Stand by me tradutor Turco
353 parallel translation
" May all good saints stand by me!
" Tüm iyi azizeler beni korusun!
I know... you will stand by me.
Biliyorum... beni yüzüstü bırakmazsın.
If Marte accuses me, will you stand by me?
Merete beni suçlarsa bana destek olacak mısın?
I felt you'd no longer stand by me. That you'd leave me.
Artık yanımda olmadığını, beni terk ettiğini hissettim.
Come, I command you to stand by me.
Gel, benim yanımda ol.
You stand by me now, baby, and I'll make it all up to you later.
Şimdi benim yanımda ol, daha sonra bütün bunları sana telafi ederim.
Violet, you've got to stand by me!
Violet, yanımda olmalısın!
Robert will stand by me
Robert benim tarafımda olur.
You'll have to answer to posterity if you don't stand by me now!
Eğer şimdi yanımda yoksan, genç kuşaklara bildirmek zorundayız.
It don't matter, as long as you stand by me.
Sen yanımda olduğun sürece sorun değil.
Old pal, I have to go now. Please stand by me.
Dostum, ben senden önce gidecem gibi, benim yerime söylersin!
As for me, taking my pleasure in lashing out at the one person who was decent enough to stand by me through all my foolishness.
Ben tüm aptallığıma katlanacak kadar iyi bir insana kötü sözlerle saldırmaktan zevk alıyordum.
Come stand by me, Charlie.
Yanıma gel Charlie.
Tell me, will you stand by me?
Söyle bana beraber miyiz bu yolda?
What is'Stand By Me'in Korean?
'Stand By Me'Korece ne anlama geliyor?
Should I grow old, waiting for a man who won't stand by me?
Benim yanımda olmayacak bir adamı beklerken mi yaşlanayım?
Harry Parker, are you going to stand by and let this creature insult me?
Harry Parker, orda öylece durup, bu yaratığın bana hakaret etmesine izin mi vereceksin!
Follow me, and stand by for signals.
Beni takip edin ve işaretimi bekleyin.
But I just couldn't stand by, not after what you did for me that time in Philly.
Ama benim için Philidelphia'da yaptığından sonra öylece duramazdım.
Herbie, unpack for me, will ya? And stand by.
Herbie, eşyalarımı benim için yerleştir, olur mu?
But because of the people that stand by, I said it that they may believe that thou hast sent me. "
"Ama bunu, çevrede duran halk için, " beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim. "
But I've used what few brains I have... and now I must stand by what they tell me.
Ama az miktarda olan beynimi kullandım ve şimdi de onun dediklerini yapmaya çalışıyorum.
He just couldn't stand by and let her abuse me.
Fakat o beni taciz etmesini bekleyemedi
Just stand by and admire me like I admire you when you're up there. That's fine.
Sen havadayken benim sana duyduğum hayranlık gibi sen de orada bana hayranlık duyarak bekle yeter.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
If you don't believe me, stand by the door and try to listen.
Bana inanmıyorsan, kapıya yanaşın ve dinlemeye çalışın.
Will you just stand by... and watch how he kills me?
Bekle... sadece senin olacak ve beni öldürüyor nasıl izle?
No wonder you want me to stand by at the operation.
Ameliyatta yer almamı istemen boşuna değil.
And thou must stand by too and suffer every knave to use me at his pleasure!
Sen de geçer karşıma keyfi için beni kullanan her adi herifi seyredersin artık.
Now I don't want to kill you, Quincey, but by god's own eyes, I will, right here and now, where you stand if you call me to it.
Bak seni öldürmek istemiyorum Quincey, ama beni buna zorlarsan Tanrı'ya yemin ederim ki gözünün yaşına bile bakmam! Kalacak mısın?
But you can afford to stand by and see me go to jail for life.
Ama burada durup hapse atılmamı göze alırsın!
Because you still owe me a life and old Yuen's activities had to be stopped. I couldn't stand idly by.
Çünkü bana hala bir can borçlusun.. ... ayrıca biri İhtiyar Yuen'i durdurmalıydı. Buna kayıtsız kalamazdım.
If he could only stand up by himself without relying on me.
Ben olmasam, kendi başına bir şey beceremez.
Freddie's trying to juggle the schedule. He wants me on stand-by.
Freddie, bir takvim belirleyene kadar hazır bir şekilde beklememi istiyor.
- Stand by, camera three. One, give me a close shot.
Geniş plan alalım.
I stopped by the newsstand to pick up the latest edition of Spider-Man comics and a nice man offered me a delivery job.
Örümcek Adam'ın son sayısını almak için gazete standında durmuştum ki kibar bir beyefendi bana bir teslimat işi teklif etti.
You made me stand by a wall and not move at all.
Beni bir duvarın ardında tutmaktaydın. ve kıpırdamamı saglamıstın.
You'd have me stand idly by as she led you to your destruction?
O seni yok oluşuna götürürken benim öylece durmamı mı istiyorsun?
All the people are kicked down by me, see how can you stand?
Hadi bakalım, şimdi ne yapacaksın!
And they knew you would never stand by and watch me be tortured. They wanted you to do this.
Bana işkence yapılırken öylece izlemeyeceğini de biliyorlardı.
Stand by to beam me aboard.
- Beni ışınlamak için hazır ol.
And I will not stand by and allow him to perform this move on me while a perfectly good move is just sitting in the barn doing nothing.
İyi bir pozisyon öylece dururken bu pozisyona devam etmesine seyirci kalamam.
Don't make me stand by your grave.
Marcus, sakın beni mezarında durmaya terketme.
It's only your door in the inside, it's anyone's door out here... and I'll stand by it as long as I want to and you just try and stop me.
Sadece içerden senin kapın, dışarısı herkese ait... ve istediğim kadar başında dikilirim, gücün yetiyorsa beni durdurmayı dene.
If it were me, I couldn't stand such a dirty man. Being held by such a guy...
Evet, kalınlığı ve uzunluğu aynı.
Give me a targeting solution on the Roanoke and stand by to redirect all fire.
Roanoke'ye atış çözümü istiyorum. Ateş gücünü üzerinde yoğunlaştıralım.
You have, and if anything happens to me... you've got to stand by Randy as well.
- Evet doğru. Ve eğer bana bir şey olursa aynı şekilde Randy'nin yanında olacaksın hayatım.
Stand by to beam me aboard.
Beni gemiye ışınlamak üzere beklemede kalın.
And this dream told me to go to Spokane to stand by the falls.
Düş, Spokane'e gidip, şelalenin oraya oturmamı söyledi.
If you want me to shoot you where you stand, by all means.
Eğer olduğunuz yerde sizi vurmamı istiyorsanız, durmayın.
Admiral's Men, the Chamberlain's Men... and every one of you ne'er-do-wells that stand in contempt... of the authority vested in me by Her Majesty!
Amiral'in Adamları, Chamberlain'in Adamları... ve Majesteleri tarafından bana verilen yetkiyi... küçümseyen siz aşağılıkların hepsini!