be for Henry's safety.
Henry'nin güvenliği için böyle olacağını söyledi.
It didn't seem to be. God's plan for me.
Bana hiç Tanrının takdiriymiş gibi gelmemişti evlilik.
It's unethical for me to run while...
Hala görevdeyken adaylığımı koymam etik olmaz.
But let me reassure you, there was nothing out of the ordinary about it.
Ama sizi temin ederim ki sıra dışı bir şey olmadı.
I don't even know that it's wrong for him to do what he's doing... only that I don't like how it makes me feel.
Yaptığı şeyin yanlış olduğundan bile emin değilim. Sadece bana hissettirdiklerinin hoşuma gitmediğini biliyorum.
It's where Senator Vandeveer brought me when she told me I was being appointed U.S. Attorney.
Senatör Vandeveer başsavcılık haberini vermek için buraya getirmişti beni.
Because if anyone found out I was meeting with Axelrod in the middle of the night, it would seriously compromise me.
Çünkü gece yarısı Axelrod'la buluştuğumu biri öğrense bu konumumu tehlikeye sokardı.
I mean, I can never tell if he's looking me in the eyes or at my boobs. - [Muffy] Oh, it's both.
Gözlerime mi yoksa göğüslerime mi bakıyor hiç anlayamıyorum.
If eight years of private school taught me anything, it's that you got to join'em early. Besides, they mean well.
Sekiz yıllık özel okul bana gösterdi ki aralarına erken katılman gerek.
But it doesn't feel dull to me.
Ama bana sıkıcı gelmiyor.
I've used as my inspiration the armoured personnel carrier from Aliens, on the basis that if it can protect Sigourney Weaver from that metal bitey thing with teeth, it can keep me safe from Jeremy Clarkson and James May.
Ilham kaynağı olarak kullandım Aliens'in zırhlı personel taşıyıcısı, Sigourney Weaver'ı koruyabilirse,
I can't back up because it's preposterously narrow and I can't swivel my head round to look behind me.
Takdir edemiyorum çünkü akıl almaz derecede dar Ve arkama bakmak için başımı çeviremiyorum.
It's not entirely fair on me, is it?
Bana tamamen adil değil, değil mi?
Now it's trying to make me go back there a few yards.
Şimdi beni uyarmaya çalışıyor Birkaç metre geri dön.
Mercedes has obviously got it into its head, and this really worries me, because it's a large car company, that cars are just tools, like microwave ovens or fridge freezers, that we'll just sort of gladly, " borrow it.
Mercedes açıkçası onu aldı Kafasına, Ve bu beni gerçekten endişelendiriyor, Çünkü büyük Araba şirketi, Bu araçlar sadece araçlar, Mikrodalga fırınlar gibi Veya buzdolabı dondurucuları,
It's me, it's not you.
Benim, senin değilim.
Does it involve me being oconspirator in a plot to plant a human fingernail in Two's dinner?
İki'nin yemeğine tırnak katmak,... seninle iş birliği yapmama dahil mi?
You know, if there's one thing that being caught in this time loop has taught me, besides French, that is, it's that you can't stay stuck in the bad moments.
Bu döngünün, 453 00 : 21 : 04,800 - - 00 : 21 : 06,600... bana öğrettiği şey,... Fransızca dışında,... kötü anlara... takılı kalamadığın
I wanted to, but they entrusted me with their secret, and I didn't see any harm in keeping it.
- İstedim ama sırlarını verdiler ve ben de saklamakta hiçbir sorun görmedim.
Can you do me a favor and at least think about it every so often?
Bana bir iyilik yapar mısın? En azından bunu sık sık düşün.
I ran into some old friends. It's more like they ran into me, actually. Repeatedly.
Bazı eski arkadaşlara rastladım, aslında daha çok onlar bana rastladı gibi defalarca yumrukları ve tekmeleriyle.
Yeah. Yeah, it's just me.
Evet, sadece ben varım.
