Out of breath tradutor Turco
471 parallel translation
I'm out of breath.
Nefes nefese kaldım.
Oh! You're out of breath.
Nefes nefese kalmışsın.
I'm all out of breath.
Bütün nefesim tükendi.
You'll only get yourself out of breath.
Bu şekilde sadece nefesini boşa tüketmiş olursun.
So if I'm somewhat out of breath you'll forgive an old woman.
Şu nefes nefes kalmış yaşlı kadını affedersin öyleyse. Yaşlı mı?
Since he doesn't smoke, he's never out of breath.
Sigara da içmediği için, nefesi kolay kesilmez.
I'm out of breath.
Nefessiz kaldım.
I'm all out of breath.
Soluğum kesiliyor.
Marshal, you're out of breath.
- Komutan sen nefes darlığın var.
The clothes were dirty, you were perspiring, out of breath, agitated.
Giysileriniz kirliydi, terliyordunuz, nefessizdiniz ve heyecanlıydınız.
Now I'm out of breath.
Nefes nefese kaldım.
Out of breath?
Nefes nefese?
No sense in spoiling it all because the old fool's out of breath.
İhtiyarın nefesi kesildi diye israf etmenin anlamı yok.
God, I run like crazy... I'm all out of breath.
Ulan deli gibi koşmaktan nefesim tıkandı be!
I'm out of breath.
Beklemekten artık nefesim tükendi.
Now I'm running out of breath.
Artık nefesim tükendi.
You and I will know you're out of breath, but she'll think it's very sexy, you see?
İkimiz de nefessiz kaldığınızı bileceğiz, ama kıza çok seksi gelecek bu, oldu mu?
You'll have me out of breath!
Dur! Nefesimi keseceksin!
OH, AT LEAST GO IN OUT OF BREATH, TO SHOW YOU MADE AN EFFORT.
Oh, en azından nefes nefese içeri gir de, bir efor harcadığını göster.
Watch that Giro-rider being out of breath...
Giro yarışçısına bak, nefesi tükenmiş.
I'm out of breath.
Nefes nefeseyim.
- Yes... Oh, a little bit out of breath.
- Evet, biraz nefessiz kaldım.
- Out of breath, doctor?
- Nefesin mi kesildi, doktor?
I am out of breath.
Nefesim kesildi.
I'm all out of breath.
Nefessiz kaldım da.
I'll be all right. I'm a little out of breath.
İyi olacağım, Sadece nefesim kesildi.
I'm out of breath!
Nefes nefese kaldım!
and they feed you as well, so much it leaves you out of breath.
Hem sizi doyuruyorlar da, Tıka basa doluncaya dek.
You let him bound down the stairs, run down the street, leap onto the moving bus, arrive on time, out of breath but triumphant, at the doors in the hall.
Merdivenlerden zıplayarak inmesine caddede koşmasına hareket halindeki otobüse atlamasına nefes nefese ama muzaffer bir şekilde sınava yetişmesine izin veriyorsun.
I'm out of breath.
Nefesim kesildi.
I run out of breath.
Nefesim tükendi.
He created creatures out of clay and blew his breath into them and they came to life.
Kullarını topraktan yaratmış ve nefesini üfleyerek onlara can vermiş.
Feeling the rope around my throat, choking the very breath oflife out of me?
Boynunun etrafında ipi hissederek, nefes alamayarak boğuldum.
We're going out, you and I, for a breath of fresh air.
Sen ve ben dışarı çıkacağız, biraz hava almak için.
But, it'll knock the breath out of them for a while.
Ama bir süre onları nefessiz bırakacaktır.
It's so nice out, I thought I'd get a breath of air before I went to bed.
Dışarısı çok güzel, yatmadan önce biraz hava alırım diye düşündüm.
Look here, young lady... if you want to talk me out of Windward House, save your breath.
Bakın küçük hanım, beni Windward Konağını almaktan vazgeçirmeye çalışıyorsanız nefesinizi boşa harcamayın.
If you crush the life out of me, I'll kiss you with my dying breath.
Beni öldürsen de son nefesimde seni öperim.
Helen must have slipped out for a breath of air.
Helen bir parça hava almak için dışarı çıkmış olmalı.
So I can wind up with a breath like a winery. Spend my life picking up butts out of the gutter.
Şarap evi gibi kokan bir nefesim olsun ve hayatımı çöplükten izmarit toplayarak geçireyim diye.
- I stepped out for a breath of air.
- Ben burada çalışıyorum. - Biraz hava almaya çıktım.
I'm going out for a breath of air. Feel my forehead.
Biraz taze hava alacağım.
When I was a boy, Son, there was always two kinds of girls. Us boys, we'd never even mention them in the same breath but every now and then one of us boys would sneak off with a girl and we'd get a little steam out of our system.
Erkeklerle aramızda bundan söz etmezdik ama herkes bazı kızlarla sadece yatılacağını bilirdi.
Strong enough to choke the breath out of a woman... and sling her to the floor?
Ve bir kadının boğazını sıkıp onu yere fırlatacak... kadar güçlüsün, değil mi?
You just knocked the breath out of me.
Sadece biraz şok oldum.
Otherwise I'll hold my breath till the life goes out of my body!
Aksi halde nefessiz kalıp, ölünceye kadar nefesimi tutarım!
United Airlines flight 16 nonstop to New York now departing Gate 75. All aboard, please. I'm out of breath.
Soluğum kesildi...
- I went out for a breath of fresh air.
- Dışarı, temiz hava almaya çıktım.
I'm going out for a breath of air.
Biraz hava almaya çıkıyorum.
You know, sir, scarcely was the breath out Of the good captain's body then Monsieur
- Kaptan son nefesini güçbela verdi
So then Denherder and Charlie sat there tryin'to catch their breath and figure out how to tell Charlie's wife what happened to her freezer full of meat.
Denherder ve Charlie soluk soluğa oturup koca et parçasına ne olduğunu Charlie'nin karısına nasıl anlatacaklarını düşünmüşler.
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299