It meant a lot tradutor Turco
237 parallel translation
Mary it meant a lot to me to see you in court every day knowing that you were rooting for me.
Mary seni her gün mahkemede görmek benim için çok anlamlıydı, beni desteklediğini bilmek.
- It meant a lot to me.
- Benim için çok şey ifade ediyor.
It meant a lot to that Warusha tribe.
Varuşa kabilesi için önemliydi.
Your daughter said it meant a lot to you.
Kızın senin için çok önemli olduğunu söyledi.
It meant a lot to me, Garrett.
Benim için de önemliydi Garrett.
It meant a lot to Graham.
Graham için çok önemliydi.
I just want you to know that it meant a lot to me.
Benim için çok anlamlıydılar. Sadece bilmeni istiyorum.
But it meant a lot to me.
Ama benim için çok önemliydi.
It meant a lot to them.
Bu onlar için çok önemliydi.
It meant a lot to me too.
Benim için de öyle.
- It meant a lot to me, what you said.
- Sözlerin benim için çok değerliydi.
It meant a lot.
Benim için bunun anlamı büyük.
I MEAN, IT MEANT A LOT TO HIM.
Yani, onun için çok önemliydi.
It meant a lot to Rory.
Rory için anlamı büyüktü.
The 1.0 release in 1994 was certainly important and it meant a lot to me just because there was a lot of work behind it.
1994'deki 1.0 sürümü önemli bir sürümdü. Çünkü çok fazla emek harcanmıştı
I know it sounds kind of corny, but it meant a lot to me when my father gave that to me.
- Basit bir kutu. Ama babamın onu bana vermesi benim için anlamlıydı.
So, when you started thinking that I was a superhero, you know, it--it meant a lot to me.
Senin beni bir süper kahraman olarak görmeye başlaman benim için çok önemliydi ve...
Well, it meant a lot, actually.
Aslına bakarsan çok işe yaradı.
It meant a lot.
Çok anlamlıydı.
But it meant a lot because it didn't come from my peers it came from the gay head of the drama department
Çok şey ifade ediyordu çünkü yaşıtlarımdan gelmedi. Drama bölümünün eşcinsel başkanından geldi.
Now, I've taken an awful lot from you since I've been here and you're the last man I'd ask anything of unless it meant a great deal to me.
Buraya geldiğimden beri başıma birçok iş açtın ve bu bürodaki iyilik isteyebileceğim son insansın.
- It's meant a lot to train under you, sir.
- Sizin altïnïzda egitim almak serefti.
It's meant a lot to me.
Bana çok şey ifade etmiştir.
It meant, well, like on a Sunday, people would feel a lot better if they got out and took a walk or something, instead of just sitting around.
Pazar günleri insanlar oturmak yerine dışarı çıkıp, yürüyüş yaparsa kendilerini daha iyi hissederler demek istemişler.
That tour would have meant a lot of money to you, too, wouldn't it?
O turne sana da çok para kazandıracaktı, öyle değil mi?
That Kwak may have written the letter out of a whim, but it could have meant a lot of trouble for his family.
Kwak'ın mektubu geçici bir hevesle yazmış olabileceğini söyledi. Ancak bu ailesine sıkıntı verebilirmiş.
He really meant it. Thanks a lot. Notice the "a lot".
22 00 : 24 : 49 : 08 Ama sıradan bir teşekkür değil... 09 00 : 24 : 51 : 04 gerçekten teşekkür etti.
It meant a lot to him.
- Sonny.
I meant, it seemed like a lot of whiskey.
Yani, fazla viski koyuyorsun demek istemiştim.
It meant I worried a lot.
Ve ben çok endişeleniyordum.
And you know, it may sound a lot less exciting than doing the wild thing, but it actually meant a whole lot more.
Ve biliyorum kulağa sevişmek kadar iyi gelmiyor ama aslında çok daha fazla anlamı var.
it meant closing himself down a lot and becoming very inward, in order to find the killer who could carry out the task and terminate Kurtz.
bu, görevi yürütecek ve Kurtz'u öldürecek olan katili orataya çıkarması için iyice kendine kapanması ve iç dünyasına doğru bir yolculuk yapması anlamına geliyordu.
It really meant a lot to me - how much you cared.
Bana ilgi göstermen - benim için çok önemliydi.
Still, it would have meant a lot if the Emissary had been there.
Yine de Elçinin orada olması çok anlamlı olurdu.
It meant a lot to me.
- Benim için çok önemliydi.
It's meant a lot to me.
Benim için anlamı çok fazla.
It just meant a lot because you're really hot.
Anlamlıydı çünkü gerçekten çok seksisin.
It's really meant a lot to me.
Benim için çok önemliydi.
Look, I don't know if I ever thanked you for going last night, but it really meant a lot to me.
Bak, geçen gece bizimle geldiğin için teşekkür edip etmediğimi bilmiyorum ama benim için çok şey ifade ettiğini bilmelisin.
It really meant a lot to me.
Benim için anlamı büyüktü.
It really meant a lot that you were there.
Orada olman gerçekten çok şey ifade ediyordu.
It would have meant a lot to him.
O da sizi burada görmek isterdi.
it would've meant a lot to Dad.
Babam şimdi huzur içindedir.
I know you're not Zan, and I know it's kinda screwed to lay all this stuff on you, but this meant a lot to him.
Zan olmadığını biliyorum.. .. Ve biliyorum bütün bunları sana söylemem saçmalık.. Fakat bu ona çok şey ifade ediyordu.
Yeah, but it would've meant a lot to me.
Evet ama bu çok şeyi değiştirirdi.
It really meant a lot to him
bunun onun için anlamı büyüktü.
I give her a lot of credit,'cause that was hard for her to do, but she did it and she meant it.
Bunu yapması güçtü ama yaptı ve samimiydi.
Look, Carol. I know last night weren't brilliant, but it still meant a lot to me and it'll get better, it will.
Bak, Carol. dün gecenin çok parlak geçmediğini biliyorum, fakat benim için hala değerli ve daha iyi olacak, olacak.
People look up to you and you need to keep that in mind when you... I bet you run a lot, huh? It's not like I meant to hurt anyone.
Kimseyi kasten incitmedim.
It would've meant a lot to him to hear you say that.
Bunu dediğini duymak ona çok şey ifade ederdi.
IT MEANT A LOT TO ME
Onun gelinliğiyle evlenmek benim için çok önemli.
it meant nothing 51
a lot 1589
a lot has happened 22
a lot of people 80
a lot of things 80
a lot of work 19
a lot more 90
a lot of money 87
a lot better 53
a lot of times 55
a lot 1589
a lot has happened 22
a lot of people 80
a lot of things 80
a lot of work 19
a lot more 90
a lot of money 87
a lot better 53
a lot of times 55