English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ M ] / Make a left

Make a left tradutor Turco

540 parallel translation
And they were going down Broadway and they had to make a left and another left to go uptown.
Üçü Broadway'e doğru gidiyormuş ve oraya varmak için... iki sol dönüş yapmaları gerekiyormuş.
I have to make a left turn ".
Sola dönmem gerek ".
You go down here... make a left.
Aşağı in... sola dön.
Make a left here.
Buradan sola dönün.
The code of the West Make a left turn from sin
Batı'nın raconu budur Günahtan uzaklaş
Make a left.
Sola dön.
Go up this street, make a left and straight up the hill.
Bu caddeden yukarı doğru yürü, sola dön ve doğru tepeye.
The stunt cars are up in the backlot. Go up this street, make a left and straight up the hill.
Dublör parkına çek bu yolu izle, sola dön, tepeye çık.
Two miles north of the small grocery store in Topanga Canyon, make a left.
Topanga Canyon'da küçük bakkal dükkanının iki mil kuzeyi, sola sap.
Make a left when you can.
Uygun bir yerden sola dön.
Make a left here.
Buradan sola dön.
About 20 miles east, and make a left turn.
32 km ötede, sola dön.
- Then I make a left for two days.
- Sonra iki gün sola gidiyorum.
" Make a left turn, Daddy.
"Sola dön baba."
Say, Bandit, if you make a left turn on this next dirt road... then your ass is gonna be grass, and I'm gonna mow it.
Haydut, şu yoldan sola dönersen, kıçın çimenlik gibi olacak ve ben de onu biçeceğim.
- Make a left.
- Sol yap..
Make a left here.
Ayrılalım buradan hadi.
Just keep going straight ahead and then make a left under the bridge.
Dümdüz git ve köprünün altından sola dön.
Make a left.
Soldan git.
You don't make a left from the right lane.
Sağ şeritten sol şeride dönülmez.
- Make a left.
- Şimdi yolun solundan.
Make a left at the next corner.
Sonraki köşeden sola dön.
YOU GO RIGHT THROUGH MILLIE'S RESTAURANT AND MAKE A LEFT TURN.
Millie'nin restaurantından düz git, sola dön.
You left me without a word purely because I indulged in a womans trick to make you... jealous.
Sırf seni kıskandırmak için kadınsı bir oyun oynamaya kalkıştığım için.
To degrade men and women to the level of beasts, and then turn them loose without even a - without even a chance to make good... is neither good justice, good morals or even good business... because there's nothing left for these fellows to do but commit further crimes in order to live.
İnsanları, canavarların seviyesine düşürmek, onlara tekrardan düzelmeleri için bir fırsat vermemek ne adalettir, ne de doğru bir davranıştır çünkü bu kişilere, ileride yaşamak için, suç işlemekten başka birşey bırakmaz.
Get out of what? The lady Saskia Van Uylenburgh... Left her fortune to her beloved Rembrandt Van Rijn... with the proviso that in the event of his remarriage... he must make over 1 / 2 of the fortune... to her son Titus.
Bayan Saskia van Ulyenburgh, kocasının yeniden evlenmesi durumunda, yarısının oğlu Titus'a devredilmesi koşuluyla servetini sevgili kocası Rembrandt van Rijn'a bırakmıştı.
- Make a chain, gang. George saved his brother's life that day, but he caught a bad cold which infected his left ear.
O gün George kardeşinin hayatını kurtardı, ancak sol kulağını etkileyen bir hastalığa yakalandı.
Look... instead of using the money we have left to go home, couldn't we make a fresh start here?
Bak...
You've got six months left to live on it, to make it what Miles calls legal.
Orayı boşaltmak için altı ay vaktin kaldı. Miles'a göre bu tamamen,... yasal.
We're gonna make a stand right here and fight until there's not a man of us left.
Dayanmaya çalışacağız ve son adamımız ölünceye kadar savaşacağız.
Make the left side tight and add a fluffy wave on this side.
Sol tarafı sıkı tutar, sağ tarafta da kabarık bir dalga bırakırız.
