Part of me tradutor Turco
4,389 parallel translation
Once I lost my mom, a part of me just shut off.
Annemi kaybettiğimde bir parçam kapandı.
Then I left a part of me in your heart that had been destroyed.
Sonra da bir parçamı zarar gören kalbinin içine bıraktım.
- You're an illness, not a part of me.
- Sen parçam değil, hastalıksın.
I just think today, you know, seeing all of this, it just reminded me of her, the part of me that makes me feel so awful about myself.
Bence bugün, bunları görmek bana onu hatırlatıyor. Kendim hakkında kendimi çok kötü hissettiren tarafımı.
So if taking out a part of me makes it go away... do it.
Eğer bir parçamı alman bunu sağlayacaksa yap.
Maybe a part of me still wants to throw a brick through that window.
Belki de bir parçam hala o pencereye bir tuğla fırlatmak istiyordur.
I guess some part of me knew it would happen, but I always dreaded the weight of it.
Sanırım bir parçam bunun olacağını biliyordu. Ama daima onun getireceği sorumluluktan korktum.
I think some part of me was trying to buy back all the bad shit I've done.
Sanırım bir parçam yaptığım onca kötü şeyi geri almaya çalışıyordu.
- It was a part of me.
- Bir parçamdı.
Some part of me thought that Barney would magically find it.
Bir yanım Barney'nin onu büyülü bir şekilde bulanacağına inanıyordu.
There it was- - the words that some deep, dark part of me always wanted to hear.
İşte söylemişti. İçten içe, karanlık bir yanımın hep duymak istediği sözlerdi.
Maybe some part of me thought...
Belki bir yanım sandı ki...
That's just a part of me.
Bu sadece bir parçam.
It's hard to explain, but there's a part of me that doesn't want me to kill anymore.
Açıklaması zor ama içimden bir parça.. benim artık öldürmemi istemiyor.
And the truth is that when I finally ended it with him, part of me felt relieved, like both of us should just move on.
Ama işin aslı onunla ilişkimizi bitirdiğimde bir kısmım ikimizin de hayatına devam etmesi gerekirmişçesine rahatladı.
Well, part of me is getting very good at playing tricks.
Bu aralar kandırma konusunda çok iyiyim.
I gave her the knife because it was a part of me.
Bıçağı ona, bir parçam olduğu için verdim.
Not the bad part of me.
- Kötü tarafım olmazdı.
Part of me you are not.
Değilsin benim bir parçam.
Part of me you are, yes.
Parçamsın benim, evet.
I, uh... I feel like part of me is missing, you know?
Bir yanım eksik gibi.
They're a part of me whether I like it or not.
Onlar benim birer parçam istesem de istemesem de.
And you, Bill you're a part of me too.
Ve sen, Bill sen de benim bir parçamsın.
As much as I love a good mystery, a small part of me is hoping he can give us some clarity on what the hell is going on.
Güzel bir gizemi ne kadar çok sevsem de içimden küçük bir parça bu adamın neler olup bittiği ile ilgili az da olsa bizi aydınlatmasını umuyor.
I guess maybe a part of me still does.
Galiba bir parçam buna hâlâ inanıyor.
Well, part of me... wanted to change that night, yes.
Bir yanım... değişmek istedi evet.
It defies logic, but it is as if a part of me is elsewhere, and it won't let go.
Mantık dışı ama sanki bir yerlerde bir parçam beni bırakmıyor.
Well, sometimes, my clients, they see me as part of the family.
- Hastalarım bazen beni ailelerinden biri gibi görürler.
I've written Ryan several letters of apology, in case he ever found me... Part of my making amends. Letter writing...
Ryan'a birkaç özür mektubu yazdım olur da bir gün beni bulursa diye...
Uh, you know, a year ago, had someone asked me if I thought I'd ever be a part of a singing trio, I would have said absolutely.
Biliyor musunuz bir sene önce biri bana üçlü bir grubun parçası olmak ister miyim diye sormuştu ve ben kesinlikle demiştim.
