Then what about you tradutor Turco
1,072 parallel translation
Then what about you?
Peki ya siz?
Then what are you worried about?
Öyleyse endişen ne?
Then what do you talk about each week?
Peki her hafta ne hakkında konuşuyordunuz?
I sit here, reading the Chicago book and I keep trying to figure the son of a bitches out but then you know what I wind up thinking about?
Ben buraya otururum, Chicago kitabımı okurum ve bu orospu çocuklarının işlerini anlamaya çalışırım. Fakat daha sonra ne hakkında düşünürüm, biliyor musun?
Then what are you talking about?
Öyleyse neden bahsediyorsun?
And, of course, then we would never find out what you have learned about our..... little business.
Sonra küçük işimiz hakkında neler bildiğini asla öğrenemeyiz.
- What did you talk about, then?
- Öyleyse, ne konuştunuz?
Then do you swear, all of you, by these your gods... that no word of what you are about to hear shall ever pass your lips?
Öyleyse hepiniz, bu tanrıların huzurunda birazdan duyacaklarınızı sır olarak saklayacağınıza yemin eder misiniz?
Then what did he tell you about me?
Peki sana benim hakkımda ne söyledi.
Down you go, and you have to go past about eight or nine slices till you get what you want, and then you hope they don't rip on the way up.
Elinizi daldırıp yedi sekiz dilimi aşmanız gerekir ki istediğiniz dilimlere ulaşın. Sonra bir de çıkarırken parçalanmasınlar diye dua edersiniz.
What about you then, taking his money?
Peki neden parayı aldın?
Then you'll know what to write about.
O zaman ne yazacağını daha iyi bilirsin.
As soon as you find out what the whole thing is about... then it's just like another thing.
Asıl meselenin ne olduğunu kavrayınca farklı bir şey olduğu anlaşılır.
What about the men you were with then?
Yanında gördüğüm o adamlar?
I'll tell you what, you get me up in an airplane, then we'll talk about forward thrust.
Bak ne diyeceğim. Bir uçağı bana kaldırt, sonra itme kuvveti hakkında konuşuruz.
But then you saw what Jill wrote about me in that book.
Jill'in kitabında da yazdığı gibi...
You don't know what I'm talking about. What the fuck is that, then?
Bu ne o halde?
Then you know what I'm talking about.
O zaman beni anlıyorsundur.
I mean, you know, I'd occasionally have conversations with people... but then, uh, when they asked what I did... which would always happen after about five minutes... uh, you know, their faces...
Bilirsin, insanlarla ara sıra sohbet ederim ama ne iş yaptığımı sorduklarında ki bu da hep yaklaşık beş dakika sonra oluyor surat ifadeleri...
Then in the next moment, you start to think about things : Work on the play, what you've got to do tomorrow.
Ve ondan sonraki dakikalarda düşünmeye başlarsın oyundaki görevini, ertesi gün yapman gerekenleri.
And then I do. What about you?
- Peki ya sen?
- What about you then?
- Ben göze girmeye çalışmıyorum.
Then will you tell dad about what you have seen?
babama söyleyecek misiniz?
So what are you talking about then?
Peki ne diye böyle konuşuyorsun?
You know, when you've loved and lost the way Frank has, then you know what life's about.
Bilirsin, Frank gibi sevip kaybettiğin zaman, işte o zaman hayatı biraz anlayabilirsin.
Why don't wait until tomorrow, and then you'll know what this is all about.
Yarına kadar bekle, sonra bunlar niçin öğreneceksin.
- Then what are you talking about?
- Öyleyse, ne konuşuyorsun?
Then what the hell are you going to do about it?
- Bunun için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Good, then you understand what it's all about.
Güzel, sen o zaman anlarsın yaptıklarımı.
Then people don't know what the fuck you're talking about.
İşte o zaman kimse ne dediğinizi anlamaz.
Well, I'd assume we were having a big lad's joke about back-tickle, as the way we healthy fellows often do, and I'd grab you for a friendly wrestle and then we'd probably slap each other's sides like jolly good chums and laugh at what it would be like if we really did... fancy each other.
