English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Little mouse

Little mouse tradutor Turco

334 parallel translation
H Weave A Speedy Little Mouse.
Henry, hızlı ve küçük bir faremiz var.
As quiet as a little mouse.
Küçük bir fare kadar sessiz.
And where is the little mouse now?
Peki bu küçük fare şimdi nerede?
A little mouse didn't come and nibble you?
Minik bir fare gelip kemirmedi seni, değil mi?
The little mouse shall lead us!
- Hah, küçük fare bize yol gösterecekmiş!
Does the little mouse fear aged camel drivers and slave girls?
- Küçük fare, yaşlı deve sürücülerinden ve esir kızlardan mı korkuyor?
The 36th day, bored of playing with my little mouse, and having caught all the flies, counted all the cockroaches...
36'ncı gün, minik faremle oynamaktan, bütün sinekleri saymaktan ve tüm hamamböceklerini saymaktan sıkılmıştım ki...
Such a little mouse!
Küçük fare!
- There's a beautiful little mouse.
- Güzel bir fare var.
Like a little mouse.
Tıpkı bir fare gibi.
A little mouse of a man comes in here and tries to tell us that he killed the two worst hoodlums in town with an elephant gun.
Bir adamın küçük faresi buraya gelip, bize bir fil tüfeğiyle kentteki en azılı iki gangsteri öldürdüğünü söylemeğe çalışıyor.
He's just a scared little mouse, that's all.
Sadece küçük bir fare gibi korkmuş, hepsi bu.
Little mouse, it's on the house!
Karga karga gak dedi, Çık şu dala bak dedi.
Algernon is a smart little mouse.
Algernon akıllı, küçük bir fare.
This little mouse is a blessing in disguise.
Bu küçük fare, kutsal bir nimet.
Monty, why don't we give Charly... one of your bones, to give to the little mouse?
Monty, neden Charly'ye küçük faresine vermesi için senin kemiklerinden birini vermiyoruz?
"Run down and get me a box of little mouse beds, honey bug."
"Çarşıya gidip bana bir kutu küçük fare yatağı al tatlım" derdi.
The little mouse in his red coveralls, and his little hole in the wall... with a lot of little mousy furniture.
Kırmızı tulum giymiş küçük fare, duvardaki küçük delik... bütün o küçük fare mobilyaları.
Any little rat's nest in New York... any little mouse hole, any little rat hole... even on 10th Avenue, I would like better.
New York'ta küçük bir fare deliği herhangi bir delik, herhangi bir fare deliği hatta 10. Cadde'de bile olsa daha çok severdim.
Frightened little mouse.
Korkak küçük fare.
There you are, little Mouse.
Demek buradasın küçük Fare.
EXCEPT THE EXPLOSION LEFT LITTLE MOUSE PARTS ALL OVER THE PLACE.
Patlayıp etrafa fare parçaları fırlatması dışında.
I'm like a little mouse, I know every hole here.
Sıçan gibiyimdir, buradaki bütün delikleri bilirim.
My little mouse.
Benim küçük farem.
Why are you so afraid of a little mouse, anyway?
Neden ufacık bir fareden korkarsın anlamam.
* Where's the little Mouse girl? *
* Küçük fare kızı nerede?
I mean, what harm can one little mouse do?
Küçücük bir fare ne zarar verebilir ki?
The little mouse don't want any trouble.
Küçük sıçan sorun çıkarmak istemiyormuş!
I sat on his lap and he made a little mouse out of a handkerchief for me.
Kucağına oturdum ve benim için mendilden küçük bir fare yaptı.
If you staple that little mouse, I'll call the Humane Society. I'm not kidding.
O fareyi zımbalarsan İnsanlık Kurumunu ararım.
They were like little mouse ears. Kind of sweet-looking.
Küçük fare kulaklarını andırıyorlar.
What is it, little mouse?
Ne var küçük farecik?
Ernie, I-it's just a little mouse.
Ernie, küçücük bir fare.
Scared little mouse scurrying across my garden and through my front door.
Korkmuş küçük bir fareydin. Bahçemin içinden geçip ön kapıma doğru geliyordun.
A beach with palm trees, it said, "How's my little mouse doing?"
Üstünde palmiye ağaçlarının olduğu bir plaj resmi vardı. Küçük farem neler yapıyor diyordu.
You're beautiful, little mouse.
Çok güzel bir faresin.
It's just a little mouse, dumb merde.
Sadece küçük bir fare, ahmak herif.
After scouring the country for food, the Little Fellow had to admit he had seen nothing, not even a field mouse.
Yemek bulmak için çevreyi tarayan Little Fellow, hiçbir şey bulamamıştı, tarla faresi dahi yoktu.
He's really a dear little boy, and quiet as a mouse.
Ufaklığı gerçekten çok severiz ve bir fare kadar sessizdir.
Your face is dirty, little mouse.
Yüzün kirlenmiş küçük fare.
I'll listen, quiet as a little old mouse.
Ben hiç ses çıkarmadan dinlerim.
A big fat louse on a little gray mouse!
Küçük beyaz bir solucan, peşinde büyük şişko yılan!
They kept trying to break it but to no avail. A mouse ran by and wagged her little tail ; the egg rolled, fell down and broke.
Yaşlı kadın da uğraştı ancak o da başaramadı.
We have some film taken at one of the notorious weekend mouse parties where these disgusting little perverts meet.
Bu iğrenç sapıkların buluştuğu şu ünlü hafta sonu fare partilerinden birinde çekilmiş bir filmimiz var.
Why don't you bring a nice juicy mouse for little Salome here?
Buradaki küçük Salome için iyi, dolgun bir fare getirmiyorsun?
See, if you don't want them to trace it back you've gotta punch in to some little rinky-dink outfit that has a little Mickey Mouse computer...
İzinizi bulmalarını istemiyorsanız........ basit bir bilgisayarı olan dandik bir........ şirketten girmelisiniz.
No problem, it's just a little cat and mouse.
Sorun değil, birazcık kedi fare oynayacağız.
Kids, I am sorry to make such a big fuss over such a little thing like a mouse, but you know, there are just some things from childhood you just can't forget.
Çocuklar, ufacık bir fare için bu kadar yaygara yaptığım için özür dilerim. Ama biliyorsunuz çocukluktan kalma bazı şeyleri insan unutamıyor.
But I knew... even though... I was just... a little nobody... just a little brown mouse... I always knew inside... once yougot to know me... we'd be together forever.
Ama biliyordum ki buna rağmen ben sadece bir hiç olsam da sadece küçük bir sıçan olsam da içimde daima biliyordum ki beni bir kere tanısan sonsuza dek birlikte olacağımızı.
I'm gonna strangle that little granite mouse... if it's the last thing I do, with my bare hands!
Bu küçük granit fareyi boğacağım,.. ... ellerimle yapacağım son şey olsa bile.
What is the name of that little mouse?
O küçük farenin adı nedir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]