They're going to make a cast of the hollow place that has been left in the lava by a human body!
Bir insan bedeninin lavlarda bıraktığı boşluğun kalıbını çıkaracaklar.
Soon the jackals and the vultures, will make a poor meal of what is left of me.
Birazdan çakallar ve akbabalar, benden kalanlarla kötü bir kahvaltı yapacak.
Perhaps you'd prefer to be left alone for a moment to make your choice.
Kararınızı vermeniz için sizi bir süre yalnız bırakayım.
If you've got any tender spots left by the time you finally make it, being a have can be rugged too, can't it?
Sonunda başardığın sıralarda yumuşak noktaların kaldıysa, varlıklı olmak da çetin olabilir, değil mi?
Soon there'll be more and more and one day this face will begin to decay and there'll be nothing left to make a man grovel, to make him want to...
Zamanla o çizgiler çoğalacak ve bir gün yüzün çökmeye başlayacak. Ve bir erkeği kandıracak, onda istek uyandıracak bir şey kalmayacak.
Why don't you make out a shopping list and I'll see what's left at the market?
Neden bana bir alışveriş listesi hazırlamıyorsunuz, efendim? Çarşıdan neler alabileceğimi görelim.
Before we left the old land, I made a vow, that if we arrived here safely, I would make lxchel my queen.
Eski ülkemizi terk etmeden önce, eğer buraya sağ salim ulaşırsak Ixchel'in kraliçem olacağına dair yemin etmiştim.
He left a note on the cliff top to make it look as if it was suicide, but it wasn't.
İntihar süsü vermek için kayalıkların başına bir not bıraktı, ama intihar etmedi.
I'm asking you to make them realize that over a thousand Cheyenne were brought here and only 286 are left alive.
Neden buraya getirilen yaklasık 1000 tane Cheyenne'den sadece 286 tanesinin hayatta kaldığını onlara izah etmenizi rica ediyorum.
As we make a right-hand turn, look to your left.
Biz sağa dönerken, sol tarafa bir bakın.
He took the jewels to make it look like a robbery, but left the 300,000 liras behind.
Hırsızlık süsü vermek için mücevherleri almış, ama 300.000 lirayı bırakmış.
"Make a detailed copy of spire as indicated in the lower left-hand corner."
"Sol alt köşede belirtildiği gibi kubbenin detaylı bir kopyasını çıkarın."
I think you better make a right up here and then a sharp left.
Orda ilerde, önce bir sağ sonra da keskin bir sol yapsan iyi olur diyorum.
I think the reason why Mommy left was because for a long time I kept trying to make her be a certain kind of person.
Annen gitti, çünkü sanırım uzun zamandır onu belli bir kişi olmaya zorluyordum.
I know I make a lot of jokes about Vera, but... the truth is if that woman ever packed her bags and left me, I don't know what I'd do... first.
Vera ile ilgili bir sürü şaka yaparım ama doğrusu çantasını toplayıp beni terk etse ne yaparım bilmiyorum, kutlamak için.
His wife left for a younger woman, he couldn't make love.
Karısı onu, başka kadın için terk etti, sevişemiyordu.
It's such a pity, Lamia, that you left us. You could make a great career in "GENETIX".
Bizi terketmen çok yazık oldu, Lamia "GENETIX" te harika bir kariyerin olabilirdi.
- Far right lane, make a sharp left.
- Sağ şeride geç hızlı bir şekilde sol'a dönüş yap.
When they circumcised me, Mrs. Petrovic, there was enough skin left to make you a coat.
Beni sünnet ettiklerinde, Bayan Petroviç artan deriden size bir manto çıkardı.
But be that as it may, those of us who did make it have an obligation to build again, to teach to others what we know, and to try with what's left of our lives to find a goodness, and meaning, to this life.
Ama ne olursa olsun, hayatta kalanlara düşen görevler var. Yeniden kurmak, bildiklerimizi başkalarına öğretmek ve yaşamak için kalan ömrümüzde bu yaşamda bir erdem, bir anlam bulmaya çalışmak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]