Shallow tradutor Turco
1,797 parallel translation
Daniel Brown was partially buried in a shallow sand dune,
Daniel Brown sığ bir kumula kısmen gömülmüştü,
For now, the sands under this shallow soil are stable.
Sığ toprağın altındaki kumlar şimdilik yerinde duruyor.
Now, let's increase to five shallow thrusts followed by a deep one.
Şimdi, yüzeysel itişi 5'e çıkaralım. Derin olan bir taneyi takiben.
Yeah, from a wooden - keeled, shallow-hulled speedboat.
Evet, odundan ve derin olmayan bir sürat teknesinin.
Some were shallow, while others had been made with great force.
Bazıları ciddi darbeler vermişken, bazıları da üstünkörü.
My point is if Koothrappali is moving on to a new life of shallow undeserved fame, perhaps this is an opportunity to create a better cohort.
- Ana fikir şu, Koothrappali haketmediği sığ bir ünün getirdiği hayata yelken açıyor, belki de bu, yeni bir arkadaş grubu yaratmanın tam sırasıdır.
Not in a shallow grave out by the swing set.
Bir salıncağın yakınındaki sığ bir mezarda değil.
You think i'm that shallow?
Sence o kadar sığ biri miyim?
I'm deflecting because I'm avoiding something shallow.
Yansıtıyorum çünkü, yüzeysel bir şeyden kaçıyorum.
Jason is his clone from the shallow end of the gene pool.
Jason onun sığ gen havuzundaki kopyası.
You know, the last thing I need right now Is some - - some shallow, egocentric Hotshot music producer hitting on me.
Şu anda ihtiyacım olan en son şey sığ, ben merkez bir müzik yapımcısının gelip bana asılması.
How would you like to accompany me To this hideous industry party full of snooty rich people And "shallow, egocentric hotshot producer" types?
Kendini beğenmiş zengin insanlarla ve "sığ, ben merkez" tiplerle dolu bir partide bana eşlik etmeye ne dersin?
Lazy, shallow...
- Tembel, yüzeysel...
Yeah, from a wooden-keeled, shallow-hulled speedboat.
Evet, odundan ve derin olmayan bir sürat teknesinin.
Very shallow penetration.
Çok sığ bir yere saplanmış.
Right, but the inconsistency is, It's a close-contact wound with shallow penetration.
Ama akla yatmayan şey kurşunun yakın mesafeden ateşlendiği halde fazla derine saplanmaması...
That explains the shallow penetration.
Demek penetrasyon onun için bu kadar sığdı.
- Oh, you mean like if he dove into the shallow end?
- Ölüme dalmış hali gibi mi?
Are we that shallow?
Biz bu kadar sığ mıyız?
Mr Clennam knows I did my damnedest to try to prevent my daughter from marrying your idle, scoffing, shallow waster of a son!
Bay Clennam kızımın sizin aylak, alaycı, savurgan oğlunuzla evlenmesini engellemek için elimden geleni yaptığımı biliyor!
But for the last 10 hours... Since we had sex, in other words... We're back to the kind of shallow small talk you'd hear on the bus.
Ama on saattir yani, biz yiyiştikten sonra senin anlayacağın yolculuk nereye hemşerim muhabbetine döndü ortalık.
Tides and currents create spellings, powerful surges of turbulent deep sea water that are forced up and through this shallow, narrow channel, dragging up rare creatures normally only found in the depths.
Dalgalar ve akıntılar yukarıya doğru yükselen ve normalde yalnızca derinlerde bulunan ender yaratıkları bu dar ve sığ kanal boyunca yukarı sürükleyen yukarı akıntılar ve karışık, derin deniz suyunda güçlü dalgalar yaratıyor.
This shallow shelf is typical of the habitat young great whites need.
Bu sığ sahanlık, genç büyük beyazların ihtiyaç duyduğu tipik habitat.
It keeps away predators like blue and make sharks that don't hunt in shallow waters.
Bu, sığ sularda avlanmayan mavi köpek balığı ve mako köpek balığı gibi yırtıcıları uzak tutuyor.
That is so shallow.
Çok yüzeysel bakıyorsun.
