You must be starving tradutor Turco
136 parallel translation
Sure you must be starving.
Çok acıkmış olmalısın.
Come and get this. You must be starving. Eat up.
Acıkmış olmalısın.
You must be starving.
Acıkmış olmalısın.
You must be starving.
Acıkmışsınızdır.
You must be starving!
Acıkmışsındır!
Aw, Nick, you must be starving.
Ah, Nick açlıktan ölüyor olmalısın.
Master Tian, you must be starving.
Üstad Tian, çok aç olmalısınız
You must be starving.
Açlıktan ölmüşsündür.
Is that so? You must be starving, then.
O halde aç olmalısın.
Lunch, of course my dear fellow you must be starving.
Yemek. Tabii ki arkadaşım. Açlıktan ölüyor olmalısın
Of course my dear fellow you must be starving.
Tabii ki arkadaşım. Açlıktan ölüyor olmalısın
You must be starving, so I made us some cheese and vegetables au naturel.
Acıkmışsındır, bize biraz peynir ve sebze hazırladım sade.
You must be starving.
Açliktan ölüyor olmalisin.
You must be starving, anyway.
Nasılsa acıkacaksınız.
You must be starving.
Haydi gelin, karnınız zil çalıyor olmalı.
- You must be starving.
- Açlıktan ölüyorsundur herhalde.
You must be starving.
Açlıktan ölüyor olmalısın.
You must be starving after being entombed for centuries.
Yüzyıllarca gömülü kaldıktan sonra açlıktan ölüyor olmalısınız.
You must be starving.
Aç olmalısınız.
You must be starving.
Çok aç olmalısın.
- You must be starving.
— Açlıktan ölüyor olmalısın.
You must be starving!
Acıktınız herhalde!
Oh, Daphne, you must be starving.
Daphne. Eminim miden kazınıyordur.
You must be starving!
Çok aç olmalısınız.
You must be starving.
Aç olmalısın.
In the meantime, you must be starving.
Bu arada, açlıktan ölüyor olmalısın.
You must be starving. - Yes.
- Açlıktan ölüyorsundur.
You must be starving.
AçIıktan ölüyor olmalısın.
Oh, you must be starving.
Açlıktan ölmüşsünüzdür.
You must be starving, little baby.
Açlıktan ölüyorsundur küçük bebeğim.
Well, you must be starving.
Çok acıkmış olmalısın.
You must be starving after a night like that.
Öyle bir geceden sonra açlıktan ölüyor olmalısınız.
Now you must be starving.
Açlıktan ölüyorsunuzdur.
Adam, me old mate, you must be starving!
Adam, eski dostum. Çok acıkmış olmalısın!
You must be starving.
Açlıktan ölüyor olmalısınız.
You must be starving, darling.
Açlıktan ölüyor olmalısın, hayatım.
You must be starving.
Açlıktan ölüyorsun herhâlde.
You must be starving after your journey.
Yolculugundan sonra çok acıkmış olmalısın.
- You must be starving.
Açlıktan ölüyor olmalısın.
I'm sure you must be starving.
Eminim açlıktan ölüyorsundur.
You must be starving!
Çoktan gerçekleşti bile.
Come on, Petra, you must be starving.
Hadi, Petra, açlıktan ölüyorsundur.
Jesus you must be starving.
Çok acıkmış olmalısın.
Well, then you must be starving.
O zaman açlıktan ölüyor olmalısın.
You didn't touch my pancakes, so you must be starving.
Kreplerime dokunmadın. Acıkmış olmalısın.
I figure you must be starving by now.
Acıkmış olmalısın.
You must be starving.
Acıkmış olmalısınız.
You must all be starving.
Herkes çok acıkmış olmalı.
And you must be why they're starving in China.
Sen de Çin'deki kıtlığın nedeni olmalısın.
You guys must be starving.
Açlıktan ölüyor olmalısınız.
From all the screaming up here, I'd say you two must be starving.
Bütün bu çığlıklardan sonra, acıktığınızı söyleyebilirim.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119
you must be hungry 125
you must come 65
you must eat 53
you must be mad 34
you must go 150
you must be new here 18
you must be so proud 34
you must be very happy 17
you mustn't do that 20
you must be very proud 55
you must come 65
you must eat 53
you must be mad 34
you must go 150
you must be new here 18
you must be so proud 34
you must be very happy 17
you mustn't do that 20
you must be very proud 55