Put it in there tradutor Turco
826 parallel translation
Put it in there.
Şuraya oturun.
You did put it in there?
Onun içine mi koydun?
Put it in there.
Oraya koy.
We'll put it in there and lock it.
İçeri koyup kilitliyorum.
Put it in there. In the slot.
Onu yarığa yerleştir.
Put it in there.
Şurada çıkart.
No, just put it in there.
- Yo, şuraya koyun yeter. - Öylesine mi?
It was McCoy money that put Jesse in his grave back there, wasn't it?
Jesse'yi oradaki mezara sokan McCoy'un parasıydı, değil mi?
And then someday, maybe they'd put up a statue out there in the street, a statue with a carving on it.
Ve o zaman bir gün belki de şu sokağa bir heykel dikerler, üzerine şunun kazındığı :
There, put it back in place.
Oraya, yerine geri koy.
Well, since you put it that way, Mr. Holmes, there was a gentleman came in here about an hour after closing time.
Madem ki öyle, Bay Holmes, kapanış zamanından yaklaşık bir saat sonra buraya bir beyefendi uğradı.
- I didn't put it there. - Then you're accusing your mates of putting it in there?
- Arkadaşlarını suçluyorsun yani?
You know something, Verna... if I turn my back long enough for Big Ed to put a hole in it... there'd be a hole in it.
Biliyor musun Verna... boş bulunup Büyük Ed'e arkamı döndüğüm an... beni arkamdan vurur.
Now, put it in your pocket and keep it there at half cock. But don't go waving it in the face of every man who asks for a glass of stout.
Şimdi onu cebine sok, ama yarısı dışarıda kalsın,... ve sana her laf atan adama da silahını çıkarma.
But when you wash away what I may have put there... you'll find you've a rotten spot in your brain, Jim... and it's growing.
Ama oraya koymuş olduğum şeyi yıkadığın zaman... beyninde çürümüş bir nokta olduğunu göreceksin Jim... ve o nokta büyüyor.
Put a sock in it back there. Let's go.
Kendisinin İngiliz birlikleri arasında özgürce dolaştığını sanıyor.
The legend is, if you're a liar and you put your hand in there, it'll be bitten off.
Efsaneye göre, eğer yalancıysan ve elini şuraya koyarsan, ısırır.
Would you put it in the middle there?
- Ortaya koyar mısın?
If there is a God, then he put the thought of that prayer in my mind and I hate him for it.
Tanrı gerçekten varsa o duayı etme fikrini aklıma o soktu... ve bu yüzden ondan nefret ediyorum.
You can put it in the tent over there.
Onları, şuradaki çadıra koyabilirsiniz.
I only had it put in to please Oscar, but now that he's gone there's no need for it.
Oscar'ı memnun etmek için koydurmuştum ama şimdi o gitti, buna da ihtiyaç yok.
We'll wait there. When the 3 : 10 comes in, we'll put you on it.
Orada bekleyecegiz. 1 5 : 1 0 treni gelince, seni ona bindirecegiz.
But don't forget I put it there in the first place.
Ama unutma... ona ben can vermiştim.
You take that cartwheel and put it in a safe place, where there ain't no low-down, western horse thief can get his hands on it, huh?
Bu parayı al ve aşağılık at hırsızlarının bile bulamayacağı bir yere sakla, tamam mı?
When I think of the hate that put me in there and locked the door... and set fire to it...
Ama kurtarıcı da yanında. Beni buraya koyan ve kapıyı kilitleyen nefreti düşündüm ve yaktığı ateşi.
If he put the jacket in there and it's gone now then somebody must have taken it out again.
Ceketi bu valize koymuştun ama şimdi kayıp Demek ki birileri onu oradan almış. Muhtemelen.
Would you put it over there, please? In front of the window.
Şuraya koyabilirmisiniz lütfen?
I'm going to give you all the hell in the Bible, and if you don't like it, fix it up with the Lord because the Lord put it there.
İncilin söyledikleriyle sizleri azarlayacağım, eğer hoşunuza gitmezse, bunu Tanrı ile halledin. Çünkü bunları oraya koyan Tanrının kendisi.
