You couldn't do it tradutor Turco
596 parallel translation
I suppose it was because I couldn't kill... anyone who loves Russia as much as you do! "
Sanırım, Rusya'yı senin kadar seven hiç kimseyi öldüremezdim.
- You couldn't do anything about it.
- Başka şansın yoktu.
As for the other thing, if you're a friend to me, you couldn't do it.
Diğer şeye gelince... Eğer arkadaşımsanız bunu yapamazsınız.
I couldn't do good work anywhere without you, and you know it.
Sen yanımda yokken hiçbir yerde iyi bir iş çıkartamam, bunu biliyorsun. ... sensiz nasıl başımı eğebilirim?
You understand, I didn't try, but it seemed to me that one of them wanted the other one to do something but I couldn't tell who wanted who to do what to which.
Anlıyorsunuz ya, kulak vermedim. Ama biri diğerinden bir şey yapmasını istiyor gibi geldi. Ama kimin kimden neyi istediğini anlayamadım.
Now, how would you be able to fix it so that Wilmer couldn't do us any harm?
Bize Wilmer'dan zarar gelmeden nasiI hallolacak bu is?
I don't mind telling you, Jeeter, I couldn't really afford it but I had to do it.
Sana söylemem gerek Jeeter, gücüm yetmese de yapmam gerekiyordu.
- You couldn't do it, Anselmo?
- Öldüremezsin, değil mi?
I could've stopped you with a gun, just as any animal could be stopped from killing, but I couldn't do it because I'm a coward.
Bir hayvana engel olunabileceği gibi sana silahla engel olabilirdim ama bir korkak olduğum için yapamadım.
If nobody knows you're married to this Katzenjammer... and it was all by mistake, anyway... with false names a corpse couldn't dig up... why do you have to go around proving things?
Eğer kimse bu ayyaşla evlendiğini bilmiyor ve tüm bunlar bir yanlışlıksa kimsenin de bulamayacağı sahte isimler kullandıysanız neden bir şeyleri kanıtlama uğraşına giriyorsunuz?
How do you know it couldn't be?
Olamayacağını nereden biliyorsun?
Do you realize that one of the girls could knock that guy off... on the corner of Broad an Main with 50 witnesses... - and we still couldn't hang it on her?
Bu kızlardan biri sokak ortasında elli tane tanığın önünde bu herifi haklasa bile boğazına yapışamayacağımızın farkında mısınız?
If it's a pipe, couldn't you show him how to do it?
Çocuk oyuncağı ise, Bay Murdock'a öğretseniz?
But you couldn't do it so the hens paid for us, right?
Ama bunu yapamadığın için kabak tavukların başına patladı, değil mi?
Oh, you needn't be afraid that Doris couldn't do it.
Doris'in beceremeyeceğinden korkmayın.
That's why you couldn't do it.
İşte bu yüzden, bunu yapamadın.
Besides, wherever it is, what could you do that you couldn't do here with me to help you?
Üstelik nereye gidersen git, Benim yapamadığım yardımı sana kimse yapamaz?
- I couldn't let you do it, Kathy.
- Bunu yapmana izin veremem, Kathy.
Couldn't do it without a spotlight, could you?
Spot ışıkları olmadan olamaz, değil mi?
Couldn't you do it without goin'there?
Oraya gitmeden bırakamaz mısın?
But I couldn't ask a fine girl like you to do it.
Fakat senin gibi güzel bir kızdan böyle bir şey isteyemem.
I'm sure you couldn't do it.
Yapamayacağınıza bahse girerim.
No, I couldn't possibly tell you how I'm going to do it, Mr. Treadwell.
Hayır, onu nasıl yapacağımı size asla söyleyemem, Bay Treadwell.
I couldn't do it to you.
Bunu sana yapamam.
But I couldn't do that to this nice woman. You'd hate me for it.
Ama o kadar iyi bir kadına bunu yapsam benden nefret ederdin.
Well you saw them there, when I met your parents, the way they were needling me and you couldn't do anything about it.
Ailenle tanıştığımda onları orada gördün. Beni iğnelerlerken gördün. Ve bu konuda hiçbir şey yapamadın.
