Works for me tradutor Turco
1,297 parallel translation
It's something that works for me all the time.
Benim için her zaman çalışan bir numara.
Well, it works for me.
Ben bunu severim.
Works for me.
Bana uyar.
Works for me.
- Olmadı. Bence oldu.
Works for me.
Bende işe yarıyor.
Ah, works for me!
Bana uyar!
Always works for me.
Bende hep işe yarardı.
Works for me.
Benim açımdan işe yarar.
Sometimes it works for me.
Bende bazen işe yarıyor.
Whatever works for me, not to give that away... so easily, you know.
Hayatımda iyi yürüyen şeylerden... kolay kolay vazgeçmemek.
I'm just telling you what works for me, okay?
Ben sadece işime yarayacak şeyi söyleyeceğim, tamam mı?
But that works for me because two perfect people in one relationship... might be too much.
Ama bu benim için iyi oluyor. Çünkü bir ilişkide iki mükemmel fazla olabiliyor.
It works for me.
Bende işe yarıyor.
I don't know a damn thing about whatever troubles and that works for me.
Sorunları hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Şikayetçi de değilim.
- Works for me.
- Bir de bana söyle!
"Hey, works for me."
"Hey, tam bana göre" diye düşündüğün bir şey.
Works for me.
O zaman işler değişir.
I'm just telling you what works for me, okay?
Sana bildiklerimi söylüyorum sadece.
Jack, it's one thing for you to disobey me in the field, but for someone who works for me here at CTU to betray me...
Anlıyorum, ama... Jack, senin, sahada emirlerime karşı gelmen başka bir şey. Ama burada, CTU'da benim için çalışan birinin bana ihanet etmesi...
That's not my point. Edgar works for me.
Demek istediğim bu değil.
That works for me.
Bana uyar.
He works for me.
Benim için çalışıyor.
It works for me.
Ben memnunum.
- Works for me.
- Çok isteriz.
And it works for me because everyone hates satan.
Hem bana da uyar. Sonuçta şeytanı kimse sevmez.
- Yeah, works for me.
- Evet, bana uyar.
It works for me.
Benim işime yarıyor.
Hmm. Weird works for me.
Gariplikle alıp veremediğim yok.
Works for me- - hey, Maria!
Ben denediğimde işe yarıyor. Hey, Maria!
Well, you know what always works for me.
Benim icin daima neyin ise yaradigini bilirsin.
Works for me.
- Bana uyar.
Any schedule works for me. What have I got to do with my time?
Buraya gelebilmek için çim biçme makinasının benzinini sifonladım.
That has to be someone who worked for me, or... works for me.
Benim için çalışan ya da zamanında çalışmış biri olmalı.
Natalie... works for me.
Natalie benim için çalışıyor...
Works for me, Sheriff.
Bana uyar Şerif.
Something's got to be going on for me to do something nice? Is that how it works?
İyi bir şeyler yapmam için mutlaka bir şeyler olması gerekiyor.
Well, it works for me.
"Tek damla" kuralı.
Shane works for you, but he comes home to me
Shane seninle çalışıyor ama benimle yaşıyor.
Just do whatever you want and I'll let you know how it works out for me!
İstediğini yap, bana uyup uymadığını sana söylerim.
- Cutty works for me.
Cutty ismini kullanıyorum.
Alphonse Elric, I don't know what happened, but if you and your brother hate each other, it works out well for me.
Alphonse Elric, ne oldu bilmiyorum, ama sen ve ağabeyin birbirinizden nefret ediyorsanız... bu benim işimi kolaylaştırıyor.
Says she works for Gold. Don't tell me her name. Anyone but her.
- Gold için çalıştığını söylüyor.
Excuse me, I'm looking for another bellboy that works here... his name is Fergus O'Brian.
Afedersiniz, burada çalışan bir otel uşağını arıyorum... adı Fergus O'Brian.
They nail me for the works - not just the people I did kill, but even Lucille and the girls that Roark and Kevin ate, and even Goldie.
Bütün suçları üzerime attılar, sadece öldürdüklerimi değil Lucille'i ve hatta Roark ve Kevin'in öldürüp yediklerini bile üzerime attılar. Hatta Goldie'yi bile.
This works out great for me, though.
Ne harika değil mi?
Nothing works out for me.
Hiçbir şey yolunda gitmiyor.
For me, it only works in utero.
Bende, sadece rahimde işe yarıyor.
Let me know how that works out for you.
Bunu nasıl yaptığını görmeme izin ver.
Works for me.
- Hasta bile hasta olmadığını söylüyor.
My friend works at a carpet warehouse and they just went out of business. He left this for me.
Arkadaşım bir halı deposunda çalışıyor ve onlar iş için dışarı çıkardılar.Arkadaşım bunu bana bıraktı.
My cousin works for Christie's in Tokyo, and he sends me DVDs.
Kuzenim Tokyo'da Christie's mağazasında çalışıyor. Bana DVD yolluyor oradan.