It just tradutor Turco
282,396 parallel translation
It just doesn't feel right.
Bu doğru gelmiyor.
Yeah, isn't it just, eh?
Evet. Ama işimiz bitmedi, değil mi?
Maybe it just felt like a couple of minutes.
Belki sana birkaç dakika gelmiştir.
It just shows that you can design nice things without having a clue how they fucking work.
Bu da, nasıl çalıştığını bilmeden de güzel şeyler yapabilirsin demek.
Mr. Tucker, Mr. Pritchett... you made it just in time.
Bay Tucker, Bay Pritchett, tam vaktinde yetiştiniz.
At school, when the teacher would ask him a question, he tried so hard to get the words out, but it just wouldn't come.
Okulda öğretmen ona bir soru sorunca cümle kurmak için çok çabalardı ama bir türlü olmazdı.
Oh, God, that just makes it hotter.
Tanrım, bu daha da seksi oldu.
Look, I just twisted it.
Bakın, sadece burktum.
It's headed straight for New York City and could crash into Times Square just minutes from now.
Doğruca New York şehrine gidiyor ve dakikalar içinde Times meydanına çarpma ihtimali var.
It's just that sometimes you can't see the answer without getting some distance from the problem.
Sadece bazen sorunun cevabını bulmak için ondan biraz uzaklaşman gerekir.
It's just that...
- Bu sadece...
It's just not right seeing him like this.
Onu böyle görmek hiç doğru gelmiyor.
How did a government bureaucrat like Marsh get so much power and authority? I just don't get it.
Bunu anlamıyorum.
We just have to find it.
Sadece onu bulmamız gerekiyor.
Just do it!
- Yap artık şunu!
We all have work to do, I just have to do it from here.
Hepimizin yapması gereken işler var, benim sadece bunu buradan yapmam gerekiyor.
It was just me and a friend from Leeds and an intern.
Sadece ben, Leeds'ten bir arkadaş ve bir asistan vardı.
So, I know it's still months away, but just anything at all you need just ask and I'll get it sent over, so you can hit the ground running.
Biliyorum, aylar var ama şimdiden ihtiyacın olan bir şey olursa sadece söyle. Hemen göndertirim. Böylece güne dinç başlayabilirsin.
Do you mind if we just don't do it here, though?
Yalnız, burada halletmesek sorun olur mu?
It was just for me.
Sadece benim içindi.
I just don't know how you keep it together.
Sizi bir arada tutanın ne olduğunu anlamlandıramıyorum sadce.
I just didn't think that a baby would change everything even before it's born.
Bebek doğmadan önce her şeyin değişeceğini düşünmüyordum.
Just give it a minute.
Bir dakika bekle.
It's just... sort of,
Belki de sadece birazcık... öyleyim.
I just feel like there are conversations being had and I'm not across it.
Sanki hakkımda dedikodu dönüyor gibi hissediyorum. Karşı tarafta da değilim ki.
Just because you decided to jack it in and stay at home for ten years - doesn't mean that I'm going to.
Bırakmaya karar verdin ve 10 yıI evde kaldın diye benim de aynı şeyleri yaşayacağım anlamına gelmez.
No, it'll look terrible, it'll just look like I'm jealous or something.
Hayır, Bu korkunç olur. Sanki kıskanç veya başka bir şeymişim gibi.
I just... feel a bit nauseous, and dizzy, and, do you know, it's...
Biraz... mide bulantısı ve baş dönmesi hissediyorum. Bu...
No, it's just random thoughts that go round in my head while I'm working.
Hayır, bunlar sadece çalışırken aklımdan geçen rastgele fikirler.
It's not just your life.
Bu senin hayatın değil.
So that's... You're just going to leave it at that?
Yani, kolaylıkla bu durumdan vaz mı geçeceksiniz?
I just can't believe it.
Buna inanamıyorum.
I mean, just because you missed the first few hours, it doesn't mean anything.
Gerçi ilk birkaç saati geçti. Bu da pek bir şey ifade etmiyor.
If you're so sure there's nothing dodgy, just let me see Kay's phone and if there's nothing on it, I won't bother you again.
Böyle bir şey olmadığına eminsen Kay'in telefonuna bakmama izin ver. Eğer içinde bir şey yoksa, seni bir daha rahatsız etmem. İyi bir anlaşma.
Did it never occur to you that Lia might need YOU, not just your milk?
Lia'nın sütün dışında sana ihtiyacı olamaz mı?
No, sweetheart, I'm just minding it.
Hayır, tatlım. Sadece burada çalışıyorum.
Whether it was one minute, or five minutes, or 20 minutes, just... take responsibility.
Bir dakika, 5 dakika ya da 20 dakika olması farketmez. Biraz sorumluluk al.
I've just made a big show of how I'm over it.
Az önce kendimi büyük bir gösteriyle kanıtladım.
Let's just do it.
Hadi yapalım.
If it's not now, it'll just be some other time.
Eğer şimdi olmazsa bir gün mutlaka olacak.
I'm just m going to tell the police, let them deal with it.
Polisle konuşup onlarla anlaşmaya çalışan tek kişi bendim.
Look, just because your wife had an affair, you don't take it out on the child.
Bak, eşinin bir ilişkisi var ve çocuğu elinden alamazsın.
Oh, it's not just that, you can monitor her temperature and heart rate.
Sadece onun için değil, ateşini ve nabzını da kontrol edebilirsin.
We're having it now at 300 an hour so let's just stick to the points.
300 keredir de konuştuk. Artık asıl konuyu konuşalım.
You make out like you care, but it's just an act.
Sanki umrundaymış gibi davranıyorsun. Rol yaptığını biliyorum.
I just made stuff for a year in this thing and then at the end of it, I won this prize.
Ve sonunda bu ödülü kazandım.
So, I think that's quite elegant, if you just stretch it.
Bence bunu gerersen de bayağı şık gözükür.
There was nothing there, it was just objects placed in space with a mirror set quite far behind them, so the audience's depth perception was really messed about with so they thought they were reading a box and they were just reading objects in relation to an invisible box.
Orada hiçbir şey yoktu. Sadece alana koyulmuş objeler ve hepsinin arkasında bir ayna vardı. Yani izleyicinin derinlik algısı o kadar mahvolmuştu ki bir kutu gördüklerini düşündüler.
Just recently, I was invited to create anything I wanted for this Chanel project. As long as it was about scent, it could be anything.
Geçenlerde, bir Chanel projesi için kokuyla ilgili olduğu sürece istediğim herhangi bir şeyi yapmama imkan sağlayan bir teklif aldım.
We're just never gonna make it.
- Asla yetişemeyeceğiz.
We were working late. It was just the two of us.
Geç saatlere kadar çalışmıştık, sadece ikimizdik.
it just happens 49
it just doesn't feel right 28
it just occurred to me 28
it just goes to show 17
it just feels right 19
it just so happens 29
it just is 92
it just doesn't 17
it just came out 53
it just slipped out 30
it just doesn't feel right 28
it just occurred to me 28
it just goes to show 17
it just feels right 19
it just so happens 29
it just is 92
it just doesn't 17
it just came out 53
it just slipped out 30