Of all tradutor Turco
208,708 parallel translation
- [Rago] We changed to a fixed lens, and it allowed us to get rid of all of the focus issues that we had.
- Sabit bir lense geçtik, bu da odak konusundaki bütün sorunlarımızı aşmamıza yardım etti.
And you can't blame them for it. It's just... almost typical of all of humanity. I mean, it's...
Onları bu yüzden suçlayamazsınız.
Or can we just sort of live in the ashes of all of that?
Yoksa bunların külleri içinde yaşayabilir miyiz?
What did Russia have to do with the hiding blood passports of all the athletes?
Sporcuların kan pasaportlarının saklanmasında Rusya'nın rolü neydi?
That has the potential of affecting the credibility of all sport and, therefore, the continued viability of all sport.
Bunun tüm sporların güvenilirliğini, dolayısıyla sürdürülebilirliğini etkileme olasılığı var.
About, first of all, my boss, Minister Mutko.
Öncelikle patronum Bakan Mutko hakkında.
First of all, we don't know whether that's... what the bureau's interested in at this point.
Öncelikle, FBI'ın ilgilendiği konunun bu olup olmadığından emin değiliz.
Throughout the day, our KGB officer brought the clean urines of all our athletes selected for testing to our secret operational room in the laboratory.
Gün boyunca KGB memurumuz test için seçilen tüm atletlerimizin temiz idrarlarını laboratuvardaki gizli operasyon odamıza getirirdi.
What do you want to come of all this?
Bununla nereye varmaya çalışıyorsun?
I was able to corroborate that because of all the scientific and forensic information.
Bilimsel ve adli bilgilere dayanarak bunu teyit etmeyi başardım.
A holographic simulation of all of Earth's history and every person alive on the surface.
Tüm dünyanın tarihi ve üzerinde yaşayanlarının dahil olduğu holografik bir simülasyon.
Their culture, their way of life, their economies are all reliant on healthy coral reefs.
Kültürleri, yaşam şekilleri, ekonomileri, sağlıklı mercan resiflerine dayanır.
All of these are out of focus.
Bunların hepsi bulanık.
All this footage is out of focus.
Bu görüntülerin hepsi bulanık.
And when Hurricane Winston happened, all of that changed.
Winston kasırgası başladığında, her şey değişti.
It's all of this to the north of New Caledonia and below and even these splotch areas are at Level 2.
Bunlar kuzeyde Yeni Kaledonya'ya kadar gidiyor, hatta aşağısı, bu bölüm de ikinci seviyede.
And so, for five years, I grew coral, used all of your work to teach myself as much of coral taxonomy
Beş yıl boyunca, mercan büyüttüm. Kendime elimden geldiğince mercan taksonomisi öğretmek için
So, over the last two years, we've been amassing a huge amount of bleaching imagery from all over the world.
Son iki yılda, dünyanın dört bir yanından çok fazla beyazlama görüntüsü toparladık.
This is inevitable, this great transformation, and that's what makes me so optimistic is... all we gotta do is give it a bit of a shove.
Bu büyük değişim kaçınılmaz ve beni bu kadar iyimser yapan da bu. Tek yapmamız gereken, biraz ittirmek.
In competition, out of competition, at home, at a race, Seven in the morning, seven at night, whatever, and they're all clean.
Müsabaka içinde ve dışında, evde, yarışta, sabah yedide, akşam yedide.
I'm getting kind of bruises all over my legs.
Bacaklarım mosmor oldu.
Grigory, the Moscow scientist I was showing you, who did all the testing for Sochi, who's now at the center of this big Russian doping scandal.
Soçi'nin testlerini yapan sana gösterdiğim Moskovalı bilim insanı Grigory, şu anda büyük bir Rus doping skandalının merkezinde. SPOR FİZYOLOĞU
All sort of bullshit.
Saçma sapan şeyler.
Our conclusion was that all of this could not have happened, and continue to happen, without the knowledge of and either actual or implied consent of the state authorities.
Bunların devlet yetkililerinin doğrudan veya dolaylı onayı olmaksızın gerçekleşmiş ve devam etmiş olamayacağı sonucuna vardık.
We will banish all those who have a suspicious reputation from the leadership of Russian athletics.
İsmine şüphe karışmış olan herkesi Rusya atletizm yönetiminden uzaklaştıracağız.
And all of the officials are essentially rejecting the idea that there's still a major problem.
Tüm yetkililer hâlâ büyük bir sorun olduğu fikrini tamamen reddediyor.
All operating under a level of security typically used by financial institutions.
