It felt like tradutor Turco
2,728 parallel translation
It felt like eating crispbread with cured ham.
Soslu jambon ile kraker yemek gibi bir şey.
I swear, it felt like it was trying to kill me.
Yemin ederim sanki beni öldürmeye çalışıyor gibiydi.
Sometimes it felt like we were a real couple, you know?
Bazen gerçek bir çift gibi olurduk.
Because..... it... it felt like infidelity!
- Çünkü kendimi sadakatsiz hissettim.
That time, with Clara. It felt like infidelity.
O zaman Clara ile olduğumda kendimi sadakatsiz hissettim.
It felt like someone was watching her all the time.
Sanki biri onu her daim izliyordu.
That's exactly what it felt like.
Aynen böyle hissettim.
I went over to his place because it felt like Kurt was moving on with his life and I wasn't a part of it.
Kurt hayatına devam ediyordu ve ben hayatının bir parçası gibi hissetmediğim için çocuğun evine gittim.
It felt like a tie kind of day.
Bugün kravat takasım geldi.
When you got scared about Marvin, it felt like you were saying that I'm not as good a parent as you.
Sen, Marvin'e bir şey olacak diye korkunca "benim kadar iyi bir ebeveyn değilsin" diyorsun gibi hissettim.
It felt like a spiderweb coming across my neck.
Sanki ensemde bir örümcek ağı varmış gibiydi.
It felt like a hand going across my hair on my head.
Sanki saçlarımın arasında bir el hareket ediyordu.
It felt like a rock.
Taş parçası gibi bir şeydi.
It felt like I was losing a son.
Sanki bir oğul kaybediyormuşum gibi hissettim.
It felt like a memory.
Seni evimize götürelim.
-... what it felt like with a colored man.
Judy, kendini küçük düşürüyorsun.
So, we were hungry for it and it felt like the early days, and that's when we got very sort of excited.
buna açtık, ve eski günlerdeki gibi hissettirdi. İşte bu yüzdendir ki çok heyecanlıydık.
It looked like sugar, it felt like sugar... but it wasn't.
Şeker gibi gözüküyordu, şeker gibi hissettiriyordu.. ancak değildi.
Instead of the reign of reason, it felt like the reign of hysteria and paranoia.
Aklın hakim olduğu bir yönetimin yerini histeri ve paranoyanın hakim olduğu bir yönetim aldı.
It was a whisper, but it felt like a shout.
Fısıldadın, ama bağırıyorsun gibi geldi.
It felt like we always had to be busy doing something, or she'd get bored.
Sanki meşgul olmak adına her zaman bir şeyler yapmak zorundaydık yoksa sıkılırdı.
I, I was in the shower, and I know it sounds weird, but I felt like, like someone was there.
Kulağa garip geldiğini biliyorum ama orada biri varmış gibi hissettim.
Actually, it felt more like an end.
Aslında, bana daha çok bitiş gibi geldi.
It just sort of felt like the universe was pushing me out there, you know?
Bir nevi evren beni bunu yapmaya zorluyordu, anlıyor musun?
The last six months have felt like five years, but it's good to be back.
Son altı ay ; bana beş yıl gibi geldi. Ama dönmek güzel.
Since canned heat is the popular drink of choice for a desperate drunk like you, it just felt appropriate.
Canned Heat'in senin için iyi bir içecek seçimi olduğundan senin gibi çaresiz bir sarhoş için, yerinde olabilir.
Sometimes I felt like I was in a dream, watching him do it to a stranger, or a corpse.
Bazen bir rüya gibi gelirdi. Onu bir yabancıya ya da bir cesede yaparken izlediğimi görürdüm.
It just felt like the whole world hated us.
Bütün dünyanın bizden nefret ettiğini hissediyordum.
I just felt I had to meet you and see what it would be like.
Sizinle tanışmak ve nasıl olacağını görmek istemiştim.
