You picked me tradutor Turco
566 parallel translation
When you picked me up at Baskul, they were on my tail for a year.
Beni Baskul'da yanınıza aldığınızda bir yıldır peşimdeydiler.
It was good last night when you picked me up in the rain.
Geçen gece beni yağmurda arabaya aldığında da zamanlaman iyiydi.
- Take me back where you picked me up.
- Beni aldığın yere geri götür.
- I said take me back where you picked me up.
- Beni aldığın yere geri götür dedim.
You picked me up so Figlia could swipe my load.
Figlia mallarımı çalabilsin diye beni evine aldın.
So turn this car around and take me right back where you picked me up.
Simdi arabayı geldiğimiz yöne çevir ve beni aldığın yere geri bırak.
Why didn't you leave me where you picked me up?
Niye beni bulduğun yerde bırakmadın ki?
You picked me up, huh?
Demek beni gördün ha.
I mean, you picked me up and we got some hard stuff... saw a holdup and then we went to the canal.
Yani, beni aldın ve sert birşeyler içtik... sonra bir soygun gördük ve sonra kanala gittik.
Would you take me back to where you picked me up?
Söylesene, beni aldığın yere bırakır mısın?
You picked me up just in time.
Tam zamanında geldin.
What for? Ever since you picked me up, things have been going wrong.
- Beni aldığından beri terslikler var
When you picked me up this morning we've just gotten in.
Siz beni buraya getirene kadar.
How come you picked me up at school?
Beni okuldan almaya neden geldin?
I want all you guys to know that it's a privilege that you picked me for this job and I hope I can answer your expectations.
Beni dinleyin. Şunu söylemeliyim ki ; Bu iş için seçilmem, benim için bir şereftir ve umarım beklentilerinizi boşa çıkarmam.
I picked you. - You picked me, huh?
Seni ben seçtim!
Shall I tell him how you picked me up?
Bana ve bütün diğerlerine nasıl asıldığını anlatayım ister misin?
Why you picked me I still don't understand.
Neden beni seçtiğini hala anlamıyorum.
So you picked on me to give you an alibi?
Demek beni görgü tanığınız olarak kullandınız.
Tell me he picked you up on the train and you'll make me a happy woman. - Greetings.
Seni trende bulduğunu söyle, bu da beni ziyadesiyle mutlu edecek.
You shouldn't have picked me up in the middle of the night and brought me down here.
Keşke gecenin ortasında gelip almasaydınız. ve buraya getirmeseydiniz.
Can you tell me? The Los Angeles police picked up a smalltime stoolpigeon the night before last. Shot through the lungs and left for dead.
Los Angeles polisi önceki gece küçük çaplı bir muhbiri yakaladı, akciğerlerinden vurup, ölüme terk etti.
Is that why you picked on me?
Bu yüzden mi beni seçtin?
Are you trying to tell me that this knife fell through a hole in the boy's pocket, someone picked it up, went to the boy's house and stabbed his father with it just to test its sharpness?
Şimdi siz bu bıçağın çocuğun cebinden bir çukura düştüğünü, birinin onu aldığını, çocuğun evine gidip sadece bıçağın keskinliğini ölçmek için çocuğun babasını bıçakladığını mı söylüyorsunuz?
Why have you picked on me?
Neden beni seçtiniz?
Now, I can have them picked up and brought down for questioning, or you can tell me where I can find Pretty Boy Savoricci.
Şimdi, ben hepsini toplayıp sorgulamak için getirebilirim ya da sen Güzel Çocuk Savoricci'yi nerede bulabileceğimi bana söyleyebilirsin.
You said you would have picked me
Beni seçeceğini sen söyledin!
Why did you let me stand around and... and... and get picked up like a prostitute?
Neden orada iş arıyormuşum gibi dikilmeme, fahişeymişim gibi alınmama müsaade ettin?
- Let me know when you've picked one.
- Bir tane seçince haber ver.
If you hadn't picked me up in time...
Eğer beni zamanında almamış olsaydın...
You're going to tell me why you packed up, picked up, and walked out on me.
Neden beni terk ettiğini söyle bakalım!
- Show me the berries you picked.
- Şey... - Topladığınız böğürtlenleri.
You know I was broke when Ashe picked me up.
Ashe beni aldığında beş parasız olduğumu biliyorsunuz.
You want to blackmail me, but you picked the wrong guy!
Bana şantaj yapmak istiyorsun ama yanlış kişiyi seçtin!
You don't tell me these 2 dames Were picked for their singing.
Bu iki hanımın iyi şarkı söyledikleri için seçildiklerini söyleme.
Fraser told me to tell you that you'll be picked up at Berlin airport.
Fraser, Berlin havaalanında karşılanacağını söylememi söyledi.
You know how many fellows are crying'cause they picked me?
Beni seçtikleri için şu an kaç kişinin ağladığını biliyor musun?
He picked you to keep an eye on me?
- İlk günden itibaren ona çalışıyorsun yani?
After 20 years, you've picked up evolved habits from me.
20 yıl boyunca, gelişen alışkanlıklarını benden aldın.
I was speaking to the projectionist, and he told me that shortly after the murder you called to have your film picked up and delivered to your vault, and I got to thinking about that.
Makinistle konuşuyordum, bana dedi ki, cinayetten hemen sonra filmin alınıp, mahzeninee konulması için telefon etmişsin, ve ben de bu konuyu düşünmeğe başladım.
You picked a lovely time to tell me, Michael.
Söylemek için çok iyi bir zaman seçtin, Michael.
Stop blaming your life on me. You picked it.
- Kahrolası hayatının suçunu bana yüklemekten vazgeç artık!
And you picked this day to lie to me in the most despicable way and cheat on me.
Bana çok sıradan bir yalan söylemek ve beni aldatmak için bu günü seçtin.
Do you think I picked that restaurant... ... because something told me you'd be there?
Sence o restoranı seçme sebebim, bir şeyin bana senin orada olduğunu söylemesi olabilir mi?
- You've never picked me up before
- Daha önce beni hiç işten kurtarmadın.
Listen, meet me where we picked you up... in one hour.
Dinle, bir saat içinde seni önceden aldığımız yere gel.
- You picked me, huh?
Beni sen seçtin, ha?
Picked me up before you did.
Beni senden önce o almıştı.
Dr. walker was explaining to me why you picked someone... no disrespect, Mr. Remo, who doesn't know diddIysquat about football.
Dr. WaIker bana senin futboldan hiç anlamayan bay Remo'yu koçluğa neden seçtiğini anlatıyordu.
What impresses me most... is the amount of experience you picked up while still attending college.
Beni asıl etkileyen... üniversitedeyken bu kadar tecrübe kazanmış olmanız.
You and Edie pounded the walls so hard, me and Carol picked plaster out of our hair for a week.
Edie ile duvarlara öyle bir vurdunuz ki, ben ve Carol kaç gün saçımızdan alçı ayıkladık.