So there is tradutor Turco
6,917 parallel translation
So there is a catch.
Yani bir isteğiniz var.
So there is hope.
Demek umut varmış.
But you see, the problem with Jules Island is that there is no dock, so everyone you know is crammed on the island all the time, and they can't get off, ever.
Ama baktığında Jules Adası'nda rıhtım olmaması sorunu var o yüzden herkes sürekli adaya doluşuyor ve hiç gitmek bilmiyor.
There is still so much more we have to learn from them.
Hâlâ onlardan öğrenmemiz gereken çok şey var.
You can't be so safe with the designs otherwise there is no point
Bu tasarımla çok rahat edemezsin, yoksa bir anlamı yok.
Well the point is that there was so much blood and then the bleeding ceased, just out of the blue. Which is unusual.
Şu demek, çok fazla kan vardı ama sonra kanama sıra dışı şekilde birdenbire durdu.
So what if the doctor is the link, there's a communicable infection, a contagion, and the doctor is the agent?
Peki ya doktor bir iletkense ve bulaşıcı bir enfeksiyon, bir çeşit hastalıkla bağlantısı varsa?
Now you get your ass out there and you show'em why your ma is so proud of you.
Şimdi kıçını kaldır ve sahneye çık da annene seninle neden gurur duyduğunu göster.
Is there at least a zipper so you can use the bathroom?
En azından tuvalet için kullanabileceğin bir fermuarı yok mu?
There's no music class this week because Stan's daddy is, um... Well, he's going through some things, so we don't have a music teacher.
Bu hafta müzik dersi yok çünkü Stan'in babası birkaç işle uğraşıyor, o yüzden müzik öğretmenimiz yok.
So the secret is, there is no secret?
Yani sırrın ortada bir sırrın olmaması mı?
I mean, maybe what's so special about this... whatever... is that there aren't any rules...
Yani, bunu bu kadar özel yapan şey, artık bu şey her neyse belki de kuralların var olmamasıdır.
So, the assumption there is that I'm some starving lesbian jackal just waiting to pounce on the... warm bones of your relationship.
Bir çeşit lezbiyen çakal olduğumu ve yeni bitmiş ilişkinin üzerine çullanacağımı düşünüyorsun yani.
The port employee who weighed the container is a guy named Pedro Hortua, but there's no Pedro Hortua listed as working at the yard, so maybe you want to help me find him.
Tartımı yapan liman çalışanı Pedro Hortua adında biri ama depoda çalışanlar arasında Pedro Hortua diye biri görünmüyor belki onu bulmamda bana yardım etmek istersin.
There is so much beauty in the world.
Dünyada o kadar güzellik var ki.
So, come back. Is there some, like... some legal thing you got to stay for the money or something?
Sadede gel, para mevzularında hukuki bir durum için mi burada kalıyorsun?
So this begs the question... are we just doing good things to avoid personal suffering, or is there actually such a thing as goodness?
Bu da şu soruyu getiriyor, ızdırap çekmemek için mi iyi şeyler yapıyoruz yoksa gerçekten iyilik diye bir şey var mı?
I really trust you, but I think it just... It bothers me so much that that curiosity is there and it may never go away.
Sana güveniyorum ama içindeki o merakın hiç bir yere gitmeyeceğini düşünmek beni gerçekten rahatsız ediyor.
- But now, if you'll excuse me, there is a cake with your face on it that ended up looking a little bit more like Muammar Qaddafi, so I'm gonna do some damage control frosting wise.
- Ama şimdi, eğer izin verirsen, burada bir pasta var üzerinde senin resmin olan ama sonunda biraz Muammer Kaddafi'ye benzemiş olan, o yüzden biraz zarar vereceğim krema kontrol bilgisi için.
So see to it that there are no surprises and that this transaction with your husband is completed as promised.
Kocan ile yapacağımız bu değiş, tokuş işleminin, süprizlere mahal bırakmadan gerçekleşmesini sağlamak için biraz kendi işime bakmalıyım.
Well, there's no business for you here, so maybe next time.
Eh, senin için iş yok burda başka zamana artık.
Yo. That one is so bad, over there.
- Şu taraftaki çok kötüydü.
It is a blood bucket, so yeah, there was old blood.
- Bu kan kovası. Evet, eski kan.
Is there still a chance? How does your hair always look so perfect?
Saçlarınız nasıl hep böyle harika görünüyor?
I know what you're thinking, but there is no way on earth that so few men can force their way into Wentworth prison.
Ne düşündüğünü biliyorum ama buna imkân yok. Wentworth hapishanesine giden yolu zorlayacak çok az adam var.
And there is a reason why he'd stayed alive so long because he is like no one we have ever faced.
Bu kadar uzun süre hayatta kalabilmiş olmasının bir sebebi var. Daha önce karşılaştığımız hiç kimseye benzemiyor.
So... what exactly is going on in there?
Pekâlâ... Tam olarak neler dönüyor içeride?
I mean, that's the company ethos, and we want employees who understand the lifestyle and the message, so I think there is a position you'd be perfect for.
Yani, bu işte şirketin inancı ve yaşam tarzı ve mesajı anlayan çalışanlar istiyoruz şöyle ki bence tam sana uygun bir pozisyonumuz var.
