Without a trace tradutor Turco
482 parallel translation
It's too bad he got away last night without a trace.
Ne yazık ki, dün gece hiç iz bırakmadan kaçıp gitti.
The children vanish without a trace.
Çocuk iz bırakmadan yok olur.
When I received her letter, I rushed to her home... but they had disappeared... mother and daughter, bag and baggage, without a trace.
Mektubu alır almaz, hemen evine fırladım ama ortadan kaybolmuşlardı anne-kız, tası tarağı toplayıp sırra kadem basmışlar.
And yet, show me crime without motive, robbery without a clue, murder without a trace and I'll show you Giles Conover.
Ancak, nerede nedensiz bir suç, ipucu olmayan bir soygun, iz bırakılmamış bir cinayet varsa orada Giles Conover vardır.
People don't just drop off the face of the Earth without a trace.
Kimse dünyadan bir anda yok olamaz.
Four pints of 120-proof bourbon without a trace of hangover.
2 litre 120 derece burbon ve baş ağrısından eser yok.
A creature so reckless to leave without a trace, losing her head like any ordinary woman...
İz bırakmadan kaybolacak kadar düşüncesiz bir yaratık adî bir kadın gibi öfkeden gözü dönmüş...
Gone without a trace.
İz bırakmadan kayboldu.
Well, she left Phoenix a week ago yesterday, without a trace.
Phoenix'ten ayrılalı dün bir hafta oldu.
- Disappeared without a trace,
- İz bırakmadan kayboldu.
The sphere disappeared without a trace.
Küre, iz bırakmadan kayboldu.
Down the drain, gone without a trace.
Yok olacaklar, iz bırakmadan.
Funny I said Shinsuke... because Gonji and his wife have disappeared without a trace.
Komik Shinsuke dedi... Gonji ve eşi çünkü bir iz bırakmadan kayboldu.
- Just vanished without a trace.
- İz bırakmadan kayboldu.
Without a trace?
İz bırakmadan?
- How long ago was Laius... - Laius... Was Laius killed without a trace?
Hiçbir iz bırakmaksızın Laios'un öldürüldüğü ne kadar oluyor?
He had an accomplice who fled without a trace.
Hiç iz bırakmadan kaybolan bir suç ortağı var.
Why did he get rich the same day Why did he get rich the same day as Basavriuk vanished without a trace? - Why?
O Bassavriouk'a gönüllü olduğu gün zengin oldu.
She has gone without a trace.
Tek iz bile bırakmadan gitmiş.
These three exploited that situation... and swindled large sums from the villages of Kiochi... by running a "draft - exclusion" scam and then skipping out without a trace.
İsyanlar bu üçünün yüzünden oldu. Askerlikten kurtarma bahanesiyle Kiochi'li köylülerden, yüz binlerce yen dolandırdılar ve paralarla birlikte, ortadan kayboldular.
Went off to buy a new family altar and vanished without a trace.
Bir aile sunağı almaya gittiler ve iz bırakmadan ortadan kayboldular.
The second disappeared without a trace.
İkincisi ise ardında iz bırakmadan kayboldu.
- One day he disappeared without a trace.
- Bir gün hiç iz bırakmadan ortadan kayboldu.
About 40 years ago, you arranged to have your sister Harriet's baby given away without a trace.
Şey - 40 yıl kadar önce, kız kardeşiniz Harriet'in bebeğini herhangi bir iz bırakmadan evlatlık verdirdiniz.
Well, er... we've lost four ships without a trace.
Dört gemimiz iz bırakmadan kayboldu baba.
Why not, when you can see giant suns sucked in and disappear without a trace?
Neden olmasın, dev güneşlerin emilip hiç bir iz bile bırakmadan kaybolduğunu görmediniz mi?
Gone without a trace just before he signed a few contracts.
Birkaç sözleşme imzalamasının akabinde iz bırakmadan sırra kadem basmış.
But after the 6th century disappears without a trace.
Fakat altıncı yüzyıldan sonra bir iz bırakmadan yok oldular.