Öyleyse, biz sağlam dostların her zaman yaptığı gibi, güldürmek için sıkı bir espri yaptığını varsayar, seninle dostane bir güreş tutar, neşeli dostlar gibi, birbirimizi tokatlar, eğer gerçekten birbirimizi sevseydik, nasıl bir şey olacağına dair gülerdik.
Tell you what, you find a nice color TV for about 50 bucks, then we talk.
Ne diyeceğim 50 dolarlık güzel bir renkli televizyon bul, sonra konuşuruz.
After I left the restaurant, I got to thinking about what you said about, you know, being romantic and all and then I remembered what I did when I was trying to get Edwina to fall in love with me. Yeah.
Evet.
Absolutely nothing. So what did you talk about, then?
- Peki ne hakkında konuştunuz?
Then what did you wanna see me about? SOLIS : Lieutenant La Forge.
- O zaman neden görüşmek istediniz?
Then you can tell us about what's brought you here.
Sonra da bize, sizi buraya getirenin ne olduğunu anlatırsınız.
Then you must know what I was thinking about.
O halde benim de ne düşündüğümü bilmeniz lazım.
- Well, then, what are you worried about?
- O zaman, neden endişeleniyorsun?
- Then you don't know what you're talking about, do you?
- Öyleyse neden söz ettiğini bilmiyorsun, değil mi?
Then what are you complaining about?
- O halde niye şikayet ediyorsun?
- What are you worried about, then?
- O zaman ne önemi var?
Then what are you so nervous about?
O zaman sen niye bu kadar sinirlisin?
If you understand this film, then you understand what I'm about, and what my All Star Ski School can make you about.
Bu filmi anlarsanız o zaman beni de anlarsınız Yıldızlar Kayak Okulu'mun size neler kazandırabileceğini de.
Then why don't you tell me what this is about,'cause I'm feeling pretty clueless here.
O zaman söyle bana olay nedir, çünkü kendimi burada baya salak hissediyorum.
Then perhaps you know what I'm talking about.
O zaman belki demek istediklerimi anlarsın.
In an effort to salvage what little time we have left, let me smear this goo on you, and then I will build us a cosy little fire and we'll snuggle up with a blanket and talk about New York and all the great times we've had over the years,
Kalan dar vaktimizi kurtarma çabamızın bir parçası olarak bu bulamacı vücuduna sürmeme izin ver. Sonra da şöminede içimizi ısıtacak bir ateş yakıp bir battaniye alır, ateş karşısında New York ve oradaki güzel günlerimizden konuşuruz, ve haftasonunun kalanında M ile başlayan o kelimeyi hiç ağzımıza almayız. Tamam mı?
We change what you think about the sciences and then...
Bilime olan bakış açısını değiştireceğiz.
You come into my life, you come tearing into my life, you make me give a damn about what happens to you, and then you slam the door in my face.
Hayatıma girdin. Hayatıma zorla girdin. Sana karşı bir şeyler hissetmemi sağladın ve suratıma kapıyı kapatıyorsun.
Look, you have a son who almost kills himself... and then write a book about what you're supposed to do and how you're supposed to react.
Bak, neredeyse kendisini öldürmüş olan bir oğlun var ve sen ne yapman ve buna nasıl karşılık vermen gerektiği hakkında kitap yazabilirsin.
No. What the fuck you complaining'about, then?
O zaman neden şikayet ediyorsun?
You threw the bones away with the trash then what about the flesh?
Kemikleri çöplerle uzaklara attın ya eti ne oldu? Nereye gittiler?
then what 1564
then what are you doing here 94
then what's the problem 77
then what happened 229
then what's wrong 25
then what is it 290
then what's the point 33
then what's this 25
then what do you want 90
then what are you 62
then what are you doing here 94
then what's the problem 77
then what happened 229
then what's wrong 25
then what is it 290
then what's the point 33
then what's this 25
then what do you want 90
then what are you 62