Like i promised tradutor Turco
274 parallel translation
I'm giving you a break, like I promised.
Size bir fırsat sunuyorum, tıpkı söz verdiğim gibi.
Like I promised. Only, you should have heard them squawk.
Ciyaklarlarken duymalıydın onları.
You'll each have a share, like I promised.
Söz verdiğim gibi, hepinizin hissesi olacak.
I waited for you, just like I promised.
Ben aynı söz verdiğim gibi seni bekledim.
But I didn't tell them anything, like I promised.
Fakat söz verdiğim gibi onlara hiç bir şey söylemedim.
We're here, just like I promised.
İşte, söz verdiğimiz gibi geldik.
You should know, reverend. You and whoever is interested, that I intend to be in Saturday to take Evvie shopping like I promised.
Bilmelisiniz, Peder siz ve ilgilenen kim varsa cumartesi söz verdiğim gibi Evie'yi alışverişe götürmek niyetindeyim.
This is for you, like I promised.
Bu senin için, söz verdiğim gibi.
I've written you a letter, just like I promised.
Söz vermiş olduğum gibi sana bir mektup yazdım.
I got the stuff for you like I promised.
Söz verdiğim şeyi buldum.
Like I promised you, on a silver platter.
Söz verdiğim gibi, gümüş tepside.
On time like I promised you.
Söz verdiğim gibi, tam zamanında...
I brought the stationery like I promised.
Söz verdiğim gibi kırtasiye malzemelerini getirdim.
I took Victoria's novel to Englander like I promised. - And? - He hated it.
Çünkü bugün o kitapçıdaydım, ve siz bunu imzaladıktan hemen sonra, bu göz alıcı iri kıyım adamla konuştuğunu gördüm.
And we will go, just like I promised.
Gideceğiz, söz verdiğim gibi.
I'm sorry, again, I cannot send you my address like I promised to last year.
Geçen yıl söz vermiştim ama, adresimi yine gönderemediğim için üzgünüm.
But then she starts pretending like I promised her something.
Ama sonra ona birsey söz vermisim gibi davranir.
Just like I promised — Brought your horse back.
Söz verdiğim gibi atını tamir ettim.
Just like I promised.
Söz verdiğim gibi.
You and Louis, just like I promised.
Sen ve Louis, aynen söz verdiğim gibi.
Hey, just like I promised.
önceden söz vermiştim biliyorsun.
I don't know if you can hear me, but here they are, just like I promised.
İçerde misin bilmiyorum. Sana söz verdiğim gibi şeker getirdim.
The fuel is on its way like I promised.
Söz verdiğim gibi tanker yolda.
Like I promised.
Söz verdiğim gibi.
I got your bird just like I promised.
Söz verdiğim gibi kuşunu getirdim.
I didn't get the golden dragon, but I returned to New York, like I promised, got the kids off the streets.
Altın ejderhayı alamadım, ama söz verdiğim gibi New York'a döndüm. Çocukları sokaklardan uzaklaştırdım.
I'm going to make them pay just like I promised.
Söz verdiğim gibi bedelini ödeteceğim.
We'll make it, just like I promised.
Hadi. Bak her şey yolunda. Tam söz verdiğim gibi.
Punch and cookies, just like I promised.
Söz verdiğim üzere kurabiyeler.
Now that I sang you a song you have to tell a story like you promised.
Size şarkı söylediğime göre, siz de söz verdiğiniz gibi hikaye anlatın.
Well, I'd like that too, Doctor, but I just promised this gentleman he could give me a manicure.
Seve seve doktor, ama bu beyefendiye manikür yapması için söz verdim.
Deadwood City ain't no Chicago and the Golden Garter ain't no grand theater like this one but they want you mighty bad, and I promised them you'd come.
Deadwood City, Şikago'ya benzemez... ve Altın Jartiyer bunun kadar büyük bir tiyatro değildir... fakat onlar sizi mutlaka istiyorlar ve sizi götüreceğime söz verdim.
