So there you go tradutor Turco
1,001 parallel translation
So there you go, "M."
İşte burada, "M".
Now, go out there and be so swell that you'll make me hate you.
Şimdi oraya çık ve o kadar güzel ol ki, senden nefret edeyim.
But it ain't so much fun when there's nobody to tell you you can't go in.
Fakat sana, suya girmemeni söyleyecek hiç kimse olmayınca çok fazla eğlenceli değil.
Yes, but there's been a bit of trouble so you can't go in.
Evet ama biraz sorunlar çıktı yani giremezsiniz.
But surely it's not so far to Pike's Hole that you can't go over there and find out.
Ama herhalde Pike's Hole, gidip kontrol edemeyeceğiniz kadar uzakta değil.
You're very quick to say so and yet a short while ago I saw two other men in this room and they didn't go back into the shop so there must be another exit and perhaps another room.
Böyle söylemekle acele ediyorsun, oysa biraz önce başka iki kişi daha gördüm, onlar dükkana dönmediler, o halde bir başka çıkış olmalı, belki de bir başka oda.
I haven't got $ 5,000 and there isn't any guy to get it from, so you may as well go right along to the police and tell them whatever you wish.
Benim beş bin dolarım yok. Bu parayı alabileceğim başka biri de yok. Polise gidip onlara ne istersen anlatabilirsin.
You'd go there, but they'd be someplace else and so would the money.
Sen oraya gideceksin ama onlar... parayla birlikte başka bir yerde olacaklar.
You could go so, but that mountain up there, that tall fellow with the white hair, he's about two miles high.
O yöne gidebilirsin ama o gördüğün dağ uzun boylu, kır saçlı dostumuz var ya boyu neredeyse 3 bin metre.
Why, it's better than living in a club... so don't you go thinking there's no social activity.
Bir kulüpte yaşamaktan bile daha iyidir. Yani, sosyal etkinlik olmadığını sanmayın.
What's so different about it here from over there or anyplace you go that one person couldn't live in both places just as easily?
Burası oradan ya da gittiğin herhangi bir yerden ne kadar farklı? Bir insan neden ikisinde de rahatça yaşayamasın?
Go, and remember, there will be soldiers above... ... so you'd best try the rocks under the cliff.
Git haydi, ve unutma, yukarida askerler olacak o yüzden uçurumun altindaki kayaliklari denesen iyi edersin.
And there shall be so great a cry throughout the land that you will surely let the people go.
Tüm ülkede o kadar büyük bir figan kopacak ki insanları kesinlikle bırakacaksın.
Either you go up there and tell him it was you who did it and chop it off clean so he never comes crying to you again or you hold his hand, wipe his poor, perspiring brow fan his smoldering, dampened ego so it can burst up into flames and burn...
Ya oraya gider, o işi yapanın sen olduğunu anlatıp, meseleyi kökünden halledersin ki böylece bir daha salya sümük koşmaz sana ya da elinden tutar, ter içindeki o lekeli alnını silip için için yanan, körelmeye yüz tutmuş egosuna hava basıp yeniden canlanmasını sağlarsın.
Is your lamp so precious that you'd risk your life to go back there?
Lamban, oraya dönmek için hayatını göze alacak kadar değerli mi?
And when you're out there like that, when you have to live with death every day... for so long... you have to keep something in front of you, or you would go insane.
Değişirsin. Oradan uzaklaşsan da, ve her gün ölümle yaşamak zorunda kaldığın... O uzun zaman boyunca...
So you go in there and pack your clothes.
Şimdi git ve eşyalarını topla.
There's no cure for a fool like you, so go ahead and let them kill you.
Senin gibi birinin aptallığının tedavisi yok, öyleyse durma git ve öldür onları.
You wait four weeks for a tailor-made suit, and in the same store, there's a heist, so you gotta now go and get another suit made.
Elbiseyi diktirmek için dört hafta bekliyor ve aynı mağazada hırsızlık oluyor ve yeni bir elbise diktirmen gerekiyor.
You want to go and there's no time... and I need you to sit down... so we can talk a bit.
Zaten gitmek istiyorsun, vaktin de yok ama benim seninle oturup iki kelime konuşmaya ihtiyacım var.
So would you go out there and see after my mother?
Bu yüzden lütfen çık ve annemle ilgilen.
Once the play's a hit, you have to pay the backers and with so many, there could never be enough profits to go around.
Oyun tutarsa destekçilerin parasını ödemek zorundasınız. O kadar destekçiyle hiç kâr edemezsiniz. Anladınız mı?
So you go there.
Sen de oraya gittin.
So before we go any further, I suggest that you get me there.
Bu yüzden de sözü fazla uzatmadan beni oraya ulaştırmanızı öneririm size.
You go down there and shoot up a lot of your own people just so some other dictator can call himself president?
Oraya gidip kendi insanlarınızı öldürmeniz için mi? Sırf başka bir diktadör kendisine başkan desin diye mi?
You see, we're so isolated, there's nowhere to go.
Burası ıssız bir yerdir, gidecek bir yer yoktur.
There you go again... you're so anxious!
