You're still young tradutor Turco

You're still young

Hâlâ çok gençsin.

While you're still a young man. Hark, ye!

Bu yüzden hala genç bir adamsın.

You have Sam now, while you're still young.

Sen hala gençken Sam'e sahipsin.

You're still so young!

Hala gençsin.

My days are numbered, but you're still young.

Benim günlerim sayılı ama sen hâlâ gençsin.

- You're still young.

- Daha gençsin.

But you're still so young, you may have a change of heart one day.

Ama hala çok gençsiniz, bir gün hisleriniz değişebilir.

At least, you're still young.

En azından, sen hâlâ gençsin.

You're still young.

Daha gençsin.

You're still running after young Kearney.

- Hâlâ küçük Kearney'ye kuyruk sallıyorsun?

You may be happy while you're still young. But as you become older, you'll fiind it lonely.

Gençken mutlu olabilirsin ama yaşlandıkça kendini yalnız hissedeceksin.

Never mind, you're young yet and may have some still.

Dert etmeyin, gençsiniz bol zamanınız var.

You're still young.

Sen henüz gençsin.

It's merely a short way of saying you're still young enough to pattern your behaviour after people older than you.

Sözün kısası... Yeteri kadar gençsin senden büyükleri örnek almak için.

You're still young, uncle, aren't you?

Hala gençsin amca, değil mi?

Nevertheless, Setsuko, you may say so but you're still young and your future is bright.

Sen böyle konuşsan da Setsuko hâlâ çok gençsin, geleceğin de çok parlak.

You're still young.

Siz hala gençsiniz.

Well, ok, excuse me, you're still young and beautiful.

Peki iyi, kusura bakma. Hâlâ genç ve güzelsin.

You're still very young and inexperienced.

Hala çok genç ve tecrübesizsin.

You're still young and pure, like a bride.

Hâlâ genç ve kusursuzsun, taze bir gelin gibi.

You're still young, your skin is so white and smooth.

Hâlâ gençsin, tenin hâlâ parlak ve pürüzsüz.

You're still young.

Hala çok gençsin.

You're still so young.

Daha çok gençsin.

Yes, all right, you're well-preserved, still young and good-looking.

Çok bakımlısındır. Hala genç ve yakışıklısın.

I understand, but you're still young...

- Sizi anlıyorum, çok gençsiniz ve...

You're still young, you'd have a marvellous time in Paris.

Daha gençsin, Paris'te harika vakit geçireceksin.

Well, you're still young, maybe you'll learn.

Henüz gençsin, ilerde öğrenirsin.

You're still a young man, Mr. Burton.

Sen genç bir adamsın, Bay Burton.

You're still young. Why don't you learn kungfu?

Bak sen de daha geçsin, hala Dövüş sanatları öğrenebilirsin!

You're still very young

sen çocuktun!

You're still young.

Hala gençsin.

You're still so young... otherwise why would you be doing this?

Hala çok gençsin... Aksi halde niye bunu yapasın ki?

Michael, for a boy like you, you're still young.

Michael, senin gibi bir genç için, hâlâ çok gençsin.

You're still a handsome young man, Ez.

Hala genç ve yakışıklısın, Ez.

You're still young and can hold it

hale gençsin! dayanabilirsin!

You're still so young!

Hala çok gençsin!

You're still too young to realize the seriousness of certain things.

Bazı şeylerin ciddiyetini anlamak için daha çok gençsiniz.

Right. You're still a young man.

Hâlâ gençsin.

Because you're blind ; you're still too young.

Çünkü körsün, hâlâ çok gençsin.

I guess you're still young, there's only fame and fortune in the martial arts world, there's no fairness.

Sanırım hala anlamadın, Dövüş sanatları dünyasında, ün ve servet vardır sadece. adelet yoktur

Jing Wuming, maybe you're still young.

Jing wuming, sen hala gençsin.

Dance while you're still young.

Dans etmek için hâlâ gençsiniz.

You're a relatively young man still.

Sen diğerlerine göre hala genç bir adamsın.

- You're still a young man.

- Sen hala genç bir adamsın.

Yes, you're still young enough and brave enough to speculate.

Evet, hala spekülasyonda bulanacak kadar genç ve cesursun.

It'll happen. You're still young.

Göreceksin, daha yaşın genç.

Because you're still a young boy, sir.

Sen hala bir çocuksun.

Certain diseases it's better to have when you're still young.

Belli hastalıkları, henüz küçükken geçirmek iyidir.

You're still too young and pure.

Hâlâ çok genç ve safsın.

Don't, you're still young.

Buna ihtiyacın yok.

You're still young ; isn't it better to marry me?

Hala gençsin, benimle evlensen daha iyi olmaz mı?