As a matter of fact, when it's time for me to go... and I may go just like that... I have promised my body to the Columbia Medical Center.
Aslına bakarsan öldüğüm zaman vücudumu Columbia Tıp Merkezi'ne vermeye söz verdim.
I'd like you to return the mask as you promised.
Maskemi geri vermeni istiyorum. Söz verdiğin gibi.
I'd like that, but I promised JP I'd do something for him, didn't I?
İsterdim ama JP'ye onun için bir şey yapma sözü verdim, değil mi?
I may have promised yesterday. But now I wonder if I'll like you. I'd like to make you happy...
Söz vermiş olabilirim ama şimdi merak ediyorum, ya senden hoşlanırsam... seni memnun etmek isteyebilirim ama...
The chairman promised to turn him over to the American Embassy by noon today, but I thought you would like to talk to him first.
Başkan, Amerikan konsolosluğuna bugün öğlene kadar teslim etme sözü verdi fakat önce onunla senin konuşmak isteyeceğini düşündüm.
I promised to tell you what it's like after death.
Ölümden sonrasının neye benzediğini sana anlatmaya söz vermiştim.
Well, I ought to. I spent the entire afternoon bumsening like mad with some ghastly old producer who promised to give me a contract.
Öyle olmak zorunda, tüm öğleden sonramı Bumsen yaparak geçirdim çılgınlar gibi yaşlı bir prodüktör, benimle kontrat yapacak.
Like you said, I promised you a fight.
Dediğin gibi, sana bir kavga sözü verdim.
Until, like Moses, I've returned to you the promised land of liberty our forefathers created.
Musa gibi, atalarımızın yarattığı vaat edilen özgürlük ülkesini size geri getirene dek.
I held you in my arms, Mohammed, muslim... and I promised her that you'd be treated like a little prince here. And why didn't they ever come back?
Seni kollarımda tutuyordum, Muhammed, Müslüman, ve sana burada bir prens gibi davranılacağı konusunda ona söz verdim.
Listen, I'll be home soon, just like Dr. Stewart promised.
Dinle, yakında evde olacağım, tıpkı Dr. Stewart'ın söz verdiği gibi.
I thought you promised not to talk like that.
Bu şekilde konuşmayacağına söz verdin sanıyordum.
( with Nina's voice ) I promised to say nothing..... but I can't talk like this from a person that can't hold his soul with the teeth!
Kusura bakma Giuditta, hiçbir şey söylemeyeceğime söz vermiştim ama benimle böyle konuşmasına daha fazla göz yumamam!
I just want to go to San Francisco, like you promised me.
Ben sadece San Francisco'ya gitmek istiyorum Senin söz verdiğin gibi.
When you were born I was promised to you and I like you, you're beautiful.
Doğduğunda, beni sana sözlemişler. Senden hoşlanıyorum, çok güzelsin.
Having feelings like that for my best friend's wife, and then later, after the accident I promised myself that I would never tell you how I felt.
En iyi arkadaşımın karısına, hisler beslemek, Ve dahası kazadan sonra... Hissettiklerimi sana söylemeyeceğime, kendime söz verdim.
The plain fact is that I promised the Lord I would never sin like this.
Açıkçası şu ki, ben Tanrı'ya asla böyle bir günah işlemeyeceğime söz verdim.
I went to make sure Mr. Sweeney held your job, like he promised.
Bay Sweeney'den seni işe alması için bir söz aldım.
What we don't like are your fruitless and damaging attempts to meddle in the investigation of this case which I have already promised you I would look into.
Hoşumuza gitmeyen şey senin bu davanın araştırmasına sarsakça maydanoz olmanla .. tamir edilmez ve verilmesi gereken zor kararlar almamıza sebep olman. -... ki sana söz verdiği,
like i said 2538
like i told you 172
like i care 29
like it or not 353
like it was yesterday 28
like it never happened 30
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
like in the movies 43
like i told you 172
like i care 29
like it or not 353
like it was yesterday 28
like it never happened 30
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
like in the movies 43