Tell me, these tattoos, occult, satanic things is this really part of your belief system?
Söyler misiniz, tüm bu dövmeler, gizemli, satanik şeyler gerçekten de inandığınız şey bunlar mı?
They accused me of being a part of it.
Beni bunun bir parçası olmakla suçladılar. Bir şekilde ben de şüpheli oldum.
It's me. I'm part of the problem.
Ben de sorunun bir parçasıyım.
Well, then I'll count the pistol you gave me as being part of last month.
Bana verdiğin tabancayı gelecek aya sayıyorum o zaman.
And if you think I would ever be part of screwing that up, then maybe you don't know me at all, Robin.
Bunun bozulmasında pay sahibi olacağımı sanıyorsan beni hiç tanımamışsın demektir, Robin.
Wouldn't get me 100 miles. Which out here is just another part of nowhere.
Beni 150 kilometre uzağa bile götürmeye yetmez ki orasının da burası gibi yokluktan hiçbir farkı yoktur.
All right, Charlie, this is the part where you tell me how this works, how I get out of here.
Pekala, Charlie, buparçasıdır Bu nasıl nerede, söyle Ben buradan nasıl.
I see life all around me, and I cannot be a part of it.
Ben çevremdeki hayat görmek, ve ben bunun bir parçası olamam.
If my son is still here, if there's still a part of him standing here in front of me, then he'll put these on willingly and he'll come with me, because he knows
Eğer oğlum hâlâ oradaysa eğer orada, hâlâ ondan bir parça varsa bunları kendi takar ve benimle gelirdi.
I don't have any interest in being part of an organization that would ask me to remove gum from the sidewalk.
Kaldırımdan sakız temizlememi isteyen bir organizasyonun parçası olmak istemiyorum.
Trust me, if you want to blend in with the throng of undulating bodies on the dance floor, you're gonna have to look the part.
Güven bana, eğer dans pistindeki dalgalanan bedenlerin izdihamına uyum sağlamak istiyorsan onlara benzemen gerekecek.
So, you came to my house to tell me my new boyfriend is only with me as part of a plot to ruin your bid for county fair?
Yani evime, yeni erkek arkadaşımın sadece senin fuar başvurunu bozmak için mi benimle birlikte olduğunu söylemeye geldin?
Is this part of the apology or just the recap of mean things you've said to me?
Bu özrünün bir parçası mı yoksa bana söylediğin kötü sözleri özet mi geçtin?
Me standing in front of you right now, it's part of his plan.
Şu an sizin karşınızda olmam da, planının bir parçası.
He's part of me.
- O benim bir parçam.
I've spent the better part of my adult life terrified, like there was something around every corner that was gonna hurt me.
En güzel geçirmem gereken yıllarda her yerden bir şeylerin çıkıp bana zarar vereceğini düşünürdüm.
Anyway, sort of the worst part of it is... please keep in mind that you love me when I tell you this, but before everything went down, I invited Joe for dinner tomorrow.
Neyse, en kötü haberse lütfen bunu söylerken beni sevdiğini düşün ama her şey boka sarmadan önce yarın için Joe'u yemeğe davet ettim.
No. No, what- - whatever this was, believe me, it was not part of some grand cosmic plan.
Hayır, hayır, bu her neyse devasa kozmik bir planın parçası değildi.
If the point of this illusion is to convince me that part of you still remains human, I assure you it will not work.
Bu illüzyonun amacı bir parçanın hâlâ insan olduğuna beni ikna etmek içinse baştan söyleyeyim işe yaramayacak.
You came to my house to tell me my new boyfriend is only with me as part of a plot...
- Evime gelip erkek arkadaşımın benimle planlı olarak mı çıktığını söylüyorsun?
It took me the better part of this century to crawl my way out of it.
Bu yüzyılın büyük bir kısmını kendimi toparlamaya harcadım.
part of it 35
part of the job 29
part of what 16
of me 146
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
part of the job 29
part of what 16
of me 146
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43