Genellikle finansal kurumlarda kullanılan bir güvenlik düzeyinde işliyor.
There were older questions regarding Rodchenkov's mental health in all this, as four years ago, after a failed suicide attempt, he was placed into a mental institution, the diagnosis described as the first stages of schizophrenia.
Tabii bu, Rodçenkov'un akıl sağlığına dair eski soruları gündeme getiriyor çünkü dört yıl önce başarısız bir intihar girişiminin ardından akıl hastanesine yatırılarak kendisine birinci evre şizofreni teşhisi konmuştu.
He left his wife behind, he left his children behind, he left all of his belongings behind, all of his financial security behind.
Eşini, çocuklarını, malını mülkünü, tüm maddi güvencelerini geride bıraktı.
You see, all of his claims against the government, he did himself.
Hükûmete karşı öne sürdüğü tüm iddialar, kendisi tarafından yapılmıştır.
So the swapping, the destruction of samples, this was all just a farce?
Yani numunelerin takas edilmesi, yok edilmesi, hepsi yalan mı?
RUSADA, that's the anti-doping agency in Russia, and the former director of the Moscow testing laboratory were all involved in this operation with the active participation and assistance of the Russian Federal Security Service, formerly known as the KGB.
Rusya'nın dopingle mücadele ajansı RUSADA ve Moskova test laboratuvarının eski başkanı, eskiden KGB olarak bilinen Rus Federal Güvenlik Servisi'nin aktif katılımı ve yardımıyla hep birlikte bu operasyonda yer almıştır.
Let me do all of the work.
Bana bırak.
Grigory, I was worrying all day, and on top of that, trying to reach you.
Grigory, bütün gün seni merak ettim, sana ulaşmaya da çalıştım.
They have been instrumental in all the advances of culture and technology.
Kültürel ve teknolojik tüm gelişmelerin oluşmasında kilit bir rol oynamışlardır.
All anyone's seen of the Doctor in the last six months
Son altı ayda Doktor'la ilgili gördüğümüz tek şey...
Well, at this point, all that was left of the bloodline was a wee girl, and I just pushed her into a volcano.
Bir noktadan sonra neslinde tek kalan kişi sidikli bir kızdı, ben de onu bir volkandan aşağı ittim.
I asked the Monks for help and started all of this, so I have to be the one to finish it.
Keşişlerden yardım talep edip bunlara sebep olan benim. O yüzden bitiren kişi de ben olmalıyım.
They're my favorite bird, but all four types of Antarctic penguins are good.
Onlar en sevdiğim kuşlar ama dört Antarktik penguen türü de güzel.
Spend time together, just the two of us, you know, get back to where we were before all of this.
Baş başa biraz vakit geçirmeliyiz. Eski hâlimize dönmeliyiz.
But there's 428 of them, we can't watch them all.
Ama 428 tane var, hepsini birden izleyemeyiz.
All of us together in one place?
Hepimiz bir yerde mi kalacaktık?
What most of you don't know is that for the better part of two years, most of our support staff and all of our soldiers have been zombies.
Son iki yıl için çoğunuzun bilmediği şey ise çalışanlarımızın ve askerlerimizin çoğunun zombi olmasıdır.
I wish I had the luxury of hoping we could all just get along.
Keşke hepimizin anlaşabileceğini umut etme lüksüm olsaydı.
With over a billion intelligent species active in this galaxy alone, it is an evergreater challenge to know how to kill all of them.
Uzun zaman önce... Kâinatta bir milyarı aşkın akıl sahibi tür olduğu düşünüldüğünde her birini nasıl öldüreceğimizi bilmek daha da meşakkatli bir hâl alıyor.
And all copies of their translation disappeared shortly after their mass suicide.
Dil onlarla birlikte can verdi. Toplu intiharlarının akabinde tercümelerinin bütün nüshaları kayboldu.
- Confirmed suicides? All of them?
- Hepsinin intihar olduğu kesin mi?
I'm just not quite used to... all of this.
Sadece tüm bunlara pek alışık değilim.
And if all the simulated people are part of the same computer program, then, they'll all generate the same string.
Simülasyonda yer alan tüm insanlar aynı bilgisayar programının parçası olduğundan hepsi aynı sayı dizisini üretecektir.
For all of us.
Hepimiz için.
- What, all two of'em?
- Ne yani, iki tanesine karşı mı?
of all people 402
of all days 33
of all things 75
of all places 76
of all the 23
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
of all days 33
of all things 75
of all places 76
of all the 23
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
alligator 57
ally mcbeal 31
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
ally mcbeal 31
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461