So, there's a bunch of us and we're doing this thing, okay?
Yani, hepimiz bu iş için orada olacağız? Tamam mı?
You are young and beautiful and there is so much possibility in you.
Gençsin, güzelsin ve önünde bir sürü seçenek var.
I looked it up and the ship arrived here just last month, so there's a possibility Mr. Petrizzi is still in town.
Araştırdım ve gemi geçen ay gelmiş, yani Bay Petrizzi hâlâ şehirde olabilir.
It'll be good if there's a doctor in the room so I can revive them once they discover your proposed patient is a Negro.
Önerdiğin hastanın zenci olduğunu gördüklerinde yeniden canlandırmak için odada bir doktor olması iyi olur.
Perhaps there is so much diversity in life simply for disease to exist.
Belki de hayatın içinde hastalıkların var olması için çok fazla çeşitlilik bulunuyor.
We know the hallway is air tight, so there aren't any drafts or anything like that, that can mess with the cameras.
Koridorun hava geçirmez olduğunu biliyoruz. Her şeyi belgelemeye devam edeceğiz.
So, let me guess... you think someone out there is targeting men who dress like women?
Dur, tahmin edeyim, dışarıda birilerinin kadın gibi giyinen erkeklerin hedef alındığını düşünüyorsun?
Okay, fine, there is a lady here, which is why it would be great if you could just sneak out the back door so she can walk without shame.
Tamam, peki, burada bir kız var bu yüzden gizlice arka kapıdan gitsen harika olur böylece o da utanmadan çıkar gider.
The only thing that excites me is the idea that there's a gate to another world, a better world where everything... isn't so dull.
Beni heyecanlandıran tek şey Başka bir dünyaya giden bir kapı olması Daha iyi bir dünyaya... herşeyin bu kadar sıkıcı olmadığı bir yere.
And there she is, my girl, you know, ripe, ready, and so I go to start kissing her stomach, and then I'm like, "yo, what the hell is this?"
Ve benim kız orada, olgun, hazır, ve böylece karnını öpmeye başlıyorum, ve sonra ben "Neler oluyor?" şaşkınlığındayım.
We decided there's no judges, so this is really about bragging rights.
Jüri olmamasına karar verdik yani bunun amacı biraz da hava atmak.
So what else is there?
Başka ne olacaktı?
You know, there is no religious directive on file, so okay if I recycle him?
Dosyada hiçbir dinî yönerge yok bu yüzden geri dönüşümünü sağlasam sorun olur mu?
Although we've repaired our home, we can never replace the lives that were so viciously taken from us, and as hard as it is to believe, there are those among us who would help the people who did this, and I am speaking to you now.
Evimizi onarmış olsak da bizden alçakça alınmış canların yerini bir daha dolduramayız ve inanması zor olsa da bunu yapanlara yardım edenler var aramızda ve şu an size sesleniyorum :
Take this leap of faith with me, John Murphy, and let me show you there is so much more for you... than this.
Bu inanç adımını benimle birlikte at John Murphy ve senin içinde bundan daha fazlası olduğunu göstermeme izin ver.
All we have to do is get you there, and... so I could live in a cell?
Seni oraya götürürsek... - Bir hücrede yaşarım sonra, öyle mi?
And then I did, and it all fell apart, and I realized that there is a whole different kind of laughing that is way worse, so...
Sonra başardım ve her şey paramparça oldu, ve farkına vardım ki daha kötü bir gülüş tarzı varmış, bu yüzden...
I'm so nice, seriously. I promise you. There is nothing to be afraid of.
Seni temin ederim korkmana gerek yok.
So, yeah, the Mark is strong, but... Dean, maybe there's a part of you that wants to give into it.
Evet mühür güçlü ama Dean belki bir parçan kendini ona bırakmak istiyor.
MY SISTER IS- - AT MY HOUSE SO I HAVE TO BE THERE.
Kardeşim benim evimde olduğu için yanında olmalıyım.
HEY, ALICIA IS WORKING OUT AT PRESTOWN CROSSFIT SO YOU SHOULD GO SIGN UP THERE.
Alicia, Prestown Crossfit'te idman yapıyor o yüzden oraya kaydolmalısın.
Well, now, I-I got five dead since Saturday, including the one tonight in the burned down butcher shop, and your husband is currently in jail, so I wouldn't count on getting there early.
Bu akşam, kül olan kasap dükkânındaki dâhil. Kocan da şu an nezarette. O yüzden ben olsam erkenden gideceğime bel bağlamazdım.
So you tell me, Marcel, what else is there?
Söyle bana Marcel yapacak başka ne var?
so there you go 70
so there 102
so there's that 85
so there i was 29
so there we were 17
so there you are 54
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there 102
so there's that 85
so there i was 29
so there we were 17
so there you are 54
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there's nothing to worry about 19
so there's 27
so there it is 43
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
so there's 27
so there it is 43
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there is no time 77
there isn't time 60
there is 1445
there is someone 42
there is no way 73
there is none 72
there is no 294
there is no hope 26
there is a problem 53
there is no time 77
there isn't time 60
there is 1445
there is someone 42
there is no way 73
there is none 72
there is no 294
there is no hope 26
there is a problem 53