And that cross was in the pocket because you put it there. - That's not so.
Ve bu haç cepteydi ve onu oraya siz koydunuz.
SO ACCUSTOMED TO IT THAT YOU DIDN'T DRINK ANY WATER. YOU WERE OUT THERE 6 HOURS AND YOU DIDN'T TOUCH A DROP! PUT ME IN FOR A MEDAL.
6 saat önce yarım matara suyla yola çıkıp 3 / 4'ü dolu olarak nasıl döndüğünü öğrenmek istiyorum.
- Where do I put it? - Right in there.
Şuraya koy.
I put it in three boxes, there, nothing is squashed. Does it go so?
Üç kutu koymak zorunda kaldım Nerede o eski günler?
I've got a little put away in the sock. It'lI stay there.
Az bir şey bir kenara attım, ve orada kalacak.
Just put it there, I'll be joining you in a minute.
Oraya çek, birazdan sana döneceğim.
There's a clause in the will, it's in many of these Boston wills, although civilised people don't put such drivel in wills any more.
Vasiyette bir madde var, Boston vasiyetlerinin çoğunda olur, gerçi artık medeni insanlar bunları koymamaya başladı.
These paintings, surely, are full or our ingenuity, of our brotherly feelings which make life so beautiful and friendly, but... I am trembling to say it, like a comical character in Chekhov, or a boy talking about love for the first time with his father, in these paintings there are our errors, we should take them off these walls and put them in the depot,
tabii ki şu resimler ustalıkla resmedildi, kardeşlik duygularımızla, hayatı güzel ve samimi oluşturan duygularla, fakat, titreyerek onu söylüyorum, Çehov'un komik kahramanı gibi, yada bir delikanlı gibi, ilk deva babasıyla aşktan bahsettiğinde... şu resimlerde, hatalarımız var,
I'm terribly sorry, but you put it there in the first place, you know.
Çok üzgünüm ama onu oraya koyan sizsiniz değil mi?
It's true that Miss Gearhart has her own quarters, sir, but I thought that my presence there might put her in a compromising position. - Since my own quarters are shared, sir...
Burası Bayan Gearhart'ında ikameti olduğu bir gerçek, efendim, fakat orada olmam, kızınızı da zor durumda bırakabilir diye düşündüm.
Put it back in there!
Bırak şunu yerine!
I don't know how to put it to your delicate ears, but in Richmond there...
O hassas kulaklarına nasıl söylesem bilmem. Ama burada...
Just can't imagine who put it in that there little old handbag of yours since that billet-doux is addressed to me.
Yani, muhtemelen sizin hayal ürünününüz olan birisi,... o eski püskü, küçük çantanıza, bana yazılmış bir aşk mektubu koydu.
Fasar, if there is still slavery in Elkabar, then you are the one who must put an end to it.
Fasar, eğer Elkabar'da hala kölelik varsa buna son vermesi gereken tek kişi sensin.
And the junkman's going to put it in the furnace and skwodge it all up till there's nothing left.
Hurdacı da onu fırına atacak geride hiç bir şey kalmayıncaya kadar eritecek.
And if there's anyone you can put your trust in, it's him... ( Van Ryn's voice fades away )
Eğer güvenebileceğin biri varsa bu kişi o. Tanith?
Felix put it there.
Felix'in lafı.
Just put it in the bin over there.
Şuradaki kovaya koyuver.
Put it right there in that hole.
Tam şu deliğe sok.
Take it up there and put some more snow in.
Hadi devam edelim. Biraz daha kar koyalım.
If there's hatred in them now I put it there.
Eğer şu an içlerinde nefret varsa onu oraya ben koydum.
If there was a way a nigger could put air in a bottle and sell it, he'd do it.
Εğer bir zenci haνayι şişeye dοldurup satabilseydi satardι.
Hubbell, there's beer in the icebox and clean towels and if you wanna take a nap take off the phone and put it in the drawer of the desk.
Hubbell, buzdolabında bira var. Temiz havlular ve uyumak istersen, telefonu fişten çekip, çekmeceye koy.
put it down 1121
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it in 97
put it out 105
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it in 97
put it out 105
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46