BUT, AS A POINT OF DECENCY, COULDN'T YOU DO IT MORE SUBTLY?
Ama bunu nezaketen biraz daha zekice yapamaz mısın?
The law couldn't bring you to justice, but I'll do it with my own bare hands.
Yasalar adaleti getirmedi, ama ben kendi ellerimle adaleti getireceğim.
I suppose I've broken security but I couldn't let you do it to him.
Sanırım güvenliği bozdum ama ona bunu yapmanıza izin veremezdim.
But, what do you know, folks I just couldn't make myself do it.
Ama biliyor musunuz... bunu yapmaya elim varmadı.
Couldn't let you do it on your own.
Seni tek başına bırakamazdım bu işte.
I couldn't care less what you do to yourself, but... must you do it in front of the children?
Sağlığınızı düşünmüyorum, çocukların önünde yapmanız şart mı? - Değil.
Because you couldn't do like the rest if it killed you.
Çünkü bu seni öldürecek olsaydı bile diğerleri gibi yapamazdın.
So you couldn't do it.
Demek yapamadınız...
It wouldn't surprise me if you couldn't do even better..... provided Shannon there didn't drink up your share of the profits.
Bundan daha iyisini yapamasan bile hiç şaşırmazdım Shannon'un, senin kardan payını son yudumuna kadar içmemesi şartıyla.
Look, you're too nice a guy, I couldn't do it to you...
Bak sen iyi birisin ve bunu sana...
You knew I couldn't do it.
Yapamayacağımı biliyordun.
- Without you, I couldn't do it.
- Sen olmadan, bunu yapamazdım.
I couldn't do what you're doing, so I don't understand how you'll do it.
Yaptığını ben yapamazdım, bu yüzden nasıl yapacağını da bilemiyorum.
Your boy couldn't do his dirty contract, so you did it for him?
Anlaşmayı oğlun değil kendin yapmışsın o zaman.
Well, why not? You got to start somewhere. You couldn't do it in better company.
Başlangıç için daha iyi bir ekip bulamazdın.
- Thank you. - Do you have to go tonight? Couldn't you make it tomorrow?
Küçük tuhaf İtalyan lokantamıza gider yemek yeriz.
Couldn't you do it when he weren't lookin'?
Bari şerifin bakmadığı zaman yapsaydın.
I told you we couldn't do it without killing everyone in the asylum dome.
Akıl hastanesindeki herkesi öldürmeden bunu yapamayacağımızı söylemiştim.
I knew you couldn't do it.
Yapamayacağını biliyordum.
She told me you couldn't do it that time in Wichita Falls.
O gün Wichita Falls'ta yapamadığını söyledi.
You couldn't do it.
Sen bunu başaramazsın.
Is it likely, do you think, that if Mr Robinson couldn't get what he wanted from your agency, he would go to others?
Sizce, Bay Robinson arzu ettiği hizmeti alamayınca başka ajanslara da... -... gitmiş midir?
You couldn't do it when I was facing you so you wanted me to turn around.
Yüzüne bakarken yapamadın ve sırtımı dönmemi istedin.
- Well, couldn't you do it?
- Peki, siz yapamaz mısınız?
Couldn't you order her to do it at least once for us both?
Ben bir şey demiyorum ama ikimiz birlikte yapmalıydık.
you couldn't have known 62
you couldn't be more wrong 21
you couldn't 169
you couldn't wait 16
you couldn't have 43
couldn't do it 36
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
you couldn't be more wrong 21
you couldn't 169
you couldn't wait 16
you couldn't have 43
couldn't do it 36
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it later 23
do it up 17
do it today 16
do it tomorrow 16
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113
do it later 23
do it up 17
do it today 16
do it tomorrow 16
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113
do it fast 39
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26
do it then 24
do it quietly 27
you can do it 1412
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26
do it then 24
do it quietly 27
you can do it 1412
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
you can't be serious 595
you can't beat me 46
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't help me 85
you can't understand 78
you can't beat me 46
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't help me 85
you can't understand 78