Mostly me tradutor Turco
360 parallel translation
It was mostly me, Captain Butler. Only Miss Scarlett, she helped me a little. But I don't expect no doctor could have done no better.
Çoğunu ben yaptım Yüzbaşı Butler, Bayan Scarlett sadece biraz yardımcı oldu, ama hiç bir doktor daha iyisini yapamazdı!
No. Mostly me.
Çoklukla bende.
Mostly me
Çoğunlukla ben.
- Yes, mostly me.
- Evet. Çoğunlukla ben.
So, it's been mostly me and Sam. And Dad and Third Special Forces.
Böylece ailem çoğunlukla ben, Sam, babam ve 3'üncü Özel Kuvvetler oldu.
- Mostly me?
- Büyük oranda mı?
Mostly he liked to hang out with me.
Genelde benimle birlikte takılırdı.
Mostly of life becoming too real for me, I suppose.
Hayatın benim için, aşırı derecede gerçek olmasından sanırım.
Made it with me own hands out of bamboo and goatskins, mostly.
Bunu kendi ellerimle yaptım, bambu ve keçi derisi kullanarak.
- At me mostly.
- Daha çok bana.
Me and other men that are mostly dead now.
Ben ve şu anda bir çoğu ölü olan ötekileri.
It was mostly Curt and me.
En çok Curt ve ben.
Mostly keeps me awake. Also, I'm not forgetting... that impressive research you've done for the Classic Crime Club.
Klasik Suç Kulübü hakkındaki yazdığınız etkileyici araştırmanız hâlâ aklımda.
For example, although I know basically women consist mostly of water, with a few pinches of salt, metals thrown in, you have a very unsaltlike and nonmetallic effect on me.
Örneğin kadınların çoğunlukla içine biraz tuz ve metal katılmış sudan oluştuğunu bilmeme rağmen üzerimde tuzsuz ve ametallik bir etkin var.
My duties keep me mostly undercover.
Görevim gereği genelde içeride çalışırım.
Looks to me like we'll be mostly walking when we leave.
Çoğunlukla yayan gidecekmişiz gibi geliyor.
Mostly, I'm offering me.
En çok da kendimi sunuyorum.
Azem helped me mostly.
Âzem kardeş en büyük yardımcım oldu.
Mostly poor white people like me.
Çoğu benim gibi fakir beyazlar.
But they mostly call me Momo.
Ama bana Momo derler.
He's part of it, but mostly it's you and me.
O, bir parçası ama çoğu sen ve benle ilgili.
You would think me mostly idle, I'm afraid.
Korkarım, benim boş gezen biri olduğumu düşünürsünüz.
But mostly, my friends don't call me 'Cause i don't have a phone.
Aslında daha çok çağıramazlar çünkü telefonum yok.
For me, it's mostly at night when I believe in God.
Ben özellikle geceleri Tanrıya inanırım.
Mostly the men I lead, that'd just be me, sir.
Önderlik ettiğim adamlar sadece ben oluyorum efendim.
They ´ re people that cared about me, mostly, I guess, but I didn ´ t...
Bu insanlar çoğunlukla, beni önemseyen insanlardır. Ama ben yapamam...
My staff tells me it's mostly been drug pushers.
- Şunu bunu. Yardımcılarım, çoğunlukla uyuşturucu satıcıları diyorlar.
- Mostly to me.
- Çoğunlukla bana.
Mostly because the suspense is too much for me.
Harcamalar bana çok fazla geldi.
There was a lot of yelling, mostly by me.
Bagirtilarla gecti, genelde ben bagirdim.
But mostly, I'll miss how lucky you make me feel each and every morning.
Ama en çok da, bana her sabah kendimi ne kadar şanslı hissettirişini.
Since it was just me and Mama and we had all these empty rooms, Mama decided to let those rooms out, mostly to people passing through, like from Mobile, Montgomery, places like that.
Ev annem ve bana ait olduğu ve odalarımız boş olduğu için annem odaları, buradan geçenlere kiralamaya karar verdi,
To you, to Jimmy, but mostly to me.
Sana, Jimmy'e ama en çok da bana.
Starfleet let me out about three years ago because I agreed to do some work for them... mostly having to do with Bajor.
Yıldız Filosu üç yıl önce çıkmama izin verdi çünkü onlar için çalışmayı kabul ettim çoğunlukla Bajor üzerine.
I can remember... her face smiling down at me and I can remember the sound of her voice and her scent but, mostly, I remember Nana who raised me after my mother died.
Bana gülümseyen yüzünü hatırlıyorum sesini de hatırlıyorum ve kokusunu. Ama çoğunlukla annemin ölümünden sonra beni büyüten ninemi hatırlıyorum.
Mostly at himself, though sometimes he'd turn it on Luke and me.
Bazen kendi kendine kızardı, bazen de Luke ve bana sataşırdı.
Mostly it just makes me afraid.
Daha çok, korkutuyor.
They're mostly blues, but hearing a sailor sing gave me the idea.
Genelde blues tarzı... Ama bir gün denizcinin birinin söylediğini şarkıyı duydum ve aklıma bu fikir geldi.
Looks like mostly women and young people to me.
Cogu ya kadin ya genc.
They started visiting the inn, questioning prominent citizens, mostly about me, some flinched, suspecting secret deals, injustices, and suddenly the need to engage a surveyor was swept under the rug.
Frieda! Ah, Kadastrocu Bey... rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama kendimi iyi hissetmiyorum. Ateşim var galiba.
Mostly just trinkets given to me by villagers for saving their lives.
Hayatlarını kurtardığım için köylüler tarafından bana verilen, çoğunlukla sadece değersiz süs eşyaları.
Mostly when his asthma kicks up, he'll call me.
Genelde astımı azdığı zaman beni arardı.
It mostly surprised me that I had transported it myself, without knowing.
En ilginç yanı da ; bilmeden, kendi uçağımla onu taşımış olmamdı.
Mostly with women I didn't really like... a-and probably didn't really like me.
Üstelik de hoşlanmadığım kadınlarla. ... ve sanırım muhtemelen onlar da benden hoşlanmadı.
In part yes, but mostly for me.
Birazcık onun yüzünden ama daha çok benim için.
- Mostly, but, uh..... Willow won't even talk to me.
Çoğunlukla. Ama Willow benimle konuşmuyor bile.
Cheese mostly, but when I told him my kids needed new wheels, he pulled some strings and got me this one.
Genelde peynir söylerim, ama bu sefer benim çocukların yeni bir arabaya ihtiyacı olduğunu söyledim. Biraz uğraştı ve bana bunu getirtti.
No. Hmm, mostly he let me talk.
- Genelde ben konuştum.
Mostly cos I think the world's out to screw me, so I'm more owed than owing.
Dünyadaki her şeyin beni alt etmek için olduğunu sandığım için genelde ben başkalarına borçlu oluyorum.
The Chicago Gazette is sending over a reporter today. Mostly to do a puff piece on me.
Chicago Gazette hakkımda övgü dolu yazı yazacakmış, birini gönderiyorlar.
- Yeah, I, uh... I work mostly at home which is great for Laura because she gets me all to herself.
Evet, ben çoğunlukla evde çalışırım ki bu Laura için güzel bir şey, çünkü beni tamamıyla kendine saklayabiliyor.