Gelecektir... ama gece demişti.
There's just so many pieces that didn't add up... tire that wouldn't go flat, why you refused to sell the cottage... that bothered me.
Anlaşılmayan daha bir çok parça var... patlak olamayacak lastik, kulübeyi satmayı niçin reddettiniz... bu beni rahatsız etmişti.
Take a left. You go a hundred yards or so, there's a clearing.
Sola dön. 100 mt kadar git, önüne bir düzlük çıkacak.
There's just so many pieces that didn't add up... tire that wouldn't go flat, why you refused to sell the cottage... that bothered me.
Eklemem gereken çok parça vardı... Lastik nasıl patladı, neden yazlığı satmayı reddettin... Bunlar beni rahatsız etti.
No matter how many decades America fights, I'm telling you so that you will go back and repeat it to President Nixon. Over here, as long as there is rice to eat, we'll keep fighting.
Amerika kaç yüzyıl savaşırsa savaşsın size diyorum ki Vietnam'ı asla ele geçiremeyecek.
Because you got me over there, and now you done brought me back here... and you wanna forget it so somebody else can go do it somewhere else.
Çünkü beni oraya zorla siz yolladınız ve şimdi buraya zorla siz getirdiniz ve herşeyi unutup başımın çaresine bakmam gerektiğini söylüyorsunuz.
You go in there, they're gonna start to cry... and you're gonna start to cry, and everybody's gonna get so emotional.
İçeri gireceksin, ağlamaya başlayacaklar... ve sen de ağlayacaksın, herkes çok duygusallaşacak.
Okay, there's no flight out until 12 : 30 tomorrow so I'll send Louise on JAL and you and Dusty can go on Pan Am, all right?
Pekâlâ, yarın 12 : 30'a kadar uçuş yokmuş o yüzden Louise'i JAL ile seni ve Dusty'i de Pan Am ile gönderirim, tamam mı?
Ha, ha. So, I let her in just 10 secs ago, hardly five, I mean, hardly time to say good evening, in she comes, drops her thing, down I go and there you are, bless my soul.
Ona, 10 saniye veya en fazla 5 saniye önce... kapıyı, iyi akşamlar diyecek vakit yoktu... içeri girdi, şeyini düşürdü, ben eğildim ve siz geldiniz... sürpriz.
Its getting so that I'm afraid to go to sleep at night, Isn't there anything you can do for me?
Geceleri uyumaya korkuyorum, benim için yapabileceğiniz bir şey yok mu?
I think it might be better if we... You know, it's so isolated. If we go there.
Sanırım daha iyi olurdu... yani oraya gitsek.
Yen Shih-san, so you go there
Yen Shih-san, demek geldin
Do you always go by taxi so it's always there?
Herzaman taksiyle mi yolculuk edersiniz.
So I'd like you to go out there and cope.
O yüzden gidip bu işi halletmenizi istiyorum.
I'm short, and we got to go up there so you can kill one of our guys.
Adamlarımızın yarısı gitti, ve biz oraya gitmeye çalışıyoruz sen bizden birisini öldüresin diye
So, I want you guys to go out there and protect your balls at any cost.
Bu yüzden oraya gitmenizi ve her ne pahasına olursa olsun, yumurtalarınızı korumanızı istiyorum.
So, whenever you want to go there, you let me know.
O halde, gitmek istediğin zaman bana söyle.
'So every time you go to the lavatory there,'it's vitally important to get a receipt.
Bu yüzden, her tuvalete gidişinizde, makbuz almanız hayati önem taşımaktadır.
There's no hope your parents would let you go, so what's the point in talking about it?
Hiç ümit yok ailen bırakmaz, o halde bunu konuşmanın ne anlamı var?
So I want you to go out there this morning, and short of actually killing them, show them the stuff the infantry is made of!
Bu yüzden bu sabah oraya gitmenizi, ve onları neredeyse haklayarak, piyadelerin nasıl asker olduğunu göstermenizi istiyorum!
So you go back inside there, and you make a deal. "
O yüzden, içeri gir ve şu anlaşmayı bitir. "
Sometimes when you take a picture... you get these white spots in there... so we make them go away.
Bazen resmi çektiğinde üstünde beyaz noktacıklar oluşabilir, biz de onları yok ediyoruz.
So I want you to go back to the car and wait for me there.
Arabaya dönüp beni beklemeni istiyorum.
So either you go in there and straighten this out or we will.
Ya oraya gider ve olayı açıklığa kavuşturursun ya da biz yaparız.
So why don't you just go over there and look for something, okay?
Neden oraya gidip bir şeylere bakmıyorsun?
so there 102
so there i was 29
so there's that 85
so there is 17
so there you are 54
so there we were 17
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there i was 29
so there's that 85
so there is 17
so there you are 54
so there we were 17
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there's nothing to worry about 19
so there's 27
so there it is 43
there you go 7508
there you go again 130
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
so there's 27
so there it is 43
there you go 7508
there you go again 130
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got something for me 35
you got a minute 371
you got 695
you gotta 165
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got something for me 35
you got a minute 371
you got 695
you gotta 165