♪ it's a comforting feeling with you ♪ ♪ at my side ♪ And I felt... I felt like... what it would feel like for life to go on.
Ve birden hayatın hayatın devam ettiğini hissettim.
It's, like, significantly cooler down here. Holy crap, I just felt something crawl on my neck.
Çok daha serin burası
I never felt it like this before.
Daha önce böyle bişey olmamıştı.
It felt like my life was ending.
Hayatım bitiyor sandım.
It was the first time i had ever heard George talk like that about my mom, and the old George would have felt too threatened to draw a comparison between us, but the new George must have known it was gonna make me feel better... because it did.
George'un annemle ilgili öyle konuştuğunu ilk kez duydum ; Ve eski George ikimiz arasında kıyas yapmaya fazla çekinirdi ; fakat yeni George bunun kendimi iyi hissettireceğini fark etmiş olmalı...
It never felt like work.
Asla işe yarıyor gibi hissettirmedi.
I know it sounds kind of weird, but I just felt like singing up here.
Garip gelecek ama içimden burada şarkı söylemek geldi.
It-it just felt right, like maybe I belong with the Warblers.
Doğru yerdeymişim gibi geldi, sanki belki de... -... Warblerlarla olmalıyım.
It felt tight like it was about to explode.
Hayal kırıklığından ölmek üzereydim.
When you lied to me before, I felt like it was all my fault.
Bana yalan söylediğin zaman bunun benim yüzümden olduğunu düşündüm.
You felt what it was like to be God.
Kendinizi birer ilah yerine koydunuz.
I mean, I really felt like we clicked, but maybe it wasn't meant to be. I understand.
Anlıyorum.
It felt stronger than him, more powerful, like it wouldn't matter if he was there or not.
Ondan güçlü hissediyorum. Sanki orada olsa bile fark etmez.
I felt like I could go anywhere, and it wasn't a problem anymore because the bad skeleton wasn't in there anymore.
Heryere gidebileceğimi ve bir daha sorun olmayacağını hissettim. Çünkü artık kötü iskelet yoktu.
Because I felt like it.
Canım istedi.
Or... did you come to see me like this because you felt vindicated by it?
Yoksa bu hale geldiğime çok memnun oldun da gözlerinle mi görmeye geldin?
It'll be like nothing you've ever felt before... the pine needles underfoot, the air rushing over your fur, your brothers and sisters at your side.
Daha önce hiç hissetmediğin bir şey bu ayaklarının altına ezilen çam iğneleri kürkünü dalgalandıran rüzgâr yanıbaşına bulunan kardeşlerin
It's like everything that I felt for him before I was a vampire...
Ona hissettiğim her şey vampir olmadan önceki Elena'nın hissettiği şeylermiş gibi.
I felt like yelling, " it's alive!
Bağırıyormuş gibi hissettim, " Hayatta!
If you applied common sense, it was the hard way to go, and if a bluff felt like it was of substance, unfortunately for you you, who despised the older generation like that, didn't know you would eventually become "misters"
Sağduyulu davranarak meseleyi çözmek zor yoldan gitmekti ve... Blöf yaparsan bir şey elde edeceğini sanırdın... Ne yazık ki sonunda sen de o çürümüş yaşlı adamlardan ya da hor gördüğün amcalardan birine döneceğini bilemiyorsun.
Holm devoted his life to another man's business, only to see him just give it all up because he felt like it.
Holm hayatını başka bir adamın işine adamış kafasına esip işi bir kenara atsın diye değil herhalde.
What I liked about 24 was it was that sort of nail-biting thriller, that every single week you felt like you were getting this movie.
"24" te sevdiğim şey, tırnak yedirten cinsten bir gerilim olması her hafta sanki küçük bir film seyrediyor olduğunuz hissiydi.
it felt right 19
it felt so good 18
it felt great 21
it felt good 96
it felt 25
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
it felt so good 18
it felt great 21
it felt good 96
it felt 25
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759