That feeling tradutor Turco
7,907 parallel translation
Do you remember that feeling when the police had no answers for us?
Polisin bizim için hiçbir cevabı olmadığı zaman, o duyguyu hatırlıyor musun
Every time I remember that feeling, like pride,
Ne zaman hatırlasam o hissi gurur duymuşum gibi...
I know that feeling.
Bu hissi iyi bilirim.
I know that feeling.
Bilirim o hissiyatı.
That feeling?
Onu mu diyorsun?
But you ever get that feeling... like you mishandled something important?
Ama hiç bu hisse kapıldın mı? Önemli bir şeye yanlış karar vermişsin gibi?
Remember that feeling.
Bu duyguyu unutma.
You ever have that feeling?
Hiç böyle hissettin mi?
You know that feeling when you've been up all night waiting to find out if your boyfriend's father was dug out of a reflecting pool?
Hani şu tüm gece uyanık kalıp sevgilinizin babasının süs havuzunun altından çıkarılmasını bekleme duygusunu bilir misiniz?
Latin Lover Narrator : You know that feeling when a great idea comes to you?
Hani bir anda aklınıza çok iyi bir fikir gelir ya?
But Jane was definitely having that feeling.
Ama Jane kesinlikle o duyguyu yaşıyordu.
- But Oliver, I can't shake the feeling that there's something more at play here.
- Ama Oliver, sanki başka bir şeyler daha döndüğü hissini atamıyorum içimden.
Well, I got the feeling that your daughter was under some kind of serious duress.
Kızının çok büyük bir baskı altında olduğu hissine kapıldım.
And I can't help feeling that's what this chilly emptiness is.
Bu soğuk boşluğu hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum.
So, I think maura was scared She was gonna lose her best friend And probably embarrassed to be feeling that way
Sanırım Maura en iyi arkadaşını kaybedeceği için korkmuştur ve muhtemelen herkesin içinde böyle düşündüğü için utanmıştır.
How's that neck brace feeling?
Boyunluk takmak nasıl bir his?
Uh, t-that's not a feeling either, is it?
- Bu da bir his değil mi?
The night before we had this very strong feeling that she was trying to communicate with us.
Cenazeden önceki gece iletişim kurmaya çabaladığını güçlü bir şekilde hissettik.
I just have this feeling that... Bart needs me.
İçimden bir his Bart'ın bana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
No, that's what you're feeling about me.
Hayır, bunlar benim için hissettiklerin.
Sweetheart, there's no amount of sandwiches that can fill the void you must be feeling right now.
Tatlım, şu anda yaşadığın boşluğu doldurabilecek hiçbir sandviç yok.
Okay, that isn't anger that you're feeling.
Hissettiğin şey öfke değil.
I had the absurd feeling that he walked out with me.
Benimle birlikte dışarı çıktığına dair anlamsız hislerim vardı.
That's a clammy, sick feeling.
Bu soğuk, hastalıklı bir his.
I have never once, since that day, allowed myself the liberty of feeling powerless.
O günden sonra, birkere bile, Kendime güçsüz olmanın verdiği özgürlüğü yaşatmadım.
I'm getting this feeling that Wells is hiding something. About what's going on with this Rathaway character.
Rathaway'in kişiliği hakkında Wells'in bir şeyler sakladığına dair bir his doğuyor içime.
Trent told me about you feeling up that old lady at the block party.
Trent partide o yaşlı kadını ellediğini söyledi.
I get the feeling that we're talking about the symptoms and not the larger problem.
Sonradan değil de semptomlarından konuşuyormuşuz gibi hissediyorum.
I mean, knowing that we've been codependent, me always feeling the need to save you...
Yani, ilişki bağımlıydık ben her zaman seni koruma ihtiyacı duyuyordum...
I think that he's feeling...
Düşünüyorum ki onun hissettikleri...
Feeling like you've been in that glass box your whole life?
Doğduğundan beri bu cam kutunun içindeymiş gibi mi hissediyor?
I get the feeling that until we said it, you'd never heard it before.
Biz söyleyene kadar daha önce hiç duymadın gibi bir hisse kapılıyorum.
Are you feeling that?
Bunu hissediyor musun?
Taking a life... feeling of the weight and responsibility of all the years the person you've murdered has lived... moments that they've cherished... the dreams that they've struggled towards, gone... because of you.
Bir hayatı almak katlettiğin insanın yaşadığı yılların geçirdiği zamanların, didindikleri hayallerin senin yüzünden gitmesinin verdiği ağırlık ve sorumluluk zor geliyor.
Maybe that's the struggle you're feeling... deep within you.
Belki derinlerde bir yerde hissettiğin şey budur?
That I'm feeling pretty divided lately.
Son zamanlarda çok bölünmüş hissediyor.
I have that same feeling sometimes.
Ben de öyle hissediyorum bazen.
So maybe this gives you a feeling that being an adult, being sexual, is somehow wrong. Well, she does the best she can.
Belki bu yüzden yetişkin olmanın, cinselliğe girmenin yanlış olduğu fikrine kapılıyorsundur.
And I really hope that you get to have a moment like this with your kid one day, so that you get to feel the way I'm feeling about you right now.
Ve umarım sen de birgün çocuğunla bu anı yaşarsın, böylece şu anda senin için hissettiklerimi sen de birgün anlarsın.
Well, that's how Jane's feeling.
İşte Jane böyle hissediyordu.
That you can trust me with whatever you're feeling or thinking.
Hissettiklerin ve düşündüklerin konusunda bana her zaman güvenebilirsin.
I mean, I can't be the only one that's feeling... ( knocking )
Yani, bunu hisseden tek kişi ben olamam... - Şimdi olmaz, Scott.
I'm not feeling that.
Çok içten söylemedin.
I started getting the feeling that someone was watching me.
Birisinin beni izlediğini hissetmeye başlamıştım.
Sometimes, me and Iris have these moments, and when I'm looking into her eyes, it's hard not to think that she's feeling the same way I do.
Bazen Iris ile öyle anlar yaşıyoruz ki gözlerinin içine baktığımda benimle aynı duyguları paylaştığını düşünmemek oldukça zor oluyor.
I have a feeling that I'm about to move forward with someone really special.
Daha özel biriyle ilişkimin olacağına dair içime bir his doğuyor.
The way that he described running... Feeling the wind and the power... It's like he was talking from experience.
O tarif ettiği koşuş şekli rüzgarı ve gücünü hissetme sanki bir tecrübeye dayanarak konuşuyordu.
I hadn't felt that angry in years. That is a beautiful feeling. I was...
Yıllardır o kadar öfkeli hissetmemiştim.
Jocelyn, you're grieving, you're feeling alone, that's why you're saying this.
Jocelyn, yastasın, yalnız hissediyorsun. O yüzden bunları söylüyorsun.
That anger you're feeling, that rage - that's exactly how I woke up every day for the past two years.
Şu anda hissettiğin o öfke var ya, geçtiğimiz iki yıldır her gün öyle uyanıyordum ben.
Just a gut feeling that i need to keep pulling this thread.
Yalnızca devam etmemi gerektiren bir takım hisler vardı bende.
feeling 99
feelings 150
feeling good 61
feeling better 249
feeling any better 27
feeling okay 19
feeling guilty 18
feeling all right 20
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
feelings 150
feeling good 61
feeling better 249
feeling any better 27
feeling okay 19
feeling guilty 18
feeling all right 20
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that sounds great 436
that one over there 16
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that sounds great 436
that one over there 16
that is so sweet 227
that sounds good 394
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189
that sounds good 394
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189