And people disappear without a trace.
Ve insanlar bir iz bırakmadan kaybolur.
Another sailor and our cook have disappeared without a trace.
Bir başka denizci ve aşçımız iz bırakmadan kayboldular.
Last night, while on his watch, a mate disappeared without a trace.
Dün gece, görevinin başındayken bir dümenci iz bırakmadan kayboldu.
Maciek said that... they had come to power because of people's misery... and to hold on to it, they wanted to sweep everything away... without a trace.
Maciek şöyle dedi : İnsanların sefaleti sayesinde iktidara geldiler ve onu muhafaza etmek için, iz bırakmadan her şeyi değiştirmek istediler.
Vanish every year without a trace?
Hiç bir iz bırakmadan her yıl ortadan kaldırılan.
The expedition vanished without a trace.
Sefer adeta sırra kadem bastı.
I could run away I could leave without a trace
# Uzaklara gidebilirdim # Hiç bir iz bırakmadan ayrılabilirdim
* You're lost in time * without a trace
Sen zamanda kayboldun, Hiçbir iz bırakmadan.
But before CURE becomes visible... we must all disappear without a trace.
Ama CURE hiç bir iz bırakmadan... Kaybolmadan önce bu konu halledilebilir mi ona bakmak lazım.
In fact, they would've gotten away with this without a trace if Carrie hadn't blown it for them.
Aslında, Carrie işlerini mahvetmeseydi hiç - iz bırakmadan oradan da çıkıp gidebilirlerdi.
No, I'm leaving Paris without a trace.
Hayır, arkamda bir iz bırakmadan Paris'ten ayrılıyorum.
The supervisor disappeared without a trace shortly after I gave the order.
Denetleyici talimat verildikten kısa bir süre sonra ortadan kayboldu, iz yok.
and now the compound has vanished without a trace.
Şimdi de o kompleks hiç iz bırakmadan kayboldu, öyle mi?
But he's completely disappeared, he's vanished, gone without leaving a trace.
Fakat kaybolup gitti, yok oldu, hiçbir iz bırakmadan gitti.
A body can't be thrown out of a fast-moving train without some trace,
Hızlı bir trenden iz bırakmadan ceset atılamaz.
A supercilious poseur without the slightest trace of humanity or compassion.
Burnu büyük bir numaracı en ufak bir insanlık ya da merhametten yoksun.
First you're given a map by someone who vanishes without leaving a trace.
Sana önce bir harita verildi, üstelik iz bırakmadan kaybolan birisi tarafından.
We've discovered a body without any trace of bone in it.
İçinde hiç kemik bulunmayan bir ceset bulduk.
He's found a body without any trace of bone.
Hiç kemik izi olmayan bir ceset bulmuş.
He's not much of a lawyer but he's got a special talent for making people disappear without trace.
Avukatlığı pek yoktur fakat insanları iz bırakmadan ortadan kaybetme gibi özel bir yeteneği vardır.
He's rigged two accidents 2,000 miles apart'in one week without leaving a trace.'
Bir hafta içinde hiç iz bırakmadan birbirlerine 3500 km. uzaklıkta iki olay tezgahladı.
A good deed will never vanish without leaving a trace.
Hiçbir eylem iz bırakmadan tarih olmaz.
She had died a natural death without leaving a trace
Doğal bir şekilde, hiç bir iz bırakmadan öldü.
without a doubt 217
without asking me 19
without a word 39
without a warrant 17
trace 169
tracey 88
without 110
without me 305
without you 442
without further ado 110
without asking me 19
without a word 39
without a warrant 17
trace 169
tracey 88
without 110
without me 305
without you 442
without further ado 110
without doubt 45
without love 36
without water 18
without saying a word 17
without mercy 18
without my permission 24
without your help 31
without warning 47
without thinking 29
without fail 57
without love 36
without water 18
without saying a word 17
without mercy 18
without my permission 24
without your help 31
without warning 47
without thinking 29
without fail 57