" I do much wonder that one man, seeing how much another man is a fool when he dedicates his behaviors to love, will, after he hath laughed at such shallow follies in others, become the object of his own scorn by falling in love :
" Ben bir adamı çok merak ediyorum, aşık olmuş birini gördüğünde ne kadar aptal olduğunu gören, başkalarının saçmalıklarına içten bir şekilde güldükten sonra, aşık olarak kendi aşağılamasının öznesi haline gelen bu adamı,
They'd been abandoned in a shallow grave in the middle of a jungle.
Ormanın ortasındaki bir mezara terk ediliyorlar.
So shallow.
Çok yüzeysel.
- Shallow.
- Çok yavaş.
Desperate for a cold beer and a nice shallow conversation I don't have to read anything into.
İnanılmaz soğuk bir bira istiyorum ve analiz etmeme gerek kalmayacak sığ bir konuşma.
You know, she may seem like a shallow, conniving wretch...
Biliyorsunuz, görümü tıpkı bir yüzeysel, hoşgörülü sefil gibi...
" Bruce, my boy, the movie business is a cruel and shallow money trench.
Bruce, evladım, sinema dünyası sığ bir para bataklığıdır.
" Place the Twinkies in a shallow baking dish
"Twinkie'leri derin olmayan bir kaba koyup..." "...
We need to get in more shallow water.
- Daha sığ suya gitmeliyiz.
- I'm going to shallow water now.
- Ben şimdi sığ suya gidiyorum.
He's so shallow.
Çok boş.
What do you mean he's shallow?
Boş demekle neyi kastediyorsun?
Water become shallow. Touching the ground.
Burası derin değil ayaklarım yere değiyor.
Natron is a vast, shallow lake, 40 miles long and no more than six feet deep and so toxic with soda salt that almost nothing can live in its water.
Natron engin, sığı bir göl olup 65 km. uzunluğunda ve 2 metreden daha derin değildir. Göl, soda sularıyla öylesine zehirlenmiştir ki neredeyse hiçbir şey içinde yaşayamaz.
He's shallow.
Çok yüzeysel düşünür.
They're too small and they're shallow, they're no good.
Küçük ve sığlar. İyi değiller.
Whether it's shallow or deep it's everywhere, you know?
İster sığ olsun ister derin, heryerde, bilirsin?
When I was a boy... my father told me stories... stories of dragons... rising up from the sea... how amazing it would be... if a dragon were to arise... from a shallow stream.
Küçük bir çocukken babam bana hikâyeler anlatırdı denizden yükselen ejderha hikâyeleri. Sığ bir nehirden bir ejderha doğsaydı ne kadar müthiş olurdu.
When I was a boy... my father... told me stories... stories of dragons... rising up... from the sea... how amazing it would be... if a dragon... were to arise... from a shallow stream... and if this dragon were to grow... and fly away... and fly... fly... fly fly free.
Küçük bir çocukken babam bana hikâyeler anlatırdı denizden yükselen ejderha hikâyeleri. Sığ bir nehirden bir ejderha doğsaydı ne kadar müthiş olurdu ve o ejderha büyüseydi ve özgürce uçup ve uçup uçup, uçup uçup, uçup uzaklara gitseydi.
- She's being really shallow.
- Çok basit davranıyor.
Makes me feel so terribly shallow.
Kendimi çok yüzeysel hissediyorum.
Technically good, but essentially shallow.
Teknik açıdan iyi ama aslen yüzeysel kalıyor.
So, this is all I've been able to come up with for the moment,'cause my financiers were slightly shallow...
Bu yüzden, şu an tek bulabildiğim para bu kadar, çünkü yatırımcılarım hafiften...
Respirations are slow, shallow, and irregular.
Solunum yavaş ve düzensiz.
- Shallow resps, tachy to 1 25 BP's 1 00 / 58. I'm Dr. Brenner, do you know where you are?
Ben Doktor Brenner.
I try to move on, and I'm a shallow jerk, what the hell are you doing?
Ne yapıyorsun sen?
shall 21
shall we dance 102
shall we 2947
shall i help you 20
shall we go 391
shall we play 17
shall we begin 132
shall we start 30
shall we go for a walk 16
shall we eat 32
shall we dance 102
shall we 2947
shall i help you 20
shall we go 391
shall we play 17
shall we begin 132
shall we start 30
shall we go for a walk 16
shall we eat 32