Sarah. It's me, Five.
Sarah, benim, Beş.
It's this horror movie me and my brother watched when my parents were away.
Ailem uzaktayken ben ve kardeşimin izlediği bir korku filmi.
- Six, it's me.
- Altı, benim..
Well, he was paranoid about keeping stolen goods in his room, so he made me hold it for him.
Çaldığı malları odasında tutma takıntısı vardı beni onun için tutmuştu.
- Oh, it's me they don't trust?
Güvenmedikleri kişi ben miyim?
Well, here's the thing. I work for your owner, Tabor. It's okay for me to be here.
Pekala, bak şimdi ben senin sahibin Tabor ile çalışıyorum burada bulunmam gayet normal.
It's not that complicated. She's with me now.
- O kadar da karışık değil o artık benimle.
Um, still working on it. Just give me a few minutes.
Üzerinde çalışıyorum bana bir kaç dakika ver.
And yet somehow I doubt it. Care to enlighten me?
Yine de bundan şüpheleniyorum, beni aydınlatır mısın?
Sarah? It's me, Five.
Sarah benim, Beş.
Tell me how you had nothing to do with it. Convince me, because if you don't, I'm gonna put a bullet in your head, and end you!
Bununla nasıl hiç bir ilgin yok anlat beni ikna et, eğer edemezsen kafana bir mermi sıkıp işini bitireceğim.
Trust me, it's not safe here either.
İnan bana, burası da güvenli değil.
Just means it's gonna take me a little longer to get there, that's all.
İçine girebilmemi biraz daha zorlaştıracak, sadece bu.
And let's face it : He wouldn't survive ten minutes without me, so...
Ve yüzleşelim : ben olmasam on dakika dayanamazdı, yani..
It's not just for me.
Sadece benim için değil.
It's not so much this new look, but the very fact that I can choose a new look that makes me happy.
Bu yeni görünüm pek değil ama yeni bir görünüm seçebileceğim gerçeği beni mutlu ediyor.
I can't get them to stop. Hey, look at me, look at me. You need to take it easy, okay?
Bana bak, sakin olmalısın tamam mı?
It's because there's something wrong with me, isn't it?
Benimle ilgili bir sorun var, değil mi?
It's not that I need to have more time, it's that the world needs me to have more time.
Benim fazla zamana ihtiyacım yok, dünyanın uzun yaşamama ihtiyacı var.
And it's standing between me and that cave.
Ve mağarayla benim aramda duruyor.
Sorry it had to be this way, but nothing's gonna stop me from getting to my family.
Böyle olduğu için üzgünüm ama hiçbir şey beni aileme ulaşmaktan alıkoyamaz.
It's only a matter of time before they try to take it, not me.
Burayı elinden almaları an meselesi. Benim değil tabi.
But it's remarkable that you can see that, which tells me that you're not likely a county grounds assessor.
Ama bunu senin de görebilmen çok etkileyici. Bu da demek oluyor ki muhtemelen sen arazi denetçisi değilsin.
If it's something else, just tell me.
Başka bir şey varsa, onu da söyle!
It's what made me a Librarian.
- Beni Kütüphaneci yapan şey buydu.
If he's not here to pay for his crimes, they're going to take it out on me.
Suçlarını ödemek için burada olmadığına göre hınçlarını benden alacaklardır.
It's me, brother.
Benim kardeşim.
What's in it for me?
Benim için onun içinde ne var?
it's me again 322
it's mean 27
it's meant to be 26
it's meat 16
it's messy 53
it's messed up 26
it's me and you 19
it's meaningless 29
it's me you want 16
it's meredith 19
it's mean 27
it's meant to be 26
it's meat 16
it's messy 53
it's messed up 26
it's me and you 19
it's meaningless 29
it's me you want 16
it's meredith 19
it's medicine 27
it's metal 17
it's medicinal 26
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
it's metal 17
it's medicinal 26
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235