So there we are tradutor Turco
721 parallel translation
So there we are, aren't we?
O zaman özgür olacağız.
So there we are, bare-assed, and we jump in the pool.
Tam burda durup, çıplak kıçımızla havuza atlıyoruz.
So there we are, then... a simple little menu that anyone could knock up at home.
İşte böyle, herkesin evde de pişirebileceği bir yemek aslında.
So there we are.
İşte vardığımız nokta.
And so there we are, after all those hopes and all that dreaming.
Ve işte buradayız, bütün o hayaller ve rüyalarımız geride kaldı.
So there we are.
İşte buradayız.
so you see, there really are a lot of living things in a handful of dirt and we should probably remember that if we ever go digging around on alien worlds.
Gördüğünüz gibi, bir avuç çamurda gerçekten Milyonlarca canlı var Ve hatırlamamız gerekir ki eğer uzaylı yaşamının Olduğu Bir gezegeni araştırıyorsak.
so if we send the ball out into the stadium, odds are nobody's there to receive it.
Topu stadyumda bir yere attığımızda Yakalayacak kimse olmaması ihtimali var.
Here in Warsaw, there are a lot of people... that we know very well and a lot of people... that we don't know quite so well and would like to know a great deal better.
Burada, Varşova'da, iyi tanıdığımız bir çok insan... ve aynı şekilde çok iyi şekilde tanımadığımız ama tanışıklığımızı artırmak istediğimiz insanlar da var.
I'm so glad there are nights of full moon so we can go out.
Dolaşabileceğimiz dolunaylı gecelerin olması ne kadar güzel!
So long as there's a lunatic at large, we are in mortal danger.
Derhal. Ortalıkla bir deli varken hayatımız tehlikededir.
Because there are so many different words that might express... what we feel in our hearts for you... and your long services to Peyton Place High School... we decided to give you all the words in the language.
Size karşı duygularımızı ve okula emeklerinizi ifade etmek için öyle çok söz var ki. Biz de dildeki tüm sözcükleri size vermek istedik.
There are no men listening now, so we can be ourselves.
Baş başa olduğumuza göre sana karşı dürüst olacağım.
These paintings, surely, are full or our ingenuity, of our brotherly feelings which make life so beautiful and friendly, but... I am trembling to say it, like a comical character in Chekhov, or a boy talking about love for the first time with his father, in these paintings there are our errors, we should take them off these walls and put them in the depot,
tabii ki şu resimler ustalıkla resmedildi, kardeşlik duygularımızla, hayatı güzel ve samimi oluşturan duygularla, fakat, titreyerek onu söylüyorum, Çehov'un komik kahramanı gibi, yada bir delikanlı gibi, ilk deva babasıyla aşktan bahsettiğinde... şu resimlerde, hatalarımız var,
Yes, thought so. Well, there we are.
Evet, tahmin etmiştim.
" The results are so obvious to all of us that we felt it best not to be there.
" Hepimiz sonuçların farkındayız ve orada olmamak inan en iyisi.
The results are so obvious to all of us that we felt it best not to be there.
Hepimiz sonuçların farkındayız ve inan orada olmamamız en iyisi.
Here, we're only 50 or so, but there are many, many more scattered around.
Burada 50 kişiyiz. Ama çevrede daha da fazlası var.
You see, we've just picked your name from this enormous drum full of names, only you had to be there to win, and you are, so you have.
Adınızı bir dolu ismin arasından seçtik, kazanmak için orada olmalıydınız, oradasınız ve kazandınız.
MENDEZ : We are so close there.
- O kadar yaklaştık ki.
Yes, but you are an old man, So we'll put it there.
Sen yaşlı bir adamsın onun için böyle yapacağız.
Alright, we'll start from there, but the people are waiting there so we have to tell them.
Tamam öyle diyelim ama insanlar orada bekliyorlar. Onlara söylememiz lazım.
We are close to Vaal so we may serve him. I shall take you there.
Vaal'a hizmet edebilmek için yakınız. Sizi oraya götüreceğim.
It showed me that there are certain tendencies and habits, which, when they are fired, fed, or stimulated, crop up like weeds, and so we must always be on the defense.
Bazı eğilimler ve alışkanlıkların olduğunu vurulduklarında, doyurulduklarında ya da tahrik edildiklerinde ot gibi bittikleri gördüm, üstelik her daim savunmada kalmalıydınız.
We apologize for the, uh, noise of the choppity-choppy, but it seems there are a few cars blocking the road, so we're flying everybody in.
Helikopterin gürültüsü için üzgünüm, fakat... birkaç araba yolu tıkamış görünüyor, biz de insanları havadan getiriyoruz.
But the husband's dead, there's no children, so who are we looking for? !
Kocası ölmüş, çocukları yok her şey yıllar önce olmuş, kimi arayacağız ki biz?
So we go out to see, and there are people there.
Bakmaya gittiğimizde, orada insanların olduğunu gördük.
Why, there are so many chickens now... that we can eat some and let some of them live... in order to supply us with eggs.
Niye, çünkü bir sürü tavuk var günümüzde... bazılarını yiyip bazılarının da yaşamasına izin verebiliriz... bize yumurta yapmaları için.
There are so many problems that we can do nothing about.
Elimizi kolumuzu bağlayan pek çok sorunumuz var.
In the Burmese jungle, fortunately, there are many bamboo growths, and in Japan we all eat bamboo shoots, so there was a lot of natural food in the form of bamboo shoots all over the place.
Burma Ormanı'nda şükür ki çok sayıda bambu yetişiyordu ve Japonya'da herkes bambu filizleri yer. Bu sebeple her yerde bizim doğal yemeğimiz vardı.
There are a lot of "Kruegers", so we'll have to know your grandma's first name.
Birçok "Kruegers" var, büyükannenin ilk adını bilmemiz gerekiyor.
The difficulty tonight is that there are so many honored guests... that we would be drinking all night and into the day.
Bugünki sorunumuz ise gece gündüz içecekmiş gibi duran çok fazla sayıda onur konuğumuzun olması.
There are so many things we can't eat!
Yemediğimiz o kadar çok şey var ki!
So, we have said stuff like that, in all sorts of directions... when we thought of what we had done there 4 or 5 years ago... and now thinking of what we are doing here...
Orada 4-5 sene önce ne yaptığımızı düşündüğümüzde farklı yönlerde bu tarz şeyler söylendi... ve şimdi burada ne yaptığımızı düşünüyoruz...
Comrades of ours whom we had infiltrated into the Chetnik camp so now all links with our agent there are broken, thanks to you.
Çetnik kampına sızdırdığımız yoldaşlar şimdi sayenizde ajanlarımızla ilişkimiz koptu.
There are 2 ways out of here one's been blocked by their trap so if we want to flee we need to be lowered quickly down
Burdan 2 kaçış yolu vardır Diğeri onlar tarafından tutuldu bize de bu kaldı Tek çaremiz burdan aşağıya sarkmak
We pretty much take atoms for granted. And yet, there are so many different kinds lovely and useful at the same time.
Atomlara gereken önemi fazlasıyla veriyoruz... ve hala birçok farklı türde kullanışlı ve sevimli atomlar bizi bekliyor.
I want to thank you for stopping, son...'cause we always stop the ambulance... so we can bless whoever's in there... and you paramedics are doing such a wonderful job.
Durduğunuz için teşekkürler evlat. Çünkü cankurtarana her zaman dururuz... Böylece içindekileri kutsamış oluruz.
So, I knew we are making a mistake to withdraw, there would be no peace.
Böylelikle geri çekilerek bir hata yaptığımızı anladım. Barış falan olmayacaktı.
There are so many things that we can do together.
Birlikte yapabileceğimiz pek çok şey var, Dorothy.
There's so much more yet to tell you but here we are at The Cedars.
Sana anlatacağım daha çok şey var fakat Cedars'a geldik.
I'm sure there are expens who can prove just the opposite... that we're living in an age ofincredible rebinh... that science has never progressed so fast... that life has never been better.
Eminim bunun aksini kanıtlayabilecek uzmanlar vardır. Bu şey de inanılmaz bir yeniden doğuşun meydana geldiği bir çağda yaşadığımız gerçeği. Bilimin asla bu kadar hızlı ilerlemediğini.
Their figures are on track for the year. There aren't gonna be any surprises, and we feel that it's counterproductive so... You know?
Yıllık rakamları değişmiyor.
Now, the kids are upstairs, so we probably shouldn't do it up there, what with your screaming and everything.
Hazır çocuklar yukarıdayken muhtemelen yukarıda yapmamalıyız. Senin bağırmaların falan.
If there's another way we can help... I'm sorry you are so intransigent.
Bu kadar uzlaşmaz olduğunuz için üzgünüm.
So there are drugs for those things, and we make most of them.
N'olmuş yani? Bunlar için ilaçlar var ve çoğunu biz yapıyoruz.
Are you sure that while we're out there lookin'at the Statue of Liberty... you won't be in there voting'so that Italian fella can strip-mine Jupiter Hollow?
- Tabii ki edeceğim. - Emin misin? Biz Özgürlük Heykeli'ne bakarken sen bizi kazı çalışması için o İtalyan'a satarsan?
There is a station in Perebrodino, and we are'Perebrodovo', so the taxi drivers mix them up.
Orada, Perebrodino'da bir istasyon var, taksi şöförleri onunla karıştırır.
It'll help you grow strong. Where we are going, there are so many of these leaves.
Gittiğimiz yerde bu yapraklardan çok var.
So what? - We also there are going to be.
- Yani biz de orada kalıyoruz...
There are so many things we still have to do.
Hala yapacagimiz bir sürü sey var.
so there you go 70
so there 102
so there i was 29
so there's that 85
so there is 17
so there you are 54
so there we were 17
so there i am 22
so there you have it 27
so therefore 25
so there 102
so there i was 29
so there's that 85
so there is 17
so there you are 54
so there we were 17
so there i am 22
so there you have it 27
so therefore 25
so there's nothing to worry about 19
so there's 27
so there it is 43
there we are 716
we are going 52
we are not the same 19
we are family 66
we are friends 99
we are 2563
we are free 37
so there's 27
so there it is 43
there we are 716
we are going 52
we are not the same 19
we are family 66
we are friends 99
we are 2563
we are free 37
we are brothers 40
we are together 51
we are fucked 33
we are coming 52
we are done 75
we aren't 48
we are here 152
we are ready 99
we are back 37
we are a family 40
we are together 51
we are fucked 33
we are coming 52
we are done 75
we aren't 48
we are here 152
we are ready 99
